Serok Ahmet'te utanma yok! Olsa, bu geçmişle konuşamazdı!
''UTANMASI olmayanın, kendisi de yoktur’' diye bir söz vardır. Utanması olmadığı için bizim nazarımızda da yok hükmünde olan birisi var. Hem de hiç konuşmaması ve utanması gereken bu kişi, Suriye meselesi olunca yine “Stratejik Derinlik” aklıyla ortaya çıktı. “Stratejik Derinlik” deyince, Ahmet Davutoğlu’ndan bahsettiğimi anlamışsınızdır.
Ahmet Davutoğlu, İdlib’de Türk taburuna yönelik 34 şehit verdiğimiz saldırı sonrası ortaya çıkarak, Suriye konusunda çeşitli akıllar vermeye kalktı. “Stratejik Derinlik” diye diye bölgede bataklığa giden yolu döşeyen ve mensubu olduğu hükümeti yanlış yollara sürükleyen Ahmet Davutoğlu “Sayın Cumhurbaşkanı, bütün siyasi parti liderlerinin katılımıyla değerlendirme toplantısı yapmalıdır” diyerek, aklınca Suriye meselesi üzerinden rol kapmaya çalıştı.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan iken Suriye meselesine derinden bulaşmıştı. Suriye’nin hali ortada… “Esad bizi dinleseydi, Halep de Yozgat gibi olacaktı” diyordu. Biz aslında onun bu sözünün “Beş milyon Suriyeli Türkiye’ye gelecek” demek olduğunu anlamamıştık.
Suriye meselesi üzerine değerlendirme toplantısı yapılacak ve oraya davet edilecek olsa acaba gelip ne anlatacaktır? Onu davet eden olmaz ama bir an geleceğini düşünsek yine ‘Stratejik Derinlikler’den mi bahsedecektir?
Aslında gelse de başbakanlığı döneminde Süleyman Şah Türbesi’ni havaya uçurup nasıl kaçırdığını, bu konuda PYD’ye nasıl teşekkür ettiğini, PYD Eş başkanı teröristbaşı Salih Müslüm’i Ankara’da nasıl ağırladığını, terör örgütü PYD’yi nasıl meşru gördüğünü, Türkiye üzerinden Suriye’deki terör örgütü YPG’ye nasıl silah konvoyu gönderdiğini bir anlatsa da millet olarak dinlesek!
Namıdiğer Serok Ahmet’in bir de MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye laf yetiştirmesi vardı ki, o da tam evlere şenlikti.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında söylediği “Serok Ahmet’in PKK özlemi, Babacan’ın HDP sevdası, Kılıçdaroğlu’nun bölücülük merakı siyasette üçüncü bir blok arayışı falan değil, düpedüz vatana ihanettir” sözünden çok büyük alınganlık duymuş olmalı ki, elmalarıarmutları karıştırdığı “Bugün PKK’ya özlem diye bir itham varsa bu özlem 23 Haziran’dan öncesinde İmralı’dan mektup alındığında susulduğu zaman, Osman Öcalan devletin televizyonuna çıkarıldığı zaman o özlemi duymuş olabilirler” cevabını vermiştir.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, teröristbaşı Öcalan’ın mektubu sonrası “PKK’nın siyasi izdüşümü olan HDP’nin, CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı’na vermiş olduğu açık çek, verdiği katkı, gösterdiği yoğun ilgi ve alâka milletimizde büyük bir infiale neden olmaktadır. HDP ve Kandil, CHP’nin yanında hizalanmıştır” açıklamasını yaparak susmuş mu oluyor?
Ya da teröristbaşı Öcalan’ın o mektubunu “HDP-PKK-teröristbaşı ve terörist Demirtaş arasındaki derin çatlakların çok boyutlu analiz ve yorumu elbette yapılacak, nihai olarak İstanbul içine çekilmek istenen girdaptan 23 Haziran’da tamamıyla kurtulacaktır” sözleriyle, iti ite kırdırma taktiği olarak değerlendirmesi mi suskunluk oluyor?
İstanbul’da kullandığı oyu büyük ihtimal HDP’nin, Kandil’in, PKK’nın tüm unsurlarıyla desteklediği Ekrem İmamoğlu’na vermiş olan Ahmet Davutoğlu, teröristbaşı Apo ve kardeşi terörist Osman Öcalan konusunda bir hassasiyeti mi var da bu cümleleri kurabilmiştir?
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin seçim öncesi bu sözleri, seçim sonrasında da yaptığı “Biz bölücüler arasındaki derin siyasi çıkar ve üstünlük kavgasının İstanbul’a yön veremeyeceğine, etki yapamayacağına, dahası yapmaması gerektiğine inanarak 21 Haziran 2019 tarihindeki yazılı basın açıklamamızı milletimizle paylaştık. Sözlerimizin sonuna kadar arkasındayız. Bu açıklamamızı çarpıtarak teröristbaşının mektubuna destek ve onay verdiğimizi söylemek ayıplı ve ahlaksız bir iddiadır. Terör ve bölücülüğü kullanıp İstanbul’un tarihi yürüyüşünü engellemek isteyen mihrakların gerçek niyet ve emellerini stratejik bir akılla deşifre etmeye çalıştık. Teröristbaşının mektubundan siyasi fayda uman namerttir, umdu diyen namerttir, mektuptan daha önce haberdar olduğumuzu söyleyenler ise hezeyan ve hüsran bataklığında çırpınan satılık kalemlerdir. Ayrıca teröristbaşına milli ve yerli bir özellik atfetmek rezalettir, cinayettir, hıyanettir. İmralı’nın yolunu gözleyenler bize ne anlatıyorlar?” şeklindeki bu sözleri arşivdedir.
Her şeye laf yetiştirmeyi seven, “derin stratejik açıklamalar” yapmak için fırsat kollayan Ahmet Davutoğlu, teröristbaşı Öcalan’ın mektubuna dair o günlerde bir açıklama yapmış mıdır? Yaptı da bizim gözümüz mü görmedi, kulağımız mı duymadı?
Madem Apo’nun mektubu konusunda, MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi cevap verdiği halde sorgulamaya kalkıyor, teröristbaşı Apo’nun mektubunu “İki tarihsel blok arasında taraf olmamaya ve Üçüncü Yol stratejisini kararlı ve ısrarlı bir şekilde sürdürmeye dayalı olarak HDP’nin İstanbul seçimlerine yönelik seçim stratejisinde ve taktik adımlarında bir değişiklik söz konusu değildir. Öcalan’ın açıklaması ile HDP’nin şimdiye kadar yürüttüğü siyaset birbiri ile örtüşmektedir” diyerek yine CHP’yi destekleyeceğini ifade etmiş olan HDP’nin bölücü kongresine niçin partinden temsilci gönderip alkışlattın Serok Ahmet?
Bu nasıl bir yaman çelişkidir? Bir dönem Kandil’de eli silahlı terörist olan Osman Öcalan, 2004 yılında PKK tarafından ölüm listesine alınınca Irak’ın kuzeyine kaçmış bir teröristtir. O tarihten itibaren Kandil’i, HDP’yi, Demirtaş’ı sürekli eleştiren birisidir. “Serok Ahmet” madem terörist Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılması konusunda da bu kadar hassas, o halde şu an Kandil’de elinde silahla terör eylemlerini yöneten teröristbaşı Murat Karayılan’ın, Cemil Bayık’ın, Mustafa Karasu’nun, Besa Hozat’ın, Andok’un, Duran Kalkan’ın, Bese Erzincan’ın, Zerin Ruken’in teker teker kameraların karşısına geçip CHP ve Ekrem İmamoğlu’na HDP’den oy ve destek istemesini niçin eleştirmemiştir?
Teröristbaşı Apo’nun mektubuna susan sensin, Kandil’deki tüm teröristbaşlarının CHP ve Ekrem İmamoğlu’na verdiği desteğe susan sensin, CHP ve PKK’nın ittifakına susan sensin, küçük Öcalan olan Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasını isteyen sensin ama çıkmış MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi sorgulama hadsizliğini gösteriyorsun.
Bunlar güncel hallerin, ya “Öcalan’ın fikirlerini benimsiyoruz” diyen, teröristbaşı Öcalan’ın sofra arkadaşı PYD Eş başkanı Salih Müslim’i Ankara’da ağırlamayı ve teröristbaşı Öcalan’ın kurduğu terör örgütü için “PYD’yi meşru görüyoruz” demeni, yine teröristbaşı Apo’nun kurduğu terör örgütü YPG’yi selamlamanı ve onlara peşmerge aracılığıyla Türkiye üzerinden silah göndermeni hangi hassasiyetlerine sığdıracağız? Bunlar senin başbakanlığın döneminde yaşanmadı mı?
Hassasiyet sahibi falan değilsin. Sadece köşeye sıkışmanın etkisiyle rol yapıyorsun.
Teröristbaşı Apo’nun mektubunu diline doluyorsun da, başbakan iken Apo’nun Diyarbakır’da okunan nevruz mektubunu “çözüm süreci” içinde organize eden kişi sen değil misin?
Teröristbaşı Öcalan’ın nevruz mektubundan önce de bol bol mektup geliyordu. Hatta bir mektup olayını Murat Yetkin 2014 yılında “DAVUTOĞLU, PKK EYLEMLERİNİ ÖCALAN MEKTUBU İLE BİTİRDİ” başlıklı yazısı içinde bu mektup olayını “Davutoğlu’nun toplantı sonrasında basın açıklamasında vurguladığı “her türlü tedbir” içine bu da dâhildi. Ve aslında o açıklamanın biraz geç başlamasının nedeni de Öcalan’dan eylemlere son verilip diyalog görüşmelerine devam edilmesi mektubunun alındığından emin olunmak istenmesiydi. Akşam saatlerinde Öcalan’ın mektubu HDP yetkililerine ulaştırılmıştı. HDP yetkilileri ile Kandil’deki PKK karargâhı arasında o saatlerde ne tür görüşmeler geçtiği henüz açığa çıkmış değil. Ama Ankara’nın saptamasına göre günün 8 Ekim’den 9 Ekim’e döndüğü gece yarısı saatlerinden itibaren “talimat” yurt çapında HDP ve KCK birimlerine ulaştırılmaya başlamış, endişe edilen belli kritik eylemler durdurulmuştu” cümleleriyle değerlendirmişti. Serok Ahmet’in gazeteci Murat Yetkin’in bu yazısına bir tepkisi yahut yayınlanmış bir tekzip metni olmuş mudur?
“Öcalan’ın yolladığı mesaj aslında anlamlıdır... Ama bir realite vardır; çözüm süreci sadece PKK’nın muhatap alındığı bir süreç değildir veya HDP’nin muhatap alındığı bir süreç de değildir. Çözüm sürecinin içerisinde farklı muhataplar vardır. Silahların bırakılması konusunda PKK, KCK, HDP muhatap alınmıştır” diyen AK Parti eski milletvekili Cuma İçten bugün kurduğun Gelecek Partisinde kurucu üye, Gençlik ve Spor Politika İzleme Kurulu Başkanı değil mi?
“Öcalan ‘bebek katili‘ diye adlandırılan, ismi anılmayan bir adamdı. Şimdi o algı radikal biçimde değişti. Artık Öcalan, Kürt dünyasında en rasyonel, ufku en geniş insan muamelesi görüyor. İyi ki Öcalan diye biri var diyoruz” diyen Ethem Mahçupyan, kurduğun Gelecek Partisinin kurucu üyelerinden biri değil mi?
Demek ki, ortada teröristbaşı Öcalan’a yönelik bir tepki hassasiyetin yok Serok Ahmet!
Zaten Apo’nun mektubu ve Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılmasına gerçekten bir tepkin olsaydı, “Önderimiz Öcalan” diyen ve Öcalan tarafından kurulan HDP’nin bölücü kongresine Ayhan Sefer Üstün ile Vahdettin İnce isimli parti yetkililerini göndermezdin. Hadi gönderdin diyelim, sözde kongrede HDP Eş başkanı Pervin Buldan’ın “HDP fikriyatının büyük emektarı büyük Abdullah Öcalan’a selam ve saygı gönderiyorum” sözlerine bir tepkileri olurdu. Nerede tepkiniz Ahmet Davutoğlu?
Bu dünyada teröristbaşı Öcalan, HDP, PKK, Kandil üzerinden kurulacak herhangi bir cümleyle suçlanamayacak tek lider, Devlet Bahçeli’dir.
Zaten ülkede o olmasa, sizin gibiler çoktan Türkiye’yi PKK’ya, peşmergeye teslim etmiştiniz…