Sayın Alp, başlayın şu yazılı açıklamalara…
3. hafta hakemler için oldukça sıkıntılı müsabakalara sahne oldu. Cuma ve cumartesi günü oynanan müsabakalar hakemlerin ön plana çıktıkları, programların en çok tartışılan kişileri oldukları maçlarla geçti. Allah’tan pazar günü oynanan müsabakalarda hakem konuşulmadı, hakem kararları tartışılmadı. Eğer cuma ve cumartesiden sonra pazar maçları da sıkıntılı geçseydi, çiçeği burnundaki Merkez Hakem Kurulu için çanlar çalmaya başlardı. Sezon başı hiç sebep ve dayanak gösterilmeden iki hakemin devre dışı bırakılması, hakemleri sezona motivasyonsuz ve biraz da güçsüz başlattı. Hakemler sahada dirayetli olabilmek için arkalarında dirayetli yönetici ararlar. Eğer hakem yöneticileri dik duruş gösteremezlerse, dik duruş beklemek hakemlere haksızlık olur.
Merkez Hakem Kurulunun dik duruş gösterip, göstermediği atama trafiğinden anlaşılır. Doğru ve dirayetli kararlarla maçı tamamlamasına rağmen yöneticiler tarafından eleştirilen, hatta hakarete uğrayan hakeme ertesi hafta maç verebilen MHK iyi diye adlandırılır. Bundan sonraki haftalarda yapılacak atamalar spor kamuoyunda MHK’nın imtihanı olacaktır. Müsabakalarda tartışılan hakem kararlarının doğru olup olmadığı hususunda kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekir. Spor programlarında kural bilgilerini asla güncellemeyen yorumcuların işlerine geldiği gibi yapmış oldukları yorumlarla, kamuoyu yanlış yönlendiriliyor. Zekeriya Alp bundan önceki dönemde başkanlık yaparken her salı basın toplantısı yapıp kritik kararlar için Merkez Hakem Kurulu’nun görüşünü açıklıyordu. Ama burada bir sıkıntı yaşadı ve istifa etmek zorunda kaldı. Bu dönemde basın toplantısı ile olmasa bile salı günleri yapılacak bir yazılı açıklama ile hakem kararları konusunda, yetkili kurulların (MHK)doğru yorumları ile kamuoyunu bilgilendirilmesi gerekir. Bu durumda kişisel kin ve düşmanlıklarının, ya da özel dostluklarının etkisinde kalıp yalan yanlış yorum yapan yorumcuları spor kamuoyu da tanımış olacaktır. Futbol Federasyonu Başkanı Sayın Nihat Özdemir de böyle bir uygulamaya tam destek verecektir kanaatindeyim.
Beşiktaş Rize maçında Yaşar Kemal Uğurlu, Lens’e yapılan harekete penaltı vermeliydi. İlk dakikalarda son derece baskılı oynayan Beşiktaş böyle bir penaltı kazanarak oyuna başlasaydı acaba müsabakanın sonucu ne olurdu? Vida’ya yapılan iki müdahale var, penaltı bekliyor Beşiktaşlılar, bana göre biraz ağır olurdu penaltı. Ruiz’in dirsek hareketi ceza alanı dışında, ama kırmızı karta daha yakındı, hakem oralı bile olmadı, VAR da uyudu, oyunda devam etti gitti. Nkoudou 90+3 de kırmızı sınırlarını zorlayan hareketine sarı gördü. 1 dakika sonra kalecinin ayağına bastı ikinci sarıyı görmedi. Galatasaray’ın, ofsayt gerekçesiyle iptal edilen golünde, çizginin çekilme anı doğru muydu, yanlış mıydı. Topun en son oynandığı an çizgi çekilmesi gerekirken, ayaktan çıktığı an mı çekildi? Galatasaray’ın golü güme mi gitti? Emre Mor’un ikinci sarı kartı ağırdı belki ama Kayserili Henrique’nin ki, komikti. Umut Bulut un gördüğü kartlar kaptanlığına yakışmadı.
Fenerbahçe-Trabzon maçında devre arası olmasaydı maç bitmezdi. Sanki iki tarafta ikinci yarıya uyuşturucu alarak çıktı. Cuma ve cumartesi başı ağrıyan MHK, pazar günü Fırat’ın sayesinde nefes aldı. Haftanın 2 tane 0 puanlı takımının maçını yöneten Cüneyt Çakır 3 kere VAR’ a gitti, doğruyu buldu. Maçtan sonra mağlup takımın hocası bile teşekkür etti. Yorumcunun biri dedi ki, ”3 kere VAR’ a gidilir mi ? VAR protokolünde böyle bir kısıtlama mı var?” Kendince espri yapıyor herhalde.
Sayın Zekeriya Alp başkanım benim yazdıklarım mı doğru, yorumcuların kafadan uydurmaları mı? Uluslararası futbol oyun kurallarını ülkemizde yorumlayacak tek yetkili merciin başkanısınız. Gelin yapın şu yazılı açıklamalarınızı, haftalık bir şekilde kamuoyu doğruları sizden öğrensin. Çıkartın ortaya “Ben en iyi bilirim” diyenlerin foyasını.