Dalaysel'in Türk keman okulunun önde gelen temsilcilerinden olduğunu ifade eden Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasında 30 yılı başkemancı olmak üzere 45 yıl boyunca görev yapan kıymetli sanatçımız verdiği dersler ve yetiştirdiği müzisyenlerle geride gerçekten müstesna bir miras bıraktı. Kendisine bir kez daha Allah'tan rahmet, ailesine ve sanat camiasına sabırlar diliyorum." diye konuştu.
Açılış programını, koronavirüs tedbirleri sebebiyle kısıtlı bir katılımla gerçekleştirmek zorunda kaldıklarını aktaran Erdoğan, salgının tüm dünyada vahim boyutlara ulaştığı bu sıkıntılı dönemi hep birlikte tedbirlere uyarak en kısa zamanda atlatmayı ümit ettiklerini söyledi.
Bu süreçte siyasi çalışmalarını, görüşme ve kabulleri ile bu tür programlarını salgın gerçeğine göre düzenlediklerini ifade eden Erdoğan, "Konser salonumuzun açılışını, başkentimizin, ülkemizin kültür ve sanat hayatı için son derece önemli bir eser olduğu için ertelemek yerine hemen gerçekleştirmeyi istedik." dedi.
"15,4 hektarlık alan üzerinde 5 bloktan oluşmaktadır"
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasına layık bir konser alanı ihtiyacının, yıllardır gündemde bir konu olduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Hemen yanımızdaki bina maalesef talebi karşılamaya yetmiyordu. Göreve geldiğimizde yeni bina ile ilgili yarım yamalak da olsa bazı fizibilite çalışmaları yapılmıştı. Bu çalışmaları yeniden ele alarak eksiklerini giderdik, yüklenici firmadan kaynaklanan sorunları da aşarak projeye hız verdik. Uzun bir dönem sürüncemede kalan bu projeyi bizzat takip ederek hamdolsun tamamlamayı başardık. Bugün Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasını şanına yaraşır bir binaya kavuşturma yanında şehrimizin sembollerinden olacak modern bir mimari eseri de ülkemize kazandırmış oluyoruz."
Dünyadaki emsalleriyle yarışacak şekilde inşa edilen Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konser yerleşkesinin yaklaşık 15,4 hektarlık alan üzerinde 5 bloktan oluştuğu bilgisini veren Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"İnşaat büyüklüğü 62 bin 547 metrekareyi bulan bu projede 2 bin 23 kişilik konser salonu, 500 kişilik mavi salon, 650 kişilik tarihi salon, sergi alanı, hediyelik eşya mağazası ve 10 bin kişilik açık hava konser alanı mevcuttur. Bunun yanında proje, restoranı, kafeteryası ve 800 araçlık kapalı otoparkı ile her ihtiyaca cevap verecek şekilde tasarlanmıştır. Burası sadece mimari açıdan değil, teknik özellikleri itibarıyla da gerçekten özel bir mekandır. Binada yer alan büyük ve küçük konser salonları, dünyaca ünlü akustik uzmanlarınca doğal akustik prensibine uygun şekilde inşa edilmiştir. Tüm imkanlardan devlet opera, bale, müzik grupları yanında özel sanat toplulukları ve kurumları da istifade edebilecektir."
"Her dilden ve her telden dünyanın sesi burada toplanacak"
Salgın şartlarının hafiflemesi ile CSO Konser Salonu'nun başkentin ortasında sanatseverler için bir sanat ve müzik vahasına dönüşeceğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Her dilden ve her telden dünyanın sesi burada toplanacak, içimizdeki tüm güzellikler notalara burada yansıyacaktır. Pisagor ve Farabi tertibinden ilhamlarla Mozart ile Bach'ın portelerinden tınılar, Şemsettin ile Meragi'den terennümlerle, Shostakovich ile Chopin'in bestelerinden ritimler burada buluşacaktır. Şehnaz besteler uvertürlere, kar-ı natıklar andantelere burada yol gösterecektir. Bir kemanın içli sesinden yayılan ayrılık, bir bağlamanın en zarif perdesinde yankılanan hasret yine burada gönlümüze düşecektir. Bir Itri Neva Kar'ıyla bir Beethoven konçertosu, bir Yunus ilahisine eşlik eden barış senfonisi olarak buradan dünyaya açılacaktır. İnşallah burası önümüzdeki dönemde ülkemizin kültür sanat zenginliğinin nişanelerinden biri olarak milletimize hizmet verecektir. Her açıdan göz kamaştırıcı bu muhteşem eserin tekrar Ankara'ya ve tüm sanatseverlere hayırlı olmasını diliyorum."
"Türk müzik tarihinde Itri'nin yeri neyse Karacaoğlan'ın yeri de orasıdır"
Bu eseri Ankara'ya kazandıran Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve ekibi ile projede görev alan mimar, mühendis ve işçileri tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Merhum Yahya Kemal'e göre bizim devlet kurma ve askerlik dışında dünya ortalamasının fevkinde olan üç büyük sanatımız vardır. Yahya Kemal bunları mimari, musiki ve şehir olarak sıralıyor. Tarihimize baktığımızda mimari ve şiirle beraber musikinin de kültürümüzde çok önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz. Türk müziği Orta Asya, Eski Anadolu, Akdeniz, Ege, İslam, Osmanlı ve son olarak Batı olmak üzere 5 damardan beslenerek bugüne ulaşmıştır. Türk sanat müziğine hayat veren perde ve makamlar, kökü 1000 yıllara giden bu uzun serencamın yoldaki işaretleri mahiyetindedir.
Merhum Yahya Kemal, Itri şiirinde bu gerçeği şu şekilde ifade ediyor; 'Ta Budin'den Irak'a, Mısır'a kadar. Fethedilmiş uzak diyarlardan, Vatan üstünde hür esen rüzgar, Ses götürmüş bütün baharlardan. O deha öyle toplamış ki bizi, yedi yüz yıl süren hikayemizi dinlemiş ihtiyar çınarlardan. Musikimizde bir taraftan din, bir taraftan bütün hayat akmış; her taraftan, Boğaz, o şehrayin, Mavi Tunca'yla gür Fırat akmış. Nice seslerle, gök ve yerlerimiz, hüznümüz, şevkimiz, zaferlerimiz, bize benzer o kainat akmış.' Evet, Türk müziği hem bu kadim birikimin, hem asırlık yolculuğumuzun hem de 1000 yıllık hikayemizin özü ve özetidir. Her bir türkü ve şarkımız Horasan erenlerinin hikmetini Maveraünnehir'in bereketini, Anadolu'nun irfanını bugüne taşıyan bir hazinedir. Türkü ve şarkılar, bizim bu topraklardaki varlığımızın seste, sözde, güftede ve şiirde vücut bulan abideleridir. Yürek tellerimizi titreten her bir eserde insanımızın çığlığı, sevdası, hayalleri sevip de kavuşamayanların hasreti vardır."
Sanat müziğinden halk müziğine kadar tüm müzik dallarının kültür deryasını zenginleştiren birer nehir olarak görülmesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türk müzik tarihinde Itri'nin yeri neyse Karacaoğlan'ın yeri de orasıdır. Dede Efendi ne kadar hürmete layıksa Aşık Veysel de aynı derecede hürmete layıktır. Hafız Sadettin Kaynak'a nasıl minnettarsak bozkırın tezenesi Neşet Ertaş ustaya da aynı şekilde minnettarız."
Erdoğan, müzik türleri arasında olduğu gibi müzisyenler, bestekarlar ve sanatçılar arasında da asla ayrım yapılamayacağını, Türkiye'de diğer pek çok hususta olduğu gibi müzik konusunda da bir dönem çok ciddi hataların yapıldığını belirtti.
Türkiye'nin üzerine karabasan gibi çöken jakoben zihniyetten Türk müziğinin de payını aldığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Milletin değerlerini, milletin zevk ve kültürünü gerilik emaresi olarak gören bu anlayış, sanat hayatımızın çölleşmesine sebep olmuştur. Öyle ki bu ülkede 'müzik inkılabı' adı altında Türk halk ve sanat müziğine 'alaturka müzik' denilerek yasaklandığı tuhaf dönemler yaşanmıştır. Devrin gazetelerini açıp baktığınızda 'alaturka musiki ilga edildi.' gibi birçok manşetle, haberle karşılaşmanız mümkündür. Halkı baskıyla, zorbalıkla dönüştürebileceklerini zannedenler halkın müzik zevkini de yasaklarla değiştirebileceklerine inanmışlardır. Ne zaman ülkemiz bu kültür faşistlerinin tasallutundan kurtulmuş işte o zaman Türk kültür ve sanat hayatı yeniden canlanmaya başlamıştır. Son 18 yılda kültür sanat dünyasının zenginleşmesinin daha renkli, daha özgün ve daha özgür bir karaktere bürünmesinin arkasında yatan sebep budur."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye, bizim dönemimizde sadece siyasette, ekonomide, savunmada değil, kültür, sanat, müzik, edebiyatta da prangalarından kurtulmuştur." diye konuştu.
Türkiye'de insanlar arasında ayrımcılık yapmadıkları gibi müzik türleri ve müzisyenler arasında da hiçbir ayrıma gitmediklerini vurgulayan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Şairleri, yazarları, sanatçıları arasında ayrım yapan, insanlarını dinledikleri müziklere, giydikleri kıyafetlere göre ayıran eski Türkiye manzarasına son verdik. Bu topraklara ait ne varsa hiçbir komplekse kapılmadan ülkemizin bir kazanımı olarak hepsini kucaklamaya çalıştık. Ülkemizin kültür ve sanat hayatına değer katacak, bu alanda çeşitliliği arttıracak her türlü eseri sahiplenmenin çabası içinde olduk. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içinde ülkemizin en modern opera binası olan Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi'ni hayata geçirdik. İstanbul'da artık her tarafı lime lime dökülen Atatürk Kültür Merkezi'ni yıkıp yerine İstanbul'umuza layık bir opera binası inşa ediyoruz."
Erdoğan, İstanbul'daki Atatürk Kültür Merkezi'nin inşaatını yakından takip ettiklerini, en yakın zamanda İstanbul ve Türkiye'nin hizmetine sunacaklarını kaydetti.
"Kültür merkezi sayısını 42'den 116'ya çıkardık"
Göreve geldiklerinde Türkiye'deki kültür merkezi sayısının 42 olduğunu anlatan Erdoğan, şu bilgileri verdi:
"Biz buna 74 adet daha ilave ederek 116'ya çıkardık. Devlet Tiyatrolarındaki sahne sayısını da 23'ten 54 ilave ile 77'ye yükselttik. Desteklenen özel tiyatro sayısını 59 dan 328'e, verilen destek miktarını da 850 bin liradan 12 milyon liraya çıkardık. Son 18 yılda 91 adet yurt içi, 78 adet yurt dışı kültür varlığı sergisi gerçekleştirdik. Bilhassa salgın döneminde sinemadan müziğe, tiyatrodan yayıncılarımıza kadar hemen her sektöre ciddi destekler verdik. Birileri istismar peşinde koşarken biz KDV indirimi, destek paketi, kira stopajının yarıya düşürülmesi gibi somut adımlarla sanatçılarımıza sahip çıktık."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı himayesinde gerçekleştirilen "Yeditepe Konserleri"nin koronavirüs nedeniyle çok zor günler geçiren sektöre can suyu olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti:
"İnşallah bundan sonra da sanatı ve sanatçılarımızı desteklemeye devam edeceğiz. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken bir kez daha Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konser alanının hayırlı olmasını diliyorum. Burada görev yapacak tüm sanatçılarımıza başarılar temenni ediyorum. Ülkemize hizmetini kültürümüze sanatımıza yaptığı katkılarla ifa eden siz dostlarımın her birine milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Kültür ve Turizm Bakanımız ile ekibine bu güzel eserin ülkemize kazandırılmasındaki katkıları için tekrar tekrar teşekkür ediyorum." AA