İyilikten doğan maraz: Suriyeliler!
Nereye gitsek, yol tarifi veya başka bir şey sormak istediğimizde, bizi anlayacak kendi milletimizden bir insan bulmak güç, özellikle İstanbul… Sokaklar bize yabancı yüzlerle dolu, üstelik onlar bizi yabancılıyor, sanki biz misafiriz de diken üstündeyiz gibi bir hal var yurdum insanında…
Milleti bir eden söylemleri seçmek yerine, siz bilmem kaç etnik kökensiniz diye ayıran üslup, memleketi mozaikleştirme çabasında, ancak biz Amerika değiliz! Toplama insanlardan oluşan bir toplum hiç değiliz! Türk Devlet’inin nihai durağı olan Türkiye’de Türk Milleti var! Dünyaya ayar veren bir tarihimiz var, dünya Türk adını ezber etmişken biz adımızdan gocunup, pasta misali dilimlemeye çalışmamalıyız ya da yeni dilimler eklemeye de çalışmamalıyız… İyi niyet adı altında, altından maraz doğacağı aleni bir faaliyet gerçekleşiyor, milleti millet olmaktan çıkaracak ataklar yapılıyor. Sonuç..? Milletin huzuru kalmadı.
Biz vatanı kutsal bilen bir milletiz, bugün ülkemizde savaş çıksa yahut terörizim hükmü eline alsa, kaçıp gitmek en son yapacağımız iş dahi değildir. Kalıp canımızı verene kadar mücadele ederiz. Buna yakın zamandan bir şahit gösterirsek; 15 Temmuz’da tankların önüne canıyla barikat olan milletimizi hatırlayabilirsiniz. Evlerine sinip beklemediler, korkmadılar ve de kaçmadılar. Yine kendi tarihimizden örnek alırsak, Milli Mücadele Ordu-Millet oluşumuzun tarihe damga vuran ifadesidir. Biz silahımız yokken canımızı siper eden bir milletiz. Hal böyle iken, insanımız vatanını bırakıp kaçan, gelip burada keyif süren, bayramdan bayrama ne hikmetse vatanına gidebilen, memleketi bizden çok sahiplenen Suriyelileri anlayamıyor… Bizim vatan sevdamızın hudutu yokken, Suriyelilerin kaçtığı vatanını dahi bizim evlatlarımız canı ile savunurken, bunların rahatlığı elbette ki milletin sinirini ve huzurunu bozuyor.
Mazlumun her daim yanındayız, elbette ki bağrımız herkese açık, bunlar misafirperverliğimizi zedeleyecek eleştiriler değil, yalnız arsız misafir diye bir tabir de vardır. Mevzu milletin huzuru ve güvenliği olunca orada artık durmak gerekir. Sınır güvenliğini üstlendik, kadın’a çoluğa çocuğa kapılarımızı açtık, yer verdik. Karşılık olarak verilen yerlerde kalmak yerine, keyfi göçler yapılıyor, memleket sahipleniliyor, düzen alt üst ediliyor, toplum huzurunu bozan olayları saymıyorum dahi millet bu haberlerden bıktı. Bıktı ama sonuç yok, ısrarla ülke toplama kampına çeviriliyor, millet istemiyoruz dedikçe yuvaya zorla kalıcı ve arsız misafir alınıyor. Sormak istiyorum, madem yer verdik düzeni bozmayacak şekilde misafir edeceğiz, bu insanlar verilen yerden göç ederken ne için durdurulmuyor..? Bu gün kim nerede sıkıntısını yaşamadan evvel, bu arsız yer değişimlerini engelleyemez miydik..? Sıkı bir denetimle, kendi milletimizin huzuruna kast etmeyen bir iyilik yapamaz mıydık ki iyiliği batsın dedirtecek bir iş haline getirdik. Madem dereye girdik, paçayı sıvamayı nasıl akıl etmiyoruz da pantolonu ıslatıyoruz… Yoksa fazla müsamaha mı gösteriyoruz da sandığa gelmeden bunu anlayamıyoruz.
Kendi vatanını savunmaktan kaçan, misafir ve mahcup olması gereken yerde keyfe keder yaşayan bir topluluk, bizim vatanımıza zarardan başka ne getirebilir..? Suriye’de yaşayan kandaşlarımıza bakalım, onların bir vatanı da burası iken kaçmayı değil kalıp savunmayı tercih ediyorlar. Ama savaştan evvel Suriye’de Türkmenleri öteleyen zihniyet, bu gün bir savaş halinde Suriye’yi bırakıp kaçıyor, kalan ve savunan kim: Türkmenler ve Türkiye’den giden askerlerimiz. Suriyeliler ise keyifte, bayrama seyrana gider gelirler gerisi onları alakadar etmez.
*Yarınların senaryoları çok net, “bizi ülkemizden ettiler, ülkemizi Türk Askeri işgal etti, bize zulüm etti”, “hak, adalet, özgürlük! İstiyoruz” vesaire vesaire… Tabi bu gün muhalefet olsun diye Suriyelileri istemeyen CHP, yarın bu terörizm olduğunda en büyük destekçileri olur, bu kaçınılmaz ayrıntıyı es geçmeyelim. Ülkeyi böylece el birliğiyle tımarhaneye çevirmiş oluruz.