Kesinlikle helal olurdu
Oynayan ayaklar kaliteli olunca…
Hocalar taktik savaşı verince, futbolcular ‘gözünü budaktan esirgemeyince’, iki takım da şampiyonluk mücadelesinde kopmak istemeyince…
Ortaya bol pas, bol pozisyon, bol kurtarış, bol faul, bol düdük çıkıyor…
Dün de böyle oldu.
Ne Malatya maçı bıraktı, ne de Fenerbahçe…
İkisi de aslanlar gibi mücadele etti, tempo hiç düşmedi, cesaretle birbirlerinin üzerine gittiler. Maçın son saniyelerine kadar, öyle pozisyonlar yakaladılar, kaçırdılar, ya da kaleciler kurtardı ki, anlatılmaz, yaşanır.
Hatta Fenerbahçe penaltı bile kaçırıp, bu renkli maçın asıl iki puan kaybeden tarafı oldu.
Santraforları sakat olan Fenerbahçe, çözümü Alper’de buldu.
Ama sanırım Ersun hoca da maçın böyle dişe diş geçeceğini, sahada tam bir savaş yaşanacağını düşünemedi. Çünkü güçsüz, maç eksiği olan ve ayakta durmakta zorlanıp, düşmeden oynayamayan Alper etkili olamadı, çare olamadı Fenerbahçe’ye.
Aslında dünkü maç tam da Vedat Muriqi’in maçıydı. Fiziği ile mücadele gücü ile ceza alanındaki isabetli vuruşları ile çok etkili olurdu golcü futbolcu.
Ne enteresandır ki, santrafor yokluğunda ver-kaçlarla, yerden ara pasları ile gol arayan Sarı-Lacivertliler, penaltıyı bir hava topundan kazandı, onu da sezon başından beri ‘yere-göğe sığdıramadığımız’ Emre, kaleciye teslim etti.
Ayrı bir paragraf da genç kaleci Altay’a. Kırk yıllık Fenerbahçeli gibi, 40 yıllık futbolcu tecrübesi ile oynuyor Altay. Kurtardığı toplarla kazanılan puanda yine büyük rol oynadı milli futbolcu. Alkışlar Altay’a.
Bu arada Malatyaspor kalecisi Farnolle’nin de hakkını teslim etmek gerek. O da kalede güven verdi, önemli kurtarışlara imza attı.
Sonuç olarak, hem Malatyaspor, hem de Fenerbahçe keyifli, heyecanı bol, pozisyonu bol bir maç izletti bizlere. İki takım da neden ligin üst sıralarında olduklarını net bir şekilde ispat ettiler. Bu iki takım da ligin sonuna kadar, şampiyonluk yarışının içerisinde olacaktır. Kim galip gelseydi, kesinlikle ‘anasının ak sütü gibi helal’ olurdu kazandığı 3 puan.
Olmadı, birer puana razı oldular. Yani ‘ne şiş yandı, ne de kebap’…
Ve hakem Mete Kalkavan…
Belli ki, bu haftaya da bu hakemimiz damgayı vuracak. Verdiği, vermediği fauller, gösterdiği, göstermediği sarı-kırmızı kartlar, futbolcularla gereksiz diyalogları, çok konuşulacak sanıyorum.
Belki de sahadaki zorlu mücadele zaman zaman kontrolü kaybetmesine neden oldu ama, ikinci yarıda o kaybettiği kontrolü eline aldı da faciayı önledi.