''İşte o Mustafa Kemal Ölmez''
''İki Mustafa Kemal var. Biri ben, fert olan, fani olan Mustafa Kemal. İkinci Mustafa Kemal’den ise ancak “Biz” diye bahsedebilirim. Yani sizler, çalışan köylü, uyanık, münevver, milliyetperver vatandaşlar... İşte o Mustafa Kemal ölmez.” Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Bu gün aziz Türk milletinin bağımsızlık ateşini, cihanın bağrında harlayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirleriyle sonsuzlaştığı gün… Anadolu’da yankılanan sedası ile bu milletin damarlarındaki mevcut kudreti, milli bir mücadeleye dönüştüren Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk… Asırları aşan varlığımızı, “biz” olup Anadolu’dan dünyaya haykıran, adam… Bu iradeye; şüheda ile sulanmış verimli toprakların göğe sunduğu ay yıldızı şahit kılan, ses… Sancağı göğe hiç küsmemiş bu hür milleti hürriyetinden mahrum etmek isteyen cüretkârları, torunlarına miras bırakacakları bir bozguna uğratan, komutan… İşte bu ölümün öldürmediği bir varlık ispatıdır.
Gel gelelim yine bu gün, ölümün öldüremediği o komutan; “olmasaydı olmazdık” diyerek Atatürk’ten uzak Atatürkçü olanlarla, “olmasaydı ne güzel olurduk” diyen gavurdan daha gavur Atatürk düşmanları arasında sıkışmış, tarihe sığmayan lider milletin kavgası içinde kalmış… Memleketi düşmandan arındırarak emanet ettiği parti düşman istilasında, Atatürk adını bir şemsiye gibi açmış, altına sığınıyorlar… Dün Atatürk’ün memleketten defettiği düşmanın eteğine sarılıp, Türkiye Cumhuriyeti’ni şikayet etme edepsizliğine bürünüyorlar, Şeyh Sait’in torunlarıyla el ele yürüyorlar ve bunları biz Atatürkçüyüz(!) diye diye yapıyorlar… Atatürk’ün fikirlerinden çok uzak bir Atatürkçülük üretmişler. Bu Atatürkçülük, kılık kıyafetle, modern dans ile, ahlaksızlıkla, sınırları zorlayan özgürlükle, adalet olmayan bir adaletle, yiyip, içip, gezip her şeye muhalefet etmekle tanımlanan ahmak bir akım …
Atatürk’ü yok etmeye çalışan Atatürkçüler var memlekette… Türk milliyetçiliğinin tanımını dünyaya ezber ettiren, milli bir mücadele ardından gelişen dünyadan geride kalmayacak bir Türkiye Cumhuriyeti sistemi kuran Mustafa Kemal Atatürk’ün ardına saklanarak muhalefet adı altında gericilik yapan Atatürkçüler(!) var… Atatürkçülüğü, cumhuriyetin ilk kurulduğu sistemi ilelebet devam ettirerek yapacaklarına inanıyorlar, yalnız tabi o sisteme de hakim değiller. Aslında bu gün “Atatürk’ün kurduğu sisteme dönelim!” diye haykıranların istediği şey, Atatürk’ün o gün uyguladığı sistem değil, diyoruz ya işte her şeyden bi haber Atatürk’e sığınıp anlatıyorlar da anlatıyorlar… Anlattıkları Atatürk değil, yolları Atatürk’ün izinde değil, yaptıkları Atatürk’le alakalı değil.. Atatürk’ü ve fikirlerini yaşatmak yerine putlarını yaşatmayı tercih ediyorlar, putperestler. Şimdi put ve putperestlik deyince söz karşı tarafa düşüyor, güzel dinimizi sahiplenen imam görünümlü papazlar… Bu mübarek insanlar da, bir gecede cahil olmuş ve bir daha iflah olmamış cennet gayrimenkullerinin emlakçıları… Yunan olsaydı, sen olmasaydın ne güzel olurduk diyen pek muhteremler… Bu putçuların yağ bal sürdüğü ekmeği yiyen mümin kardeşler. Daim olan Türk devletinde, Osmanlı hanedanlığının sanıyorum ki devşirilmiş askerlerinin soyundan gelen Osmanlı torunları… Çünkü devşirilmiş kesim bir tek Osmanlı hanedanlığını tanıyor, Türk milletinin evveliyatı derin olan tarihinden bi haber … Osmanlıcılık oynuyor bunlar da, yok alfabe, yok kılık kıyafet derken bir başka çeşit gericilikle karşımıza çıkıyor. Eğer mesele köklerimiz ise, esaslı bir dönüş yapıp otağ kuralım… Bakalım kim gökdelenlerdeki dairesini bırakabiliyor… Bakalım bu Osmanlıcı romantik İslam sempatizanları, “sakalından damlayan suyla abdest alayım” edebiyatı yaptıkları adamları, cariye edebiyatını parçalarken kabul edebiliyorlar mı… Tarih o işkembeden attıklarınız değil! Yok efendim “Kur-an’ı Kerim’in üstüne basın, basmayanı idam ettim gitti” tarzı palavra dolu magazin haberleri de değil… Tarih cihanın göbeğinde kendini kanıtlamışken, Atatürk o tarihe ve cihana rüştünü bu aziz milleti bir kez daha yücelterek kanıtlamışken Arap Yarımadası’ndan gelen bir soğuk hava kütlesi, bu memleketin yeşerecek yapraklarını dökmez… Aynı şekilde denize dökülen düşmanın eteğinde çığırtkanlığı yapılan Atatürkçülük ile tarihi nice baharlarla dolu Türk milletine bahar vaad edilmez, aklı başında olan yemez..
Onun naçiz vücudu toprak olmuştur lakin fikirleri milli ve manevi şuuru açık zihinlerde, bu iki düşmanın cebelleşmesi arasında sıkışmayacak kadar canlıdır.
“Ne mutlu Türk’üm diyene..!”