MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay'ın TBMM'de grubu adına yaptığı konuşma metnine haber detayımızdan ulaşabilirsiniz.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisimizi bilgilendiren Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'na teşekkür ediyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye'nin kuzeyinde başlattığı, terörden temizleme, huzur ve güvenliği tesis etmeye yönelik Barış Pınarı Harekâtı 8'inci gününde de başarıyla icra edilmektedir. Fırat'ın doğusunda Tel Abyad ve Rasulayn arasında kalan yaklaşık 120 kilometre genişliğinde ve 30-35 kilometre derinliğinde başlayan harekât önemli bir güvenlik kuşağı tesisine imkân vermektedir. Böylece Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekâtlarında terörden temizlenen alanlar Barış Pınarı bölgesiyle sahada birleştirilmektedir. Bu hatla birlikte ülkemize yönelik terör tehdidine karşı önemli bir adım atılmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, harekâtın başladığı günden beri başta Batı ülkeleri olmak üzere bazı ülkelerden ülkemize yönelik yaptırım tehditleri ve bu harekâtı durdurma çağrıları gelmektedir. Hedefimiz, bir taraftan güvenliği tehdit eden terör unsurlarını bertaraf ederken diğer taraftan da Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak ve ülkemizdeki Suriyelileri ülkelerine, vatanlarına kavuşturmaktır. Batı'nın Barış Pınarı Harekâtı'nı durduramayacağını bugünler itibarıyla anladığını düşünüyoruz. Türkiye'nin güney sınırları boyunca bir güvenlik kuşağı oluşturmasını olabildiğince önleme gayreti içerisindeler. Bunun için bize DEAŞ'la şantaj yapıyorlar, terör örgütüyle Türkiye arasında ara buluculuk teklif ediyorlar. Bu ahlaksız ve yüzsüz bir tekliftir değerli milletvekilleri. Amerika'nın ne hâllere düştüğünü açıkça görüyoruz bugünlerde. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın 13 Ekim günü açıklamasında kullandığı şu ifadeler önemlidir: "Tamamıyla, âdeta teröre karşı verilen bir mücadeleyle burada 32 kilometre derinlikte, bir de 444 kilometre batıdan doğuya bir alan… Bu alan temizlendikten sonra bu işe nokta konulabilir." O hâlde Sayın Genel Başkanımızın 6 Ağustos 2012'de Afrin'den Kandil'e çizdiği güvenlik kuşağını bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyoruz.
Ülkemize yönelen tehditleri en aza indirmek maksadıyla, batı ucu Afrin'i ve doğu ucu da Kandil'i içine alacak biçimde tesis edilecek hilal şeklindeki güvenlik kuşağı bir an önce sağlanmalı ve icra edilmelidir. Küresel çevrelerden icazet ve izinle vakit kaybetmeksizin, millet ve devlet bekasına yönelen melun ve alçak kumpası tesirsiz hâle getirmek için millî bir seferberlik içinde tavır ve inisiyatif alınmaktadır.
Bu vesileyle şu gerçeği tüm dünyaya bir kez daha duyurmak istiyorum: Bu operasyon terör örgütlerinin bertarafına yönelik bir operasyondur. PKK/YPG ve DAEŞ insanlık düşmanı iki terör örgütüdür ve Barış Pınarı Harekâtı bu örgütlere karşı yapılmaktadır. Böylelikle, bölgede yaşayan bütün insanları; Türkmen'i, Arap'ı, Kürt'ü, Ezidi'yi, Müslüman'ı, Hristiyan'ı terör örgütleri YPG ve DEAŞ'ın tasallutundan, tahakkümünden ve zulmünden kurtarmayı amaçlamaktadır. Türkiye haklıdır, hukukidir ve meşru bir harekât yürütmektedir.
Özellikle vurguluyorum: PKK ve YPG gazetecilere saldıran, vatandaşlarımızı evlerinin önünde katleden, operasyonun başladığı günden beri vatandaşlarımızı havan mermileriyle hedef alan en büyük Kürt ve Türkiye düşmanı bir harekettir. Sağda solda yalan söyleyerek sivillerin öldürüldüğünü iddia edenler PKK/YPG'nin katlettiği dokuz aylık Muhammed Omar bebek için tek kelime dahi etmediler. Bunların insanlığı da naylon.
Değerli milletvekilleri, bu operasyon terör örgütlerine yönelik bir nefsi müdafaadır. Biz vatanımızı savunuyoruz. Mesele bundan ibarettir. Eğer Şam rejimi, ABD, Rusya, Fransa, Almanya ve Suriye'de asker bulunduran başkaca ülkeler işlerini doğru düzgün yapıp Türkiye'nin hassasiyetlerini dikkate alıp bu terör örgütlerini bitirebilselerdi ne Fırat Kalkanı ne Zeytin Dalı ne de Barış Pınarı'na gerek duyulurdu. Bu saydığım ülkeler, bırakınız terörle mücadele etmeyi, bu örgütleri kendi projeleri için taşeron olarak kullanmışlardır ve kullanmaya da devam etmektedirler. Bu gerçeği yine de hâlâ görmek istemeyenler varsa gölge etmesinler, başka ihsan istemeyiz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
PKK/YPG terör örgütü harekâtın başlangıcından itibaren alçakça bir saldırı taktiği uygulamaktadır. Çocuk parklarından, kiliselerden, ibadethanelerden sınır kentlerimize havan saldırısı düzenliyorlar. Amaçları, masum insanların ardına gizlenerek ordumuzun bu noktalara karşı cevabını propaganda aracı hâline getirmek. Çok şükür ki harekât sahadaki kurmay kabiliyetin yanı sıra stratejik bir akılla, müthiş bir özenle yürütülüyor.
YPG'nin tuzağına düşmediğimiz gibi, harekâtın başlangıcından itibaren, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı'nda da olduğu gibi, kent merkezlerinde yıkılan tek bir bina, sivillere yönelik tek bir zarar yoktur. Tam aksine, Türkiye sivillere en insani ve medeni davranışı göstermektedir. Oysa terör örgütü sivilleri, vatandaşlarımızı katletmektedir. Mehmetçik teröristleri sokak sokak, ev ev temizledi. Bu hassasiyetin değerini ABD'nin Rakka, Şam rejimimin Doğu Guta'da yaptıklarıyla karşılaştırınca daha net anlayacaksınız.
Harekâtın başladığı günden beri karşımıza DEAŞ tehdidiyle geliyorlar. Türkiye karşıtı tezler DEAŞ'lıların akıbetine atıfla diyorlar ki: "Barış Pınarı Harekâtı DEAŞ'la mücadeleyi sekteye uğratır." Aslında bu gerekçeler DEAŞ'ın da kendileri tarafından yönetildiğinin itirafıdır ve ispatıdır. Sözüm ona PKK/YPG'nin onlarla mücadele ettiği ve onları zapt ettiği yalanı üzerine bir karşı tez öne sürüyorlar. Diğer bir ifadeyle, bir terör örgütü diğer bir terör örgütüyle meşrulaştırılmak isteniyor.
Birincisi: Suriye'de bugüne kadar DEAŞ'la mücadele eden en tutarlı ülke Türkiye'dir. DEAŞ'tan en çok zarar gören ülke de Türkiye'dir. Fırat Kalkanı'nda 3.500 DEAŞ'lıyı etkisiz hâle getirerek DEAŞ'a en büyük darbeyi vuran da Türkiye'dir. Türkiye'nin operasyonunu DEAŞ kartıyla durdurmak isteyenler merak buyurmasın; Fırat Kalkanı'nda DEAŞ'ın başını ezdik, karşılaşırsak yine ezeriz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İkinci olarak: PKK/YPG'nin sözüm ona DEAŞ'la yürüttükleri mücadelenin boyası artık döküldü. YPG kontrolündeki hapishanelerden DEAŞ'lılar salıverilmektedir. Kamuoyuna yansıyan 785 DEAŞ'lı PKK/YPG kontrolündeki hapishanelerden salındı ve kaçırıldı. Yani "Tavşana kaç, tazıya tut." taktiği uyguluyorlar.
Hâl böyleyken, YPG'nin DEAŞ'la mücadelesi emperyalist bir projenin makyajından öte değildir. Nedir bu proje? Suriye'nin kuzeyinde, ikinci İsrail çizgisinde bir PKK/YPG terör devletçiği kurmak istiyorlar. DEAŞ'tan temizlenen topraklara YPG'nin yerleştirilmesinin sebebi budur. Barış Pınarı Harekâtı bu emperyalist projeyi taşeron örgütlerle birlikte tarihe ve Orta Doğu'ya gömmektedir. Türkiye, Suriye'de oynanan terör tahterevallisini yıkmaktadır. Zor, oyunu bozar beyler. Bu oyun bozulmuştur, oyunu bozan Türkiye'dir. Türkiye'ye yönelik tepkilerin nedeni de budur.
Değerli milletvekilleri, ABD'den gelen tehdit ve yaptırımlara ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Okyanus ötesinden gelen yaptırım tehditleri, 3 Bakanımız ve 2 Bakanlığımıza yaptırım uygulanacağı, ayrıca 100 milyar dolarlık ticaret anlaşması görüşmelerinin de durdurulacağı açıklamasıyla somutlaştı. Bundan sonra başka yaptırım kararları da alacakları anlaşılıyor.
Kimin nesi varsa toplasın gelsin, Türkiye'yi haklı ve meşru mücadelesinden hiçbir güç döndüremeyecektir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yaptırımlardan, tehditlerden, şantajlardan korkacak ve çekinecek değiliz.
Öte yandan, Twitter şövalyesi ABD Başkanı Trump attığı Twitter mesajlarından birinde çeşitli yaptırımları içeren 3 seçenekten bahsediyor. Mister Trump'a ve tüm dünyaya bildiriyoruz ki bizler için 3 seçenek yoktur, 2 seçenek vardır: Ya istiklal ya ölüm! (MHP ve AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Suriye'nin kuzeyinde ne olursa olsun, karşımıza kim gelirse gelsin kararlıyız, devlet-millet omuz omuzayız; korkmuyoruz, sinmiyoruz, meydandayız; dün yedi düvelle mücadele etmiştik, yine öyleyiz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Barış Pınarı Harekâtı'na ilişkin bir kısım kişilerin ağzından çıkan hiçbir cümle kişisel görüş olarak görülemez. Bugünlerde operasyonu savaş olarak, üstelik haksız bir savaş olarak niteleyenler de bu devlet ve millet karşıtlığına ortaktır. Harekâtı desteklerken bile "Ayranım dökülmesin." diliyle "İçim rahat değil. Ama, fakat, lakin…" diyenlerin bu gelişmeler karşısında alacağı pozisyonu dikkatle izliyoruz.
Konuşmama son verirken Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadeleriyle Barış Pınarı Harekâtı'nı başarıyla sürdüren kahramanlarımıza seslenmek istiyorum: "Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir, her zaferin en büyük payı senindir. İnancınla, imanınla, emre uymanla hiçbir korkunun yıldıramadığı temiz kalbinle…"
Saygılarımla.