Feti Yıldız, TBMM'de söz aldı. 'Milletvekili Seçim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi' üzerine değerlendirmelerde bulunan MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız'ın konuşması ise şöyle;
"Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Komisyonun değerli üyeleri; 321 sıra sayılı Milletvekili Seçim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Kanun Teklifi, milletvekili seçim barajının yüzde 10'dan 7'ye düşürülmesi, milletvekili dağılımının ittifaklar üzerinden değil, doğrudan partiler üzerinden yapılması, partilerin seçime katılması için "Mecliste grubu bulunması" ibaresinin madde metninden çıkarılması, teşkilatlanma yeter sayısı esas alınarak ilçe, il ve büyük kongrelerini üst üste 2 defa ihmal etmemiş olmak koşuluyla seçime katılma hakkını muhafaza etmesi, il seçim kurulu başkan ve üyeleri ile ilçe seçim kurulu başkanlarının en az birinci sınıfa ayrılmış hâkimler arasından ad çekmeyle belirlenmesi, bir siyasi partinin başka bir siyasi partinin üyesini ancak kendi rızası varsa sandık kurulu üyesi gösterebilmesi, mahallî idareler seçimlerinde seçmen güncellemelerinin üç ay önceki seçmen kütüğü üzerinden yapılması, daha önce seçmen olan birinin bir şekilde adresi kapansa dahi son seçmen olduğu yerde seçme hakkının devam ettirilmesi ve "Başbakanlık" ibaresinin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyum düzenlemesi çerçevesinden çıkarılması, muhtar seçilen bir kişinin seçilme yeterliliğine sahip olduğuna ilişkin belgeleri en geç on gün içerisinde ibraz etmek suretiyle muhtarlık mazbatasının alınması değişikliklerini içermektedir.
Sayın milletvekilleri, siyasi partiler ve seçimler demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partiler demokrasinin örgütlü yanını, seçimler ise millet egemenliğinin görünür yanını ortaya koyan araçlardır. Siyasi partiler ve seçim kanunları ülkelerin demokrasi standardını göstermesi bakımından önemli belgelerdir.
Değerli arkadaşlar, demokratik rejimle idare edilen ülkelerde yönetim yetkisinin kaynağı seçimlerdir. Milletin temsilcileri ve yöneticiler seçimler vasıtasıyla göreve gelir, seçimler vasıtasıyla temsil ve yönetme kabiliyeti ehliyetini kaybederler. 82 Anayasası'nın 67'nci maddesine "temsilde adalet yönetimde istikrar" ifadesi dâhil edilmiş, böylece seçim kanunlarının bu iki ilkeyi bağdaştıracak biçimde düzenleneceği esası getirilmiştir. Bu iki kavram amaç farklılığı gösteren ve birbirine zıt kavramlardır. Bu zıtlık nedeniyle, parlamenter sistem içerisinde bu iki ilkeyi bağdaştırmak her zaman mümkün olmamıştır.
Sayın milletvekilleri, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumla birlikte Türk milleti yetmiş yıllık uygulamada tüm mahzur ve zayıflarını gördüğü parlamenter sistemden vazgeçmiş ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini ihdas etmiştir. Referandumun ardından, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey her platformda konuşulan genel seçim barajını tartışmaya açmış, Sayın Cumhurbaşkanımız da seçim öncesi partilerin ittifak yapmasını önermiştir. Bu gelişmelerden sonra seçim barajının düşürülmesi ve seçim ittifakları konuları gündemde ağırlıklı olarak yerini almıştır.
13 Mart 2018 tarihinde yapılan kanun değişikliğiyle siyasi partilerin ittifak yapmalarının yolu açılmış, Milletvekili Seçim Kanunu'nun 12'nci maddesine seçim ittifakıyla ilgili düzenlemeler eklenerek bir protokol çerçevesinde ittifak yapmak suretiyle siyasi partilerin seçime katılabilmeleri imkânı tanınmıştır. Bu sayede fiilî seçim ittifaklarına hukuki nitelik kazandırılmış ve genel seçim barajı bu şekilde sıfıra indirilmiştir.
Değerli arkadaşlar, seçim barajı, 12 Eylül askerî ara rejimi döneminde yasama yetkisini kullanan Danışma Meclisi ve Millî Güvenlik Konseyi tarafından siyasal sistemimize dâhil edilmiştir. Baraj sisteminin genel gerekçesine bakıldığında, hükûmet istikrarına vurgu yaptığı görülür. 1980 öncesi sıkça görülen koalisyon pazarlıkları, demokratik ahlaka aykırı girişimler, Meclisin çok parçalı oluşu gibi birçok sebeple bu düzenleme uzunca bir zaman kamuoyunda destek bulmuştur. Tamamen veya kısmen nispi temsil sistemi uygulayan ülkelerin çoğunda resmî bir seçim barajı bulunmaktadır. Seçim barajında yapılan değişikliklerin siyasi partilerin izlediği politikalarda önemli etkileri olduğu, seçmenin oy kullanma davranışlarına yansıdığı, zaman zaman da stratejik oy kullanıldığı bilinmektedir.
Değerli milletvekilleri, seçim barajları, ülkelerin kendine özgü şartları sebebiyle farklılıklar göstermektedir. Ülkemizde seçim sistemleri üzerinde uzun süredir tartışmalar yapılmış, seçim barajının Anayasa'ya aykırı olduğu dile getirilmiş ve Anayasa'nın eşitlik ilkesini, ölçülülük ilkesini, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini, seçme ve seçilme hakkını ihlal ettiği ifade edilmiştir. Seçim barajının iptali için Anayasa Mahkemesine dava açılmış ancak Anayasa Mahkemesi, seçim barajının seçme ve seçilme hakkını sınırlayıcı ölçülere varmadıkça kabul edilebilir ve uygulanabilir olduğuna, seçim barajının yüksek olmadığına, Anayasa'nın "temsilde adalet ve yönetimde istikrar" ilkelerine uygun olduğuna karar vermiştir; ancak Anayasa Mahkemesinin bu konudaki kararlarında devamlılık ve süreklilik yoktur. Anayasa Mahkemesinin genel barajı değerlendirirken yasama organının anayasal çerçeveye bağlı kalarak takdir yetkisini sınırlamasının ve baraja rakam olarak el atmasının yargısal denetim amacıyla bağdaşmayacağı da açıktır. Başka bir ifadeyle, mahkeme, bir kanun veya bir kararnamenin tamamını veya bir kısmını iptal ederken kanun koyucu gibi hareket ederek yeni bir uygulamaya yol açacak hüküm tesis edemez.
Uluslararası hukuk açısından da İnsan Hakları Beyannamesi'nin 20'nci maddesindeki düzenlemenin hedefi doğrultusunda, Türkiye'den yapılan başvurular sonucunda AİHM'in 2. Dairesi 2007'de, Büyük Daire 2008 yılında vermiş olduğu kararlarla Türkiye'deki tarihî ve siyasi şartları dikkate alarak şu saptamaları yapmıştır: İstikrarın meşru bir amaç olduğunu, bölünmeyi engellemek için devlete yeterli takdir alanı bırakılması gerektiğini, yüzde 10'luk barajın takdir marjını aşmadığını ve bu durumda Ek 1 No.lu Protokol'ün 3'üncü maddesindeki düzenlemeyi ihlal etmediğini belirtmiştir. Seçimler, genel ilkeleriyle kişinin seçme ve seçilme hakkı tüm ülkelerde anayasalarda düzenlendiği hâlde seçim sistemi ve ayrıntılarını düzenleyen normlar ülkelerin daha çok yasalarında yer almaktadır, parlamentonun bu hususu uzun uzun ele alıp tartışması gerekir. Demokrasilerde seçim sistemleri çeşitlidir bildiğiniz gibi, sadece nispi temsil sisteminin bile 300 çeşit uygulaması vardır.
Sayın milletvekilleri, parlamenter sistem, yasama-yürütme organının ortak faaliyet alanlarına ve karşılıklı eylem araçlarına sahip olduğu kuvvetler birliğine dayanan bir rejimdir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ise sert kuvvetler ayrılığına dayanır. Burada temel amaç, bireyin hak ve hürriyetlerinin azami şekilde korunmasıdır. Yasamayla birlikte yürütme organının doğrudan halk tarafından seçiliyor olması, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin demokratik değer açısından parlamenter sisteme olan bariz üstünlüğüdür.
Değerli arkadaşlar, şimdi 1'inci maddeye gelirsek düzenlemedeki, Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 33'üncü maddesinde değişiklik yapılarak yüzde 10 uygulanan ülke seçim barajı yüzde 7'ye indirilmektedir. Ülke seçim barajının yüzde 7 olarak uygulanmasıyla birlikte yönetimde istikrar örselenmeden daha fazla fikrin yasama organında temsil edilebilir olması amaçlanmıştır. Madde 2'de, Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 34'üncü maddesinde değişiklik yapılarak bağımsız adaylar ve 33'üncü maddede yazılı oranı aşan siyasi partilerin bir seçim çevresinde elde edecekleri milletvekili sayısının hesaplanması düzenlenmiştir. Siyasi partilerin milletvekili sayısı her seçim çevresinde elde ettiği oy sayısı esas alınarak genel d'hondt uygulamasıyla belirlenecektir. Siyasi partiler seçim bölgelerinde gerekli oy oranına ulaşmadan içinde bulunduğu ittifakın artık oyları sebebiyle milletvekili çıkaramayacaktır, seçim çevrelerinde her parti kendi oyu oranında temsiliyet kazanacaktır. Bu düzenlemeyle, seçmen iradesine karşı meydana gelen sapmaların önüne geçilmek istenmiştir.
Bu kanun teklifine karşı çıkanlar mahcup bir ifadeyle de olsa Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, yönetimde istikrar getirdiğini itiraf etmek zorunda kalmışlardır. 24 Haziran Seçimlerinde, 30 seçim çevresinde havuzda biriken artık oylar nedeniyle 30 milletvekili adayı milletvekili olmuş, seçmenin vekil olarak gördüğü 30 kişi milletvekili olamamıştır. Bu beyanımla burada bulanan hiçbir arkadaşımızın üzülmesini istemem ancak maddi gerçek budur. Önerilen bu değişiklikle siyasi partilerin tüzel kişiliğine destek verilmiş, her partinin ittifak dışında görünürlüğü güçlendirilmiştir.
3'üncü maddede Siyasi Partiler Kanunu'nun 36'ncı maddesine fıkra eklenerek seçime katılma yeterliliği elde eden parti, Siyasi Partiler Kanunu'nda öngörülen ve parti tüzüğünde belirtilen süreler içerisinde il, ilçe ve büyük kongrelerini üst üste 2 defa ihmal etmemiş olma koşuluyla seçime katılma hakkını muhafaza eder. Demokrasi, örgütlü toplumu önerir, önemser, örgütlenmenin en özgün modelini de siyasi partiler oluşturur.
Değerli arkadaşlar, teklifin 4'üncü maddesinde 3'üncü maddede yapılan değişikliğe uyum düzenlemesi yapılmaktadır. Siyasi partilerin Meclis grup oluşturmaları, yasama organı faaliyetiyle kurumsal olarak katılmalarına ilişkin bir düzenlemedir. Salt grup kurmuş olabilmenin seçime katılabilmenin yeter şartlarından biri olması uygun görülmemiştir. Burada milletvekillerinin araçsallaştırılması etik bulunmamış ve grup kurmanın seçime katılmak için yeterli şart olmadığı böylece metinden çıkarılmıştır.
5'inci maddeye gelirsek. En çok tartışma yapılan şeydir ki bu kamuoyunda da tartışıldı. 298 sayılı Seçim Kanunu'nun 15'inci maddesinin birinci fıkrası değiştirilmiştir. İl Seçim Kurulu, 1 başkan, 2 asil üye ve 2 yedek üyeden oluşur. İl Seçim Kurulu Başkanı, asil üyeler ile yedek üyeler iki yılda bir ocak ayının son haftasında il merkezlerinde görev yapan, kınama veya daha ağır disiplin cezası almamış, en az birinci sınıfa ayrılmış ve birinci sınıfa ayrılma niteliğini kaybetmemiş hâkimler arasından adli yargı ilk derece mahkemesinin adalet komisyonunca ad çekme suretiyle tespit edilir. Ad çekmede ilk çıkan hâkim başkan, sonraki hâkim asıl üye, son çıkan 2 hâkim de yedek üye olarak belirlenir. Ad çekmeye katılacak hâkim sayısının 5'ten az olması durumunda, bu hâkimler arasında, ad çekme işleminden sonra eksik kalan asıl ve yedek üyeler kıdem sırasına göre belirlenir. Bu suretle oluşturulan il seçim kurulu iki yıl süreyle görev yapar. Hâkimlerin kıdemi, Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 15'inci maddesine göre belirlenir ancak bu kıdem belirlenmesinde, kınama ve daha ağır disiplin cezası almış olanlar diğerlerinden kıdemsiz sayılır.
Sayın milletvekilleri, bu madde çok tartışıldığı için birkaç şey daha eklemek istiyorum. Hâkimlerin birinci sınıfa ayrılması işlemi ahlaki gidişleri, meslek bilgileri, gayret ve çalışmaları, çıkardıkları işlerin miktarı, göreve bağlılıkları, üst merci ve müfettişlerin haklarında düzenlediği performans değerlendirmesi ve geliştirme formu dikkate alınarak yapılır.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde, bugün itibarıyla 23.160 hâkim bulunmaktadır. 81 ilimizde 405 hâkim il seçim kurullarında, 1.094 hâkim ise ilçe seçim kurullarında görev yapacaktır. İl ve ilçe seçim kurullarında görev alacak hâkimlerin ad çekme suretiyle belirlenmesi yöntemini şaibeyle bir arada telaffuz etmek, seçim kurullarında görev yapacak hâkimlere hakaret, dahası büyük bir iftiradır.
Değerli arkadaşlar, 6'ncı maddeye gelirsek, burada da benzer uygulamadır, ilçe seçim kurullarıyla ilgilidir. Yine, burada da en az birinci sınıfa ayrılmış hâkimler tarafından kura şeklinde, ad çekme suretiyle belirlenecek, eğer bulunmazsa kıdem sırası getirilecektir.
7'nci maddede ise 298 sayılı Kanun'un 23'üncü maddesinin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere, sandık kuruluna üye bildirilmesi hakkı olan bir parti, kişinin olurunu almadan başka bir partinin sandık kurulu üyesi olarak gösteremez... Burada gereksiz tartışmaların önlenmesi amaçlanmıştır.
8'inci maddede ise Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun uyarınca yapılacak mahalli idareler genel seçiminde, birinci fıkra gereğince, yerleşim yeri adresine göre oluşturulan seçimin başlangıç tarihinden üç ay öncesi seçmen kütüğü üzerinden güncelleme yapılır.
9'uncu madde de kütük düzenlemesi nedeniyle seçmenin hiçbir şekilde oy kullanma hakkından yoksun bırakılmaması için düzenlenmiştir.
Sayın Başkan, iki dakikamız kaldı ama biraz müsamaha ederseniz…
Adresi kapanmış olması sebebiyle Adres Kayıt Sistemi'nde görülmeyenler, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün Adres Kayıt Sistemi'nde bulunan en son geçerli adresi, kayıt bilgileri kapsamında seçmen kütüğünde kaydedilecektir. Oy kullanma hakkının kaybedilmesinin önüne geçilmek amaçlanmış, adresi kapanmış seçmenlerin nerede oy kullanacağı yasal zemine kavuşturulmuştur.
Değerli milletvekilleri, muhtarlarla ilgili 10'uncu madde şöyle: "298 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
'Muhtarlık bölgesi askı listelerinin askı süresi içinde, bir seçim çevresinden diğerine yapılan seçmen nakil istemleri hakkında ilçe seçim kurulu başkanı tarafından, itiraz üzerine veya nakil isteminin şüpheli bir girişim olduğu kanaatine varılması üzerine resen yapılacak araştırma ve inceleme neticesinde, nakil isteminin kabul edilmemesi halinde seçmen kaydı dondurulmaz ve bir önce kayıtlı olduğu adreste seçmen kaydı devam eder.'" Burada seçmenin seçme hakkının hiçbir şekilde elinden alınmaması amaçlanmıştır.
11'inci maddede de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyumlu olarak "başbakanlık" ifadesi madde metninden çıkarılmıştır.
Değerli arkadaşlar, 12'nci madde şöyle: "İl seçim kurulu başkan ve üyeleri ile ilçe seçim kurulu başkanları, bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde, 15 inci ve 18 inci maddelerde bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan değişikliklere göre yeniden belirlenir. Bu şekilde belirlenen başkan ve üyeler, önceki başkan ve üyelerin görev süresini tamamlar." Bu uygulamanın seçmen iradesini etkileme veya seçime katılanların bir kısmına avantaj veya dezavantaj oluşturduğu gibi bir işlevi yapması mümkün değildir. Bu yönde yapılan itirazların hukuki bir dayanağı yoktur.
13'üncü maddede ise, seçimde ilk sırada yer alan muhtar adayı seçilme yeterliliğine sahip olduğunu en geç on gün içinde belgelendirmesi hâlinde kendisine seçimi kazandığına dair mazbata verilir. Bu süreç uzamadan muhtarın belirlenecek göreve başlaması amaçlanmıştır.
14, 15 yürürlük maddesidir.
Sayın Başkanım, değeri milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti'nin zihni kodlarının tam olarak anlaşılması devleti kuran Türk milliyetçilerinin devlet aklını yansıtan zihin, tavır, eylem kodlarının anlaşılmasına bağlıdır. Devletin zamana ve şartlara göre değişen özel bir yapısıyla genel ve değişmeyen bir özü vardır.
Değişmeyen bu öz ve ruh devlet aklıdır. Devlet aklı her şeyden önce siyasi davranışta yüksek bir rasyonalite ve amaca uygunluk arar. Demokrasi doğası gereği korunması ve yaşatılması en son, en zor rejimdir; kesintilere uğrasa da Türk milleti demokrasiyi evrensel kurallarıyla tam olarak özümsemiş, her türlü tertip ve oyunları bozmuş ve yaşatmasını bilmiştir.
Değerli milletvekilleri, benden önce konuşan sayın hatibin sözlerine bir iki cümleyle cevap vermek istiyorum. Cumhur İttifakı sadece bir seçim ittifakı olmayıp Türkiye'ye yönelik iç ve dış kaynaklı hasmane girişimler karşısında millî ve ahlaki duruş ve bu çerçevede sürdürülecek tarihî bir birlikteliktir.
İhaneti bir meta gibi pazarlayanlarla Cumhur İttifakı'nı mukayese etmek en basitinden ilme karşı saygısızlıktır."