Cem Yılmaz’a bile neler yaptılar baksanıza…


İBB’ye yönelik “rüşvet, yolsuzluk ve terör” operasyonunun ardından sergilenen eylem ve söylemler, demokrasi ve özgürlük kavramlarını en çok istismar eden CHP’nin faşist ve dayatmacı yönünü bir kez daha gözler önüne serdi. Zaten kendilerinden olmayanlara nasıl davrandıkları az çok biliniyordu; ancak kendi saflarında yer alanlara, siyasi yaklaşımlarına tam uyum göstermedikleri yahut istedikleri gibi yönlendiremedikleri anda nasıl bir tavır aldıkları da bu süreçte açıkça ortaya çıktı.
Bu dönemde, yalnızca “rüşvet, yolsuzluk ve terör” suçlamalarına muhatap olan Ekrem İmamoğlu’na propaganda desteği vermedikleri gerekçesiyle bazı sanatçılara yönelik sosyal medyada linç kampanyalarına tanıklık ettik. Bu sanatçılardan biri apolitik duruşuyla bilinen Gökhan Ünver, diğeri ise CHP’ye her zaman açık destek vermiş olan Cem Yılmaz’dı. Biri “kendilerinden olmayan”, diğeri ise “kendilerinden sayılan” iki komedyen…
Her iki isim de CHP’nin radikal ve hoşgörüsüz bir kesimi tarafından başlatılan linç kampanyaları nedeniyle sosyal medya (Twitter, X) hesaplarını kapatmak zorunda kaldı.
Cem Yılmaz, CHP’ye destek açıklamaları yapmasına rağmen söz konusu tahammülsüz kitleyi memnun edemediği için; gördüğü baskılar, yazılan yorumlardan bunalarak, milyonlarca takipçisinin bulunduğu hesabını kapattı.
Cem Yılmaz’ın bu süreçte yaşadıklarını ibretle takip ediyorum.
16 milyon takipçili sosyal medya hesabını kapatması, aklıma ATO Congresium’da sahne aldığı son gösterisini getirdi. O gösteriyi, ATO Congresium Yönetim Kurulu Başkanı Eyyup Yıldız’ın davetlisi olarak salonda bizzat izlemiştim.
Cem Yılmaz, sahnedeyken sık sık hükümetin baskıcı ve özgürlükleri kısıtlayıcı bir tutum içinde olduğunu vurguluyor; ellerini kelepçe pozisyonuna getirerek, salonun bulunduğu binanın çaprazında yer alan AK Parti Genel Merkezi’ne yönelik mimiklerle göndermelerde bulunuyordu. Gösteriye katılan CHP’li kitle ise bu göndermeleri adeta çılgınca alkışlıyordu.
Ancak kaderin cilvesine bakın ki; baskıcı olmakla eleştirdiği iktidara taş atan Cem Yılmaz, CHP'nin “yolsuzluk, rüşvet ve terör” suçlamaları karşısında yeterince net tavır almadığı gerekçesiyle kendi kitlesi tarafından baskıya maruz kaldı. Ve sonunda, özgürlükçü olduğunu iddia eden kesimin linç kültürü nedeniyle sosyal medya hesabını kapattı.
CHP’nin tahammülsüz ve fanatik kitlesinden gelen baskılar yoğunlaşınca, Cem Yılmaz sosyal medya üzerinden şu sözlerle kendini savundu:
“Benim menajerim yok, hiç olmadı. Canım ne zaman isterse paylaşım yaparım. Serseri mayın gibi ağzıma geleni söylememi isteyen deliler de dahil, hakkını isteyen herkese hakkının verilmesini istiyorum. Beni boykot etmek istiyorsanız küçük bir bilgi: Ben bir şey satmıyorum, sevgili kardeşim.”
Ancak bu açıklamalar da CHP’li kitleyi tatmin etmedi.
Özden Çetin isimli CHP’li bir kadın, Cem Yılmaz’ın Ekrem İmamoğlu ve ekibinin “rüşvet, yolsuzluk ve terör” suçlanmasına karşı tavrını yetersiz bularak sosyal medyada şu ifadeleri kullandı:
“Gece 12 sonrası sarhoş yazılmış gevelemeler, kimseyi tanımlamıyor ve çok boş beleş laflar. Sahnede küfrü komiklik sanan ve onu takip edenler için ucuz sözler. Sanat da bu değil, sanatçı da. Buyur. Gevelemiş gene.”
Cem Yılmaz ise bu sözlere kayıtsız kalmadı ve şu yanıtı verdi:
“Hanımefendi Allah rızası için profilinizde yazdığınız unvanları bir tekrar okuyun. İnsan bu kadar coşmamalı! ‘Sanat bu değil!’ Pes.”
Sosyal medyada CHP’li bazı kullanıcıların başlattığı linç kampanyası genişledikçe, Cem Yılmaz çareyi 16 milyon takipçili hesabını kapatmakta buldu.
“Rüşvet, yolsuzluk ve terör” dosyasıyla suçlanan Ekrem İmamoğlu’na açık destek vermesini isteyen faşist CHP’lilerin baskısına daha fazla direnemedi.
Cem Yılmaz 16 milyonluk sayfasını kapatınca, Özden Çetin isimli CHP’li kadın arkasından şu ifadeleri kullandı:
“Cem Yılmaz hesabını kapatıp gitmedi. O tüydü. O haklının yanında söyleyecek bir söz bulamadı. Haklı ve adil olanın yanında olamadı. Gerçek ve dürüst olana saf tutamadı. Bu toplumun ortak hafızası onu böyle yazacak: ödlek ve zevzek.”
Bu özet bile, CHP'nin iktidara gelmesi durumunda (Allah korusun) hem kendinden olmayanlara hem de kendinden olup da partinin çizgisine ayak uyduramayanlara neler yapacağını gözler önüne seriyor. Umarım Cem Yılmaz, CHP Genel Merkezi'ne yakın bir sahnede gösteri yapar, yaşadığı bu deneyimleri mizahi bir dille anlatır ve beden diliyle de CHP Genel Merkezi’nin yarattığı faşist, dayatmacı ve baskıcı kitleyi izleyicilerine etkili bir şekilde tanıtır.
Bugüne kadar CHP’nin vatana ihanetlerine susan ama onun Atatürk, Cumhuriyet istismarlarına konu mankeni olan Cem Yılmaz kendi mahallesinin kalitesizliği ve faşistliğini bizzat görmüştür. Hükümet yanlılarının tepkilerinde bile 16 milyonluk sosyal medyasını kapatmayan Cem Yılmaz şimdi ne gibi haletiruhiye içinde çok merak ediyorum.
Kendi mahallelerinin sembol ismi olan Cem Yılmaz’a yapılanlar, elbette başlı başına bir saplantı hâlidir. Ancak apolitik duruşuyla tanınan Gökhan Ünver’e yönelik linç kampanyası, CHP kitlesinin ruhsal bunalımının açık bir dışavurumudur. Her kesimden izleyiciye ulaşabilmiş, kendi hâlinde kurgularıyla oyunculuğunu sürdüren bir insan… Ama tamtam çalarak kendine düşman arayan bu yamyamlar, sırf “Ekrem İmamoğlu’na destek açıklaması yapmıyor” diye Gökhan Ünver’i adeta kazana oturtup kaynatmaya çalışıyorlar.
CHP’li belediyeler, Gökhan Ünver’in programlarını iptal ediyor; takipçilerine ise baskı uygulanarak onu takipten çıkmaları isteniyor.
Emre Kınay isimli sanatçı da Gökhan Ünver’e, sırf yolsuzluk, rüşvet ve terör soruşturmasından tutuklanan Ekrem İmamoğlu’na destek vermediği için tepki göstermiş; “Mayıs ayında Gökhan Ünver’in ilan edilen oyunları Duru Tiyatro’da yer almayacak” açıklamasıyla sanatçının gösterilerini iptal ettirmiştir.
Peki, bir sanatçının ekmeğiyle oynayan bu faşist Emre Kınay kimdir?
Bu Emre Kınay, yerel seçimlerde İYİ Parti’nin Kadıköy Belediye Başkan Adayı olan ve zihniyetini şu sözlerle açıkça ifade eden kişidir:
“Meral Hanım hatırlayacaktır. Ben sosyalistim. Benim kapıma sizin aracılığınızla ve herhangi bir milliyetçilik kimliğiyle gelen hiç kimseyi –siz gönderseniz dahi– içeri almam. Çok açık söylüyorum, kabul ediyorsanız adayınız olayım, dedim. O da kabul etti.”
Kendini “sosyalist” olarak tanımlayan bu kişi, aslında dışlayıcı tavırlarıyla sosyalist bir maskenin ardına saklanmış bir faşisttir.
CHP ve yandaşlarının yarattığı kitle ve atmosfer işte budur. Bu zihniyetin Türkiye’yi yönettiğini düşünmek bile, toplumsal ayrışmayı, kamplaşmayı, çatışmayı, bölünmeyi ve kaosu beraberinde getirecektir.
Herhâlde bunların iktidar döneminde “Kendinden olmayanı as, kendinden olup da ayak uyduramayanın nefesini kes” felsefesi hayata geçirilir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda iki dönemdir taş üstüne taş koymamış, hizmet bekleyen İstanbullulara sırtını dönmüş, selde, depremde, karda görev sorumluluğundan kaçmış; tüm mesaisini kişisel ve siyasi hedefleri doğrultusunda Türkiye turuna harcamış ve nihayetinde de “rüşvet, yolsuzluk ve terör” soruşturmasına muhatap olarak tutuklanmış bir Ekrem İmamoğlu gerçeği karşımızdadır.
İşte böyle bir ismi savunmak uğruna sergilenen her davranış, açıkça bir kalite yoksunluğu ve bayağılığın bir tezahürüdür.
Gösterilerinde dahi Ekrem İmamoğlu güzellemeleri yapan Cem Yılmaz’a, 16 milyonluk sosyal medya sayfasını kapattıran bu kitle, başkasına neler yapmaz, değil mi?