O günden beri…
'O GÜNDEN beri’ dinliyorum. “O günden beri” dinlerken, aklıma hep “o” geliyor. Arabamı dağlara sürüp onu dinledim, arabamı yollara vurup onu dinledim. Ankara’nın herhangi bir yolunda da ağlayan ve inleyen nağme, hep o şarkının sözlerindeki duygusal cümlelere teslimdi… Çünkü aklımda ‘o’ vardı. Sağlığı vardı, varlığı vardı…
O şarkıyı söyleyen sanatçı, Abdullah Işılak idi…
“Derdi derman olan derde düşmüşüm,
Nemlidir gözlerim, o günden beri.
Tabibe, merheme dünden küsmüşüm,
Ağlarım, sızlarım o günden beri.
Bülbül gibi aşkın bağında öttüm,
Ah edip diyardan diyara gittim,
Kalmadı dermanım, tükendim, bittim,
Tutmuyor dizlerim, o günden beri.
Bu sevda dertlere düşürdü beni,
Aldı ataşına pişirdi beni,
Kör oldu mevsimler şaşırdı beni,
Kış gibi yazlarım, o günden beri.”
Bu şarkıyı dinlerken o günlerde çektiğim videoyu da, haftalar sonra sosyal medya hesabımdan paylaşmıştım. Bu şarkıyı “o günden beri” dinledikçe yüreğimde ince bir sızı oluşuyor hep…
O günlerde yaşadığımız duyguları, dilimizden düşürmediğimiz duaları aklıma getiriyor. Gerçek dostların o masum ve hüzünlü yüzü, namert düşmanların sinsi suratları, kahkahaları gözümün önüne geliyor “o günden beri.”
“O günün” tarihi ( 23 Eylül 2019 ) ve sonrası…
“O” kişi ise, MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın hocamızın geçtiğimiz günlerde “Bizim için o; sadece bir lider, bir genel başkan, bir ağabey değil, devletimizin ihtiyaç duyduğu dönüşüm, yeniden yapılanma ve aydınlanma sürecini başlatan bir yol gösterici, bir “siyasi rehber”dir.” diyerek tarifini yaptığı Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’dir.
23 Eylül 2019 tarihi, MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi yürekten sevenleri üzen, kahreden, telaşlandıran, kaygılandıran… Seviyormuş gibi yapanları anında hesaba başlatan… Düşmanlarını ise adeta sevindiren, umutlandıran, zil takıp oynatan bir gün olmuştu.
23 Eylül 2019 tarihi ve sonrası dostun, sözde dost gibi davrananların ve düşmanların nasıl bir sınav verdiği hafızalarımızda ve vicdanlarımızda yerini almıştır.
“O günden beri” mert dostluk ve mert düşmanlık yapanların kalitesi de tarihe şeref timsali olarak yazılmıştır. Herkes her şeyi gördü, yaşadı ve bilmesi gerekeni acı bir şekilde öğrendi.
Bazen yaşanılan zor anlar, hayatın anlamına dair büyük bir sınav olmaktadır.
23 Eylül 2019 tarihi ve sonrasında hem dostlarla, hem maskeli sözde dostlarla, hem namert düşmanlarla, hem mert düşmanlarla ortak bir sınavdı bu… Herkes kendi durduğu noktadan verdi sınavını…
MHP’nin üst düzey yöneticileri sağlık durumu hakkında kamuoyuna doğru bilgileri verdiği halde “Devlet Bahçeli öldü, geberdi, felç oldu, bitkisel hayata girdi” diye namert düşmanların aslında temennilerini yansıttığı propagandasına karşı çok büyük mücadele verdiğimiz günleri yaşadık. MHP Lideri şimdi dimdik ayakta olduğu halde yine “Bildiğiniz gibi değil” şeklinde başlayan cümlelerle yine temennilerini dillendiriyorlar… Tek temennileri siyaseten akıl, vizyon ve stratejik olarak yenemedikleri MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin hastalıkla yenildiğini görebilmek… MHP’yi de bu manada kaosa ve sürekli tartıştırılan hale getirmek için her türlü fitneyi üretmekten çekinmiyorlar. Ömrünü MHP ve Devlet Bahçeli düşmanlığına adamış Sabahattin Önkibar isimli müptezele bu manada sipariş “Veliaht” ve “Sifon” yazıları yazdırdılar. MHP içinde gruplar oluşturmaya çalıştılar. Bunların fitnesinin etkisinde kalanlar kendi kendine konum belirlemeye, yer kapmaya çalıştı. Hep “acaba” düşüncesiyle beyin hücrelerini doldurdular. Namert düşmanlar, Türk milletine kötülüklerini rahat gerçekleştirebilmek için “Devlet Bahçeli sonrası…” hesabını yaparken, makama, sıfata ve paraya zaafı olanlar “Devlet Bahçeli sonrası…” MHP’deki konumları adına hesap yapmaya çalıştılar. Hâlâ da kuytu köşelerde, karanlık kulislerde beyinlerini hesap makinesi gibi çalıştırıyorlar.
İçeriden fitne yaratanı, dışarıdan fitneyi içeriye taşıyanları gördük… Sadakati ve vefası olan Ülkücülerin beyinlerine, yüreklerine bile şeytanın hoşuna gidecek vesvese yaydılar. Neydi vesvesenin sözlük tarifi : İnsanın kalbine gelen kötü düşünceler. Vesvese kalbe, şeytan ve insanın kendi nefsi tarafından verilir.
23 Eylül 2019 tarihinde hastaneye yüksek ateş ve enfeksiyon sebebiyle giden MHP Lideri Devlet Bahçeli tedavisi bile tamamlanmadan, acıları dinmeden, kendini zorlayarak sırf “düşmanlar sevinmesin, dostlar üzülmesin” düşüncesiyle hastaneden dimdik ayrılıp, tekrar makamına döndüğü andan ve tekrar uzun tedavi dönemine başladığı günden itibaren MHP üzerinde fitne, fesat hiç eksilmedi. Eksilecek gibi de görünmüyor. Şizofren bazı yazarların kendi kafasından belirlediği isimler üzerinden kendi kendine konuşarak yazdığı senaryoları da, bir delinin kaleminden çıkanlar nasıl okunursa, biz de onları öyle okuyoruz. Bu delilere bakınca “Deliye bal tattırmışlar, çarşıda katran bırakmamış…” atasözü aklımıza geliyor.
Deliler, vefasızlar, sadakatsizler, nefsine zafiyeti olanlar, nankörler hesap yaparken, elbette akıllı ve sinsi düşmanın da MHP üzerinde kendine ait hesapları olacaktır. Çünkü MHP “olsa da olur, olmasa da olur” basitliğinde değerlendirilecek bir hareket merkezi değil, Türkiye’nin varlığı ve geleceğinde güç sahibi olan bu toprakların en köklü ideolojik aksiyon hareketidir. Kurulduğu günden bu yana MHP üzerinde sürekli oyun oynayanları tarif ettiğimiz ise, Ebul Gazi Bahadır Han’ın yüzyıllar önce söylediği “Türk’ün düşmanı çoktur; ama onu korumak isteyenin düşmanı daha çoktur.’’ sözünde anlamını bulmaktadır. MHP’nin yaşadıkları, bu sözden ayrı düşünülebilir mi?
Türkiye üzerinde hesabı olan MHP düşmanlarının Sayın Devlet Bahçeli’nin hastalığıyla birlikte nasıl harekete geçtiğini düşününce, MHP içinde hesap yapanların nasıl bir basitlikte radara yakalandıkları anlaşılıyor. FETÖ’nün tasmalı köpeği Ergun Babahan’ın “Türkiye halkları Bahçelisiz bir siyaset dönemine hazır olmalı” şeklinde attığı twiti, ABD Büyükelçiliğinin resmi Twitter hesabından beğenmesi bile her şeyin özetidir. O yüzden MHP Lideri Devlet Bahçeli, MHP’nin kutsal makamında otururken, içeriden hesap yapanların yarattığı fitne ve fesat, dışarıdan hesap yapan düşmanın oyunlarına paralel bir çizgi oluşturmaktadır.
Senaryosu dışarıdan gelen oyunlar bizi güçlü kılan, içeriden gelecek ise sadece ayak bağı olacak olanlardır.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, aslında en duygusal konuşmalarından birini 2020’nin ilk Grup Toplantısı’nda yapmıştır. Düşmanın merakla, dostun hasretle beklediği ilk Grup Toplantısı’nda “Tedavi sürecim boyunca arayan, soran, dua eden, şifa dileyen, mesaj gönderen, halisane duygularla iyi niyetlerini paylaşan herkese en kalbi teşekkürlerimi iletiyorum.
Ne mutlu bizlere ki, duanın gücüyle, doktorlarımızın güvenli dokunuş ve müdahaleleriyle buradayız, son nefesimize kadar da burada sizlerle birlikte olacağız.
Derdi veren Allah, Şafi sıfatıyla şifayı da vermiştir.
İmanımız budur, inancımız budur, ihtiramla bekleyip, itinayla gözlediğimiz de bu şekildedir. Hiç şüphesiz en iyisini bilen Allah’tır.” şeklinde maneviyatı yüksek bu cümleleri kurması, duygusal bağın bu davadaki gerçek dostlar arasında güçlenmesine vesile olacaktır.
Devamında ise MHP üzerinde oynanan oyunları, sağlığı üzerinden konum arayışına girenleri, ilk fırsatta maskesi düşenleri bildiğini, takip ettiğini ve gördüğünü “Düşmemizi bekleyenler, Allah’ın izniyle kurumuş ağaca dönecekler, daha çok bekleyeceklerdir.
Tuzak kuranlar bilmelidir ki, tuzakçılara tuzak kuran vardır, Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.
Kulisçilerin, komplocuların, kumpasçıların, kurnazların, kundakçıların, kuduzların, kuralsızların, kuklacıların, sahte kurtarıcıların hevesleri kursaklarında kalmaya mahkûmdur.
Bunlar ya bizi tanımıyorlar ya da tanıma ve tarif etme yanlışına kapılıyorlar.
Eğer yürek yemedilerse, eğer meydanı boş zannetmedilerse kesinlikle yiyecekleri kurt pençesiyle titreyip kendilerine gelecekler, arkalarına bakmadan da kuytu yerlere saklanmak zorunda kalacaklardır.
Şehit ve gazi yuvası Milliyetçi Hareket Partisi üzerinde hesap yapılmaz.
Yarım asrı aşan bir millet şaheseri üzerinde, karalama ve kurcalama yapılamaz.
Sağlığım üstünden spekülasyona yeltenenler, kötü dilek ve temennilerini açıktan veya şifreli mesajlarla servis edenler bilmelidir ki, biz şer ve şekavet kişilere değil er kişilere, edepli ve erdemli gönüllere bakarız.
Daha önce de söyledim, dua edenler bela okuyanlardan fazla olduktan sonra ne fırtınalardan korkarız ne de felaketlerden kaçarız.
Ecel aman verdiği müddetçe alayı gelsin, bu cepheyi yıkamazlar, millet ve vatan sevgimize gölge edemezler.
Çünkü biz Ülkücü doğduk, Ülkücü yaşadık, vakti saati geldiğinde de Ülkücü olarak öleceğiz.” cümleleriyle, MHP’nin gökyüzü panosuna asmış, yüreklere, beyinlere kazımıştır.
MHP ile uğraşmaktan ne zaman vazgeçtiler ki? MHP kurulduğu günden bu yana uğraşmıyorlar mı?
Bu dünyada her şey gelip geçici… Ama kutsal davalarda bu dünyaya bırakacağımız iz, adamlığımız, insanlığımız, karakterimiz etrafındaki ışıldıyan duruş ve yaşantımız olacaktır. Kutsal davaların en büyük silahı, vefalı ve sadakatli dava arkadaşlarının varlığı ve çokluğudur. Duaları zırh edinenler asla yenilmez. Bizim davamızın en büyük gücü de hep bu olmadı mı?
Liderin etrafındaki bu varlık ve çokluk, her engeli dün olduğu gibi yarın da aşmamızın en büyük gücü olacaktır. Tökezleyen olacaktır, nefsine yenilenler olacaktır, küçük menfaatler için satılanlar olacaktır. Ama arkamıza sadece dostların adımları birbirine uygun mu diye dönüp bakacağız. Düşmanı da, dostları da tanıyarak gittiğimiz her yol emin olun zafere giden yoldur.
“O günden beri” her yaşadığımız olaylardan çıkaracağımız sonuç bu olmalıdır.
Mail: [email protected]
Twitter: Yildiraycicek9
Instagram: yildiraycicek1944