Bu skor, o meşhur soruyu sordurduruyor
Doğrusunu isterseniz dün Trabzonspor’a, Alanyaspor maçında ‘büyük ikramiye’ vurdu.
Düşünün ki, Bordo-Mavili takım 25. dakikadan itibaren 10 kişi oynadı, ilk şutunu 67. dakikada penaltıdan attı, Hosseini ile golü buldu, ikinci şutu 83. dakikada yine penaltıydı, Hosseini onda başarılı olamadı. Bunların dışında Karadeniz ekibinin rakip kalede yarattığı tek bir pozisyon yok.
Trabzonspor dün hiç beklemediği bir üç puan aldıysa, bunu önce Alanyasporlu futbolcuların yarattığı penaltılara ve gol pozisyonlarındaki acemiliklerine, sonra da kendilerinin yüksek mücadele gücüne borçlu.
Bordo-Mavili takım sezon başından beri sakatlıklarla boğuşuyor ama Sosa’nın yokluğu en önemlisi diyebiliriz.
Tecrübeli kaptan olmayınca, Trabzonspor hücuma rahat çıkamıyor, top tutamıyor, organize ataklar gerçekleştiremiyor. Sosa’sız Trababzonspor, ‘Hamsisiz, Karadeniz’ gibiydi.
65-70 dakika 10 kişi oynamak, Alanyaspor gibi ligin zirvesindeki bir takıma karşı kolay değil.
Gücü nispetinde çok mücadele etti, çok savaştı Trabzonspor.
Futbolcular terlerini, son damlasına kadar çimlere akıttı.
Novak’ın çizgiden çıkardığı top, Pereira’nın büyük çabası, Sörloth’un hem hücumda, hem savunmada gösterdiği üstün performans ve diğerlerinin sahada varlarını-yoklarını ortaya koyması, bir de üstüne üstlük rakibin pozisyonları cömertçe harcaması, 3 puanı getirdi.
Alanyaspor böyle eksik Trabzonspor’u zor bulur. Özellikle Cisse’nin 36. dakikada yakaladığı üst üste iki pozisyon maçın kırılma anı oldu.
Hele bir pozisyonda Cisse ile kale çizgisinin arasında kimse yoktu. Top da ayağına gledi. Ve o da inanılmazı başardı. Kamera şakası gibiydi... Meşin yuvarlağı üç metreden dışarı attı.
Eğer zirve mücadelesi veriyorsanız, rakibinizi de eksik, sıkıntılı yakaladıysanız bu golleri atacaksınız.
Atamazsanız, zirve hayaliniz sona erer.
Sonuçta; bu kadar eksiğe, böylesine gelip giden bir maçtan Trabzonspor galip olarak ayrılıyorsa...
Taraftarların da maçtan sonra önce kendilerine, ardından etraflarında bulunan herkese sorduğu gibi;
“Bu sene, o sene mi?”
Evet, biz de aynı soruyu rahatlıkla sorabililiriz tabii...
Ve cevabımız da hiç de olumsuz değil:
Neden olmasın?