Siz, Esad'a ve YPG'li teröristlerin cenazesine nasıl koştunuz?
TOPUĞUNUZ kıçınıza vura vura Putin’e koşuyorsunuz…” Kemal Kılıçdaroğlu bu sözleri 5 Mart’ta Moskova’da gerçekleşen Türkiye-Rusya arasındaki İdlib anlaşmasından 2 gün önce gerçekleşen CHP’nin grup toplantısında söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun hiç üslubu olmayan bu konuşma tarzı, CHP’nin içinde bulunduğu ruh halini de gösteriyor. CHP sinirli, CHP telaşlı, CHP çelişkili, CHP tuhaf davranmaktadır.
CHP, savaş mı istemektedir? Bazı konuşmalarına bakıyorsunuz, bunu istiyor. CHP, barış mı istemektedir? Bazı konuşmalarına bakıyorsunuz, bunu istiyor.
CHP, Rusya’nın güdümündeki Esadcı mıdır, yoksa ABD’nin tonlarca silah verdiği YPG’ci midir? Bazı konuşmalarına bakıyorsunuz Esadcı, bazı konuşmalarına göre YPG’ci… Kemal Kılıçdaroğlu aynı grup toplantısında “Benim askerime mermi sıkan herkes benim düşmanımdır“ cümlelerini de kurdu. Vatansever herkesin mantığı, vicdanı, yüreği, aklı elbette bu cümleyi kurdurur. Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptıklarına, söylediklerine bakarak bu sözlerinde samimi olduğunu söylemek mümkün değildir.
Askerimize kurşun sıkan düşmanınsa, yüzlerce askerimizi şehit eden terör örgütü için “YPG terör örgütü değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum” tarifini yaptın ve “Türkiye’nin beka sorunu yok, ABD’nin desteklediği YPG bize saldırmaz” diye bir sahiplenmeye giriştin.
Suriye’de bir ayda Esad’ın rejim güçlerinin saldırısında 54 şehit vermişiz ve 33 askerimizin şehit edilmesinden sadece dakikalar önce canlı yayında “Esad’ın askerleri şu an İdlib’de Türk askerlerini koruyor” cümlesini kuran da Kemal Kılıçdaroğlu olunca “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diye sormak gerekmez mi?
Demek ki, askerimize kurşun sıkan, CHP’nin dostuymuş!
“Askerimize kurşun sıkan düşmanımız” diyor. Nasıl oluyorsa askerimize kurşun sıkan teröristlerin tabutunu CHP’li milletvekilleri karşılayıp, ağıtlar yakıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Esad’a ve PKK’nın Suriye kolu YPG’ye yakınlığı üzerinden bakarsak, bu sözlerinde samimi olmadığı anlaşılacaktır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir başka çelişkisi de Suriye politikasının ABD çizgisinde şekillenmesinde, Türkiye’yi “Stratejik Derinlik” çukuruna saplayan Ahmet Davutoğlu’nun partisiyle ilgili Türkiye’nin geleceğine aynı pencereden baktıklarını belirterek “Yeni ittifaklar olabilir” ve “Ortak noktalarda benzerliklerimiz yüzde 99” demesidir.
CHP çelişkiler, tuhaflıklar içinde debelenmektedir.
“Esad’ın askerleri şu an İdlib’de Türk askerlerini koruyor” ise Türkiye’nin Rusya ile İdlib üzerindeki anlaşmasından neden rahatsızlık duymaktadır? Bir kere şu gerçeğin altını çok kalın çizgilerle çizmek gerekiyor. Türk devleti, Suriye üzerinde terörle mücadele ederken; CHP, terör örgütü YPG’nin siyasi avukatlığını yapmaktadır. Türk devleti, Esad rejiminin mazlumlara, masumlara yaptığı zulümlerinin ve askerlerimize karşı yaptığı saldırıların bedelini 3200’e yakın Esad askerini etkisiz hale getirerek ödetirken, CHP her propagandayla Esad’ın savunuculuğunu yapmaktadır.
Her manada mücadele eden Türkiye’nin, Astana ve Soçi anlaşmalarında masaya oturduğu Rusya ile İdlib konusunda yine masaya oturması, bu mücadelenin doğasında olan bir adımıdır. Şu unutulmasın, Türkiye Esad’ın rejimine en ağır bedelleri ödetirken, Rusya’da İdlib anlaşması için masaya oturmuştur. Türkiye bir köşede sinerken, pusarken değil, cephede iken İdlib için diyalog adımını atmıştır. Hem de Esad’ın, Türkiye’nin İHA ve SİHA’larla rejim unsurlarına ağır darbe vurduğunu görünce ’“Türkler bizim kardeş toplumumuz” demeye başladığı günlerde… Bu anlaşmayla birlikte Esad’ın rejim güçleri İdlib’de bir saldırı daha gerçekleştirirse, Türkiye’nin cevap verme hakkı tamamen güçlü ve meşru hale gelmiştir.
Böyle bir manzarada CHP kimden yanadır?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Esad’la görüşülsün” ve “Esad’ın askerleri şu an İdlib’de Türk askerlerini koruyor” derken, Esad’ın tüm iradesini eline almış Rusya ile görüşülmesinden niye rahatsızdır? CHP “Hem pekmezim dökülmesin hem popom görünmesin” derdindedir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çelişkileri, tutarsızlıkları ve vatana ihanetleri CHP’liler üzerinde o kadar tesirli hale gelmiştir ki, Çanakkale gibi Türk milletinin tarihinde kutsal bir yerde belediye başkanlığı yapan CHP’li Ülgür Gökhan’ “Orada terör örgütüne karşı savaşılmıyor. Orada terör örgütleri destekleniyor. Çünkü Rusya ve Esad o terör örgütlerine karşı mücadele ediyor ve onun için bizi vuruyorlar. Bulunduğumuz yerde YPG, PKK yok” diyerek Türkiye’nin karşısında Esad’ı, Rusya’yı haklı bulmuştur. Sanki YPG-PKK olan yerde de onların safında değiller gibi bir de konum belirlemeye çalışıyor. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ı hatırlarsanız “HDP barajı aştı” diye ayran, pilav dağıtan ihanetin adı da olmuştu.
CHP hiçbir şartta Türkiye’nin yanında olmamaktadır. Gün geliyor ABD’nin “Ordu ve ülke kuracağım onlara” diyerek tonlarca silah yardımı yaptığı terör örgütü YPG safından, gün geliyor Rusya’nın güdümünde Esad’ın safından sözcülük yapıyorlar. Türk devleti de hem YPG’ye, hem Esad’ın rejim güçlerine bedel ödettirmiştir.
“Ben Afrin’e girilmesini asla doğru bulmuyorum” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’na Afrin’deki 4600 YPG’li terörist leşini, “Suriye’de ne işimiz var?” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’na da 3200 Esad’ın etkisiz hale getirilmiş askerlerini hatırlatmakta fayda vardır. Elbette bunların şehit ettiği askerlerimizi de…
Kemal Kılıçdaroğlu’na “Topuğunuz kıçınıza vura vura niçin Esad’a CHP’li heyet gönderdiniz?” ve “Topuğunuz kıçınıza vura vura niçin YPG’li terörist Aziz Güler’in cenazesine CHP milletvekillerini gönderdiniz?” diye sorsak ayıp eder miyiz? Etmeyiz etmeyiz, tam yerinde ve zamanında bir soru olur…