Zehirli siyasi yapraklarla gelecek tasarımı
Türk siyaseti üzerinde dozajı artırılmış siyaset oyunları birer birer uygulanmaya devam ediyor. Ahmet Davutoğlu’nun “Gelecek” ismini vererek, “Yaprak” logosunu koyarak kurduğu yeni parti de bunun yeni bir sürümüdür. Sırada Ali Babacan’ın kuracağı parti var. O da partisini kurup siyaset sahnesinde yerini alınca, bilinen senaryo yerli yerine oturacaktır.
CHP, HDP, İP, SP ile neyi başardıklarının yahut neyi başaramadıklarının hesabını yapan aynı güç merkezleri, bunların yanına Ahmet Davutoğlu’nu ve Ali Babacan’ı da ekleyerek siyaset iradesini tamamen ellerinde tutmak istiyorlar.
O yüzden Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın kurduğu ve kuracağı partinin propagandasını en çok yapan ve bu isimleri gaza getiren CHP, HDP, İP, SP kimliği taşıyan siyasiler, yazarlar ve yorumculardır. Televizyon ve gazetelere bakın Ahmet Davutoğlu’nu ve Ali Babacan’ı kendi yakınlarından daha çok bunlar övmektedir.
Meral Akşener bile çıktı “Yeni partilerden birinin genel başkanı sizden 20 milletvekili isterse, verir misiniz?” sorusuna karşılık “Biz böyle bir yoldan geçtiğimiz için elbette evet derim. Ben bunu sayın Kılıçdaroğlu'ndan gidip nasıl istediysem benden de Sayın Babacan veya Davutoğlu herhangi bir talepte bulunulduğu zaman elbette arkadaşlarımla da konuşarak evet derim.” Cevabını verdi ve ertesi gün de Ahmet Davutoğlu’nu kurduğu partisinden dolayı ilk tebrik eden oldu.
Meral Akşener, Ağustos ayında da zaten Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın misyonunu “Babacan ve Davutoğlu’nun partisi bu açıdan muhafazakâr dindar seçmene çabuk ulaşmayı kolaylaştıracak yapılar olacak…” şeklinde açıklamıştı.
Düz mantıkla baktığımızda “Cumhur ittifakına karşı olan” bu siyasi birlikteliğin “Cumhur ittifakına darbe vurma düşüncesiyle” herkesi desteklemesi doğal diyebilirsiniz. Ama AKP’nin ihanet, gaflet ve yanlış görülen geçmiş politikalarının tamamında eli, imzası, onayı, aklı, iradesi, gölgesi olan Ahmet Davutoğlu’na destek olup, şimdi milli bir duruş bütünlüğü olan Cumhur ittifakına yine geçmiş üzerinden saldırmanın bir manası var mı?
AKP’nin geçmişteki PKK açılımı üzerinden, Suriye, Irak, Kıbrıs, ABD, Ermeni politikası üzerinden hatırlatmalar yapıp, MHP’yi de AKP’nin geçmiş politikaları üzerinden vurmaya çalışanlar, bu konularda hiç değişmemiş Ahmet Davutoğlu’nu CHP, HDP, İP, SP’nin yanında siyasi aile bireyi olarak görmesi tuhaf değil mi?
Yine bu politikaların hepsinde parmağı olan Abdullah Gül’ü üst akıl olarak görmelerine ne demeli?
Meral Akşener’in “Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan isterse 15-20 milletvekili verebilirim” dediği Tv100’deki programda ayrıca çok önemli bir itirafta bulundu ama yine onun “15-20 milletvekili veririm” muhabbeti içinde gölgelendi.
Meral Akşener’in itirafı şuydu: “Bizim partimizi kurarken Sayın Gül ile görüştüm, fikir aldım, tavsiye aldım. Sayın Gül’den ona yakın olan bazı isimleri istedim. Mümkünse partimizin kuruluşunda bulunmalarını istedim. Kendisine karşı kötü hiç fikrim yok”
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı ve danışman iken ne düşünüyorlarsa bugün de aynı düşüncede olan Abdullah Gül’e, Ahmet Davutoğlu’na toz kondurmayıp, onlardan akıl ve tavsiye alıp, kurdukları partilerine ilk desteği de siz veriyorsanız, sizin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a olan düşmanlığınız bir proje etrafında dönme dolap olmaktan başka nedir ki?
Bu projeyi yöneten ve yönlendiren üst aklın Türkiye’deki siyasette merkezleştirdiği kişinin Abdullah Gül olduğu aşikârdır. Meral Akşener parti kurarken Abdullah Gül’den akıl ve adam istiyorsa, CHP, HDP, SP geçtiğimiz seçimlerde Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı yapmak için talimat alabiliyorsa, Abdullah Gül’e yakın Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu AKP’den oy tırtıklamak için parti kuruyorsa bu tespitimize çok net örnek olmaktadır.
Zaman zaman nasıl bir proje içinde olduklarını itiraf eden Meral Akşener Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda neyi itiraf etmişti?
Meral Akşener’in şu cümlelerine bakarsanız her şey çok net anlaşılacaktır: “HDP’nin de içinde yer aldığı İYİ Parti, CHP ve SP’nin de bir araya gelerek hepimizin Abdullah Gül’ü çatı aday göstermemiz istendi. Ben sadece Kılıçdaroğlu ile görüştüm bu konuda Temel Bey ile görüştüm, onların söylediği HDP’nin de bu işe razı olduğu şeklinde.”
HDP’yi bile ikna eden ve bu dört partiye böyle bir teklif getiren güç kimse, bu partilerin tamamının ipini tutan da onlardır. Bu güç Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi ölü hücrelere bile hayat öpücüğü verip, harekete geçirmiştir. Son gelişmelere baktığımızda da Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’a sahip çıkılması için özellikle CHP, İP ve SP’ye çok özel görev verilmiştir. Böyle bir görev konusunda en ateşli olan, heyecandan yerinde duramayan da Meral Akşener’dir. Milletvekillerini pazara çıkarıyor, Ahmet Davutoğlu daha koltuğuna oturup, yönetim kurullarını bile açıklamadan telefonla arayıp onu tebrik ediyor. Meral Akşener’in bunları yaptığı günlerde de Cumhuriyet gazetesine röportaj veren İP kurucusu ve İstanbul milletvekili Ümit Özdağ, Suriye politikası üzerinden “Yapabildiğim tek şey Türkiye’yi Müslüman Kardeşler kafasıyla maceraya sürükleyen Davutoğlu’na twitter’dan ağır laflar etmek oldu.” Şeklinde eleştiri yapıyordu. Kafaları bir hayli dağınık ve bulanık…
Meral Akşener’e “Terör örgütü PKK’ya hizmet eden HDP’li Belediyelere kayyum atanmasına karşı çıkan, Barzani’nin “Bağımsız Kürdistan” niyetine yapmaya çalıştığı referanduma “Şimdi dondur, sonra yaparsın” mealinde akıl veren Ahmet Davutoğlu’nda ne buluyorsun?” diye sorsak, herhalde HDP’yi “Kürtlerin siyasal temsilcisi” olarak gören ve yerel seçimlerde HDP ile ittifak yapan Meral Akşener’e gereksiz bir soru sormuş oluruz. Malum güç odaklarının tavsiye ve talimatlarıyla tencere yuvarlanıp, kapağını bulmuştur.
3-A (Abdullah, Ahmet, Ali), Kemal, Meral, Temel ve HDP birlikteliği en çok PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerine cazibe oluşturmaktadır.
Bunların birlikteliğine bakarak Cumhur ittifakının önemini, kıymetini çok net anlayabilirsiniz. Cumhur ittifakı da bu siyasi projelerin varlığına bakarak her konuda çok titiz ve dikkatli olmalıdır. Çünkü bunlar projelerini hayata geçirmek için dozajı her geçen gün artırıyor.