Güneşi batıdan doğurduk, kopan kıyamete isyankârız..
Vicdanı sağır eden iki cümle ile irkildi Türkiye.. Evladının “Anne ne olur ölme!” çığlığına “Ölmek istemiyorum” dedi bir anne, evladıyla birlikte insanlığın yüreğini dağlayarak …
Han’ın, yanına Han’ım diye ilan ettiği kadını; er ile eş eden, el üstünde tutan, hükümdar eyleyen aziz milletimiz, tarihi boyunca yalın kılıç dört nala koşarken güne aksayarak varmış gibi … Bu ilk değildi ve görünen o ki duyarsız duyarlı bu güruh içinde, çözümden uzak çözümlerle son da olmayacak, modernize edilmiş düzen, düzensizliğiyle tiksindiriyor bu çağdan…
Ciğerlerimizi yakan şu havayı bir soluyalım; bir anne ölüyor, bir kadın tecavüze uğruyor, bir çocuk bedeni türlü iğrençliklere maruz kalıyor ve benzeri üçüncü sayfa haberleriyle memleket sarsılıyor. Twitter açılıyor edebiyat parçalanıyor, vicdanı paslandıran vicdan timsalleri, ölümlerin siyasetini yapıyor. Üzülmek bir yana sanki bu anı bekliyormuş gibi insanlar, çok duyarlıyız pozları Mona Lisa tablosu gibi birçok şey anlatıyor aslında… Görüyoruz ki samimiyetten çok ırak insanlarımızın duyarlılığı… Bir ölüm yalnızca ölümdür oysa ki, üzerine bir siyasete gerek duyulmayacak kadar acı bir şekildeyse ve de… Biri ölüyor rahmetten önce devlete bela, adalete lanet dileniyor… Nasıl bir adalet bekliyorsunuz..? Hukuk yetersiz çığlığı atarken, hukuka dair neyi ne kadar biliyorsunuz..? Yoksa birilerinin söylediğini tekrar etmekten ibaret mi eleştirileriniz..? Dünü eleştiriyorsunuz, cahiliye devri diyorsunuz, yeri geliyor yobazlık diyorsunuz… Dünün caydırıcı ve etkili adaletini arzu ediyor ve aynı kadro, düne sövmeye devam ederek bu günü de eleştiriyorsunuz, caydırıcılık yok, yetersiz diyorsunuz… İstisnaları, akıl almayan hukuk kararlarını bir kenara koyarak genel konuşursak; bu gün dünün modernize olmuş hali değil mi? Bu hukuk kuralları, Türk milletinin uluslararası sistemde yerini bulduğu zamanlarda oluşturduğu ve temelini o hayran olduğunuz batıdan aldığı kurallar değil mi? Çok istediğiniz Avrupa Birliği kuralları gereği aşırı ılımlı hale gelmedi mi Türk hukuku? O dilinizden düşmeyen insancıl akımlarınızın temeli üzerine inşa edilmiş modern hukuk size yetersiz geliyor, yoksa Türk adaleti tarihe nizam veren bir düzenin aslıdır. Yetersiz olan modern hukuk! Katil de olsa, tecavüzcü de olsa, terörist de olsa, hırsız da olsa önce insan olarak bakıp, hak tanıyor… Kısasa kısas kılan kutlu dinin hakikatli adaleti canilik ve cahillik oldu, caniliğe hak tanıyarak aydınlandık sanıldı. Hırlıya hırsıza, arsıza, ahlaksıza, haine geçit vermeyen, olduğu coğrafyaya refah sunan aziz milletin adaleti, Batı düşleriyle modern bir bataklığa düşerek kabusa döndürüldü… Sonra da olan her olayda, bu hukuku bu millet üretmişçesine, devlete millete sövüldü, elbette ki dünyadan bir haber olan konuşmak için konuşanlar tarafından… Baktığımızda bu iğrençlikler, canilikler, sapkınlıklar tüm dünyada, özellikle batı ülkelerinde de yüzdelik olarak fazla, yani Türkiye merkezli değil bu üçüncü sayfa haberleri… Türk milletinin verimli toprakları el birliğiyle bu olayların cereyan edeceği bataklıklar haline getirildi sadece… Modernize olmadan evvel ülkemizde daha esaslı bir adaletin olduğu malum elbette, bu inkâr edilemez, inkâr edenler için ise arşivlerde suç oranları ortada… Hukukun bu durumu da aslında aşağı yukarı dünya genelinde böyle, günün adaletten uzak bir eşitliği kabul eden sistemi, dünyayı bir cehenneme çevirmeye çalışıyor. Bir insan ölmeden yahut tecavüze uğramadan, yani fiil gerçekleştirilmeden, geçerli bir delil olmadan hukuk çaresiz kalıyor. Ki aksi halde de iftiralara yol açılıyor zaten. Hissiyatlarla değil, delillerle karar veriliyor ve verilen karar insancıl olmak zorunda, sonuçta suçu ne olursa olsun modern hukuk öncelikle insan haklarını ön planda tutuyor. Cezalar da insan hakları(!) sebebiyle caydırıcı olamıyor. Yani modernize edilmiş sistemde, insanın adaleti insana yetmiyor. İşte bu da adaletin olmadığı bir eşitlik sistemi olarak karşımıza çıkıyor. Adalet ve eşitlik kavramının vicdani ayrımına hakim olamayan cahiller de; neyi nasıl eleştirdiklerini dahi bilmeden, siyasi çizgilerine göre vicdanlarını susturup büründükleri duyarlı hallerini, alkış toplamak üzere ilan ediyor.
Tüm bunlara karşı maneviyatımızın hakikati, milliyetimizin adaleti ile konuşmak gerekirse; “İdamsa idam! Hadımsa hadım! Yanlışa uzanan elin ibret-i alem için kesilmesi lazım!” diyoruz, tüm samimiyetimizle tüm samimiyetsizlere karşı ince bir selam ile.