Ellerde Türk bayrakları, dillerde ''kahrolsun PKK''
Geçtiğimiz hafta birçok Doğu ve Güneydoğu ilinde terör örgütü PKK’yı lanetleyen yürüyüşler yapıldı.
Hakkâri, Şanlıurfa, Mardin, Elazığ, Siirt, Şırnak, Muş, Bingöl, Ağrı, Van, Bitlis ve Tunceli'de meydanlar Türk bayraklarıyla doldu taştı. Bölge halkı “Kahrolsun PKK”, “Türk-Kürt kardeştir. Ayrım yapan kalleştir” şeklindeki sloganlarla kilometrelerce yürüdü.
Bu manzaranın en büyük etkeni Türk Devletinin terörle tavizsiz mücadele etmesi ve başarılı olmasıdır. Türk ordusu ve emniyetin terörle mücadelede sonuç alan noktaya gelmesi bölge halkının iradesini daha rahat göstermesini sağlamaktadır.
Terör tehditi ortadan kaldırıldığı ölçüde bölge halkı terör örgütü PKK’ya karşı sesini daha çok yükseltiyor.
Hacire Ana ile başlayan terör örgütü PKK’ya ve yaltakçısı HDP’ye karşı isyan, bölgede gerçekten çok önemli bir gelişme oldu. Evlatlarını terör örgütü PKK’ya HDP kuryeliğinde kaptırmış ailelerin günden güne çoğalması bölge halkına cesaret getirdiği gibi, terör örgütü PKK ve yaltakçısı HDP’yi de köşeye sıkıştırmıştır
15 Temmuz darbe girişiminden sonra terör örgütlerine karşı çehresi değişen Türk Devletini yönetenlerin, HDP’li Belediyelerin neredeyse tamamına yakınına kayyum ataması olumlu gelişmeleri de doğurmuştur. Teröre yardım ve yataklık edenlerin elinden belediyelerin alınması, yerine bölge insanına hizmeti getiren kayyumların atanması bölge insanıyla devleti daha çok bütünleştirmiştir.
Terörle mücadeleyi en yüksek seviyede tutup, bölgeye de hizmeti taşıyınca bu bütünleşme gerçekten daha hızlı sağlanıyor.
Doğu ve Güneydoğu illerinde gerçekleşen “terörü lanetleme” yürüyüşleri Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü açısından gerçekten çok önemli bir manzara oluşturmuştur.
Bu manzaralar aynı zamanda geçmişte yapılan “çözüm süreci” safsatasının yanlışlığını da gözler önüne sermiştir.
Çözüm sürecinde, ölme ve öldürme adına emperyalist hedefler için kurulmuş terör örgütü PKK bölge halkı adına muhatap kabul edilmiş, adeta Türk Devleti ve terör örgütü eşitlenmişti.
O süreçte Doğu ve Güneydoğu illerinde yol kontrollerini bile teröristler yapıyordu.
O günlerde kalabalıklar içinden geçen Türk askerleri ağır hakaretlere maruz kalıyordu. Askeri üstlerimize PKK’lı teröristler girip Türk bayraklarını direklerden söküp yere atıyordu. Hatta askeri üstlerimizin önünden PKK’lı teröristler in cenazesi geçirilirken kalabalık tahrik olmasın diye Türk bayrakları bizzat askerlerimiz tarafından indiriliyordu.
Teröristbaşı Öcalan’dan yol haritası alınıyor, HDP’nin sözde milletvekilleri dağdan inen teröristlerle yol kenarlarında sarmaş-dolaş pozlar veriyordu.
"Kürtler kadar aşağılık bir topluluk yok, en ufak hatalarında kafalarını ezeceksin, yoksa laf dinletemezsin" ve "HEP'e destek vermeyen Kürdün tavuğuna kadar öldürün" diyen teröristbaşı Öcalan’ın kurduğu PKK, Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi gibi lanse edilerek çok yanlış bir atmosferler yaratılmıştı. Bir nevi bölge insanı terör örgütü PKK’nın kucağına itilmişti. Oysa terör örgütü PKK, Kürt kökenli vatandaşlarımızın en büyük düşmanı, en çok zülmedeni iken nasıl “Kürtlerin temsilcisi” olabilirdi ki?
Neyse ki, Türkiye’nin temelini dinamitleyen bu büyük yanlıştan vazgeçildi. Bu vazgeçişin sağlanmasında MHP ve Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin duruşunu tarih elbette yazacaktır.
“Çözüm sürecinde” terör örgütü PKK’nın paçavralarından geçilmeyen Doğu ve Güneydoğu’nun il ve ilçelerinde şimdi Türk bayrakları gelincik tarlası gibi güzel manzaralar veriyor. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen yürüyüşlerle bunu tüm dünya gördü.
Çözüm sürecini tekrar isteyen kim varsa bilin ki, o kişi terör örgütü PKK’yı diriltmek isteyendir. Türk Ordusunun her gün böcek gibi ezdiği terör örgütüne hayat öpücüğü vermeye çalışandır. Doğu ve Güneydoğu’da Türk bayraklarıyla bütünleşen bölge insanının huzurunu istemeyendir. Çocuğu dağa kaçırılan Hacire Anaların sayısını çoğaltmak isteyendir.
Geçtiğimiz hafta, geçmiş yanlışlardan büyük ders çıkardığı anlaşılan Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın Diyarbakır’daki anaların isyanı için yaptığı değerlendirme konuşmasındaki “Ben analara şunu söylüyorum, devlet olarak yanınızdayız. Süreci takip ediyoruz. Burada PKK, siyasi uzantısı HDP yapacakları varsa yaparlar. Bu işi Meclis’e taşımak suretiyle kendilerini meşrulaştırma gayesine prim vermeyiz. Biz zaten Gabar’da, Tendürek’te Bestler Deresi’nde yapılması gerekenleri yapıyoruz. “ ifadeleri Türkiye’nin geldiği kararlı noktayı gösteriyor. Tüm mesele işte bu “yapılması gereken” yapılıyor. Saklandığı mağaradan kafasını uzatan teröristin kafası anında kopartılıyor. Mağaradan dışarı çıkmayan ise içeride imha ediliyor. İşte olması gereken mücadele buydu ve tavizsiz sürdürülüyor.
Terör örgütü PKK ve yaltakçısı HDP bu mücadeleden dolayı köşeye sıkışmıştır. Zerre taviz verilmeden aynı çizgide bu mücadele devam etmelidir.
Bunun etkisini geçen hafta Doğu ve Güneydoğu illerinde gördük. Terör örgütü PKK’nın “bizim kalemiz” dediği illerde PKK’ya lanetler yağdı.
Doğu ve Güneydoğu illerindeki Türk bayraklarıyla donatılmış yürüyüşlerde, terör örgütüne öfke kusan görüntüler AKP’liler, MHP’liler ve vatanseverler tarafından paylaşıldı. Ama çok ilginçtir CHP, İP, SP gibi partiler bu görüntüleri paylaşmadılar. Herhalde ortakları olan terör yaltakçısı HDP ile bozuşmak istemediler.
Bunlarla da mücadeleye devam, bunlara rağmen de mücadeleye devam…
Doğu ve Güneydoğu bu kanlı mikroplardan temizlenecek…
Kürt kökenli vatandaşlarımızın elinde Türk bayrakları dalgalanıyor, dillerinde “Kahrolsun PKK” sloganları…
Daha ne olsun?