25 Kasım 2024
weather
2°
Twitter
Facebook
Instagram

Ali Babacan; Siyasi deva mı, siyasi veba mı getirecek?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Ali Babacan; Siyasi deva mı, siyasi veba mı getirecek?

          Aylardır “partisini bugün kuruyor, yarın kuruyor” denilerek gündemde tutulmaya çalışılan Ali Babacan’ın siyasetteki “tırtıklama” partisinin kuruluş dilekçesi nihayet İçişleri Bakanlığına geçtiğimiz gün sunuldu. Ali Babacan’ın kuracağı partinin adının “Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA)” şeklinde olup olmayacağı yönündeki soruya da "Partinin ismini çarşamba günkü lansman programında teyit edeceğiz. Bu çıkan isim olabilir de, başka bir isim de olabilir" yanıtını vermiş… Devayı Ali Babacan’ın partisinde arayanların gerçekten ruhen ve bedenen bir devaya ihtiyacı vardır.

          Ali Babacan’ın partisinin kurucuları arasında tartışılan birçok şaibeli isim vardır. CIA’in gölge kuruluşlarından RAND Corporation tarafından hazırlanan “darbe raporunda” adı 39 kez geçen ve her fırsatta TSK'nın operasyonlarını karalayan Metin Gürcan,  Atatürk düşmanlığı ve Kürtçülük yaptığı söylenen Tunahan Elmas (İlk işi sosyal medya hesabını kapatmak oldu), Gülay Göktürk gibi "İnsanların çocuklara zarar vermedikleri sürece 'sübyancı olma hakkını savunuyorum'' diyerek, adını çocuk pornosunu savunan yazara çıkarmış kişi ve Mustafa Yeneroğlu gibi PKK-FETÖ çizgisindeki zihniyetleri desteklemesiyle bilinen kişinin kurucu olarak tartışılması bu partinin DEVA mı yoksa VEBA mı dağıtacağını sorgulatıyor.

           Ahmet Davutoğlu’na parti kurduranların amacıyla, Ali Babacan’a parti kurduranların amacı aynıdır: AKP ve MHP tarafından oluşturulan Cumhur İttifakı'ndan “oy tırtıklamak” ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ilk seçimlerde yenebilmek…

          Abdullah Gül, hepsini yöneten orkestra şefidir. CHP, HDP, İP, SP, GP, DEVA gibi partilerin tamamı, Abdullah Gül’ün zihin ve irade kontrolündedir.

          Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Meral Akşener “Bizden CHP, İP, SP, HDP yan yana gelerek, Abdullah Gül'ü desteklememiz istendi” diyerek ilişkileri deşifre etmişti. Ama bu partilerden bunu isteyenin hangi güç olduğunu açıklamamışlardı. Daha sonra “Abdullah Gül üzerinden yapılmak istenen siyasi oyunu Meral Akşener bozdu” diye propaganda yapılsa da Meral Akşener Abdullah Gül’e karşı olduğu için değil sonuç alınamayacağını ve kendi adaylığından vazgeçmesinin kendisini yeni çıkılan yolda bitireceğini anladığı için kabul etmemiştir. Yoksa Abdullah Gül ile ilgili daha sonra “Bizim partimizi kurarken Sayın Gül ile görüştüm, fikir aldım, tavsiye aldım. Sayın Gül’den ona yakın olan bazı isimleri istedim. Mümkünse partimizin kuruluşunda bulunmalarını istedim. Kendisine karşı kötü hiç fikrim yok” açıklamasını yapmıştır.

         Abdullah Gül’ü tekrar siyaset sahnesinde güçlü kılmak isteyenler CHP, HDP, İP, SP gibi partilerin yanına Ahmet Davutoğlu’nu ve Ali Babacan’ı ekleyerek “tırtıklama” usulüyle hedefe ulaşmak istemektedirler. Planlanan ve düşünülen budur. Ali Babacan’ın “tırtıklama” partisi de bu kervana katılarak onlara “deva” mı olacak yoksa Türkiye’ye “veba” mı olacak. Hepimiz göreceğiz…

 RAMİZ ONGUN’UN ŞAŞIRTMAYAN FİNALİ

          Kolpaçino-Bomba isimli sinema filminin bir çatışma sahnesinde Ramiz Ongun’a da benzeyen bir oyuncu “Onca yıl çalış, didin, plan yap, geldiğimiz finale bak. İner misin çıkar mısın? Nasıl bir bilmecenin içindeyim ya?” diye feryat ediyordu… Ramiz Ongun’un, Ali Babacan’ın partisine kurucu üye olarak katılması da aynı böyle siyasi bir finaldir. Ramiz Ongun’un Ali Babacan’ın partisine katılması sürpriz olmadı. Hem onun geçmişten günümüze sürekli parti değiştiren biri olması sebebiyle hem de ta 10 Temmuz 2019 tarihinden itibaren “Abdullah Gül'ün teklif yaptığı ülkücü isim belli oldu”, “Gül, hangi ülkücüyle görüştü!” , “Ali Babacan'dan Ramiz Ongun hamlesi” başlığıyla yapılan haberlerden zaten bu duruma zaten hazırlıklıydık.

         Şu an Meral Akşener’in tetikçiliğini yapan Yeniçağ gazetesinin ilk adı “Büyük Kurultay” gazetesi idi. Bu “Büyük Kurultay” gazetesi Başbuğ Türkeş’in vefatından sonra gerçekleşen MHP kongresine yönelik genel başkan adaylarının siyasi geçmişine dair bir haber hazırlamış ve o haberde Ramiz Ongun’un sicili  “12 Eylül 1980 sonrası hareketten fiilen uzak kalışı ve yaklaşık 17 yıl sonra tekrar bütünleşmesi… Ayrılığı sırasında Almanya ve Avrupa’daki hareket ve teşkilatlanmada üstlendiği aktif olumsuzlukları… Son genel seçimlerde Adana’dan DYP içinde adaylık yarışına girmesi. Geçmişte MÇP veya MHP hakkında belirttiği olumsuz ifadeler” (23 Kasım 1997) şeklinde ortaya seriliyordu.

         Geçmişte MHP’den uzaklaştıktan sonra Anavatan, DYP yanaşmalığı yaparak çizgisini bozan olsa da, MHP’den ayrı kaldığı zamanlarda yurt dışındaki Ülkücü teşkilatlarda Başbuğ Alparslan Türkeş’e yönelik seviyesiz muhalefetiyle tanınsa da, dönüp dolaşıp MHP’ye tam 17 yıl sonra tekrar katılmış olsa da, MHP’ye katıldıktan sonra bu sicille Başbuğ Türkeş’in vefatından sonra MHP Genel Başkan adaylığına soyunmuş olması ve bu hedefi için o günden itibaren sürekli MHP’de fitne mikserliği yapması, zaten MHP’den ihracıyla sonuçlanmıştı.

Ramiz Ongun, 2011 yılında MHP’den ihraç edilmişti.

          Yaklaşık 9 yıldır MHP ile resmi hiçbir bağı kalmamıştır. O yüzden “MHP’den Ali Babacan’ın partisine çok büyük transfer” diye propaganda yapmanın bir anlamı ve manası yoktur.

         Ramiz Ongun’un nasıl bir seviyesiz ve ölçüsüz olduğuna, 3 Kasım 2002 seçimleri sonrası, MHP’de yaşanan 7. Olağan Kongre'de MHP Genel Başkan Adayı sıfatıyla yaptığı konuşmaya hepimiz şahit olmuştuk. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye yönelik öyle edepsiz, ahlaksız bir konuşma yapmıştı ki, herkes o kongrede Ramiz Ongun’a çok büyük bir tepki göstermişti.

         2004 yılındaki bir yazımda onu “12 Ekim 2003 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisinin kongresinde yaptığı konuşma ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ağır hakaretler eden ve yaşattığı seviyesizlik sonrası bütün siyasi analizciler tarafından “Ramiz Ongun siyasi manada intihar etti" şeklinde yorumlanan Ramiz Ongun…” diye tarif etmiştim. MHP’deki intiharı, aslında o kongrede gerçekleşmişti.

         Ramiz Ongun, MHP’ye 1997 yılında katılmış, 2011 yılında ihraç edilmiştir. İhraç edildiği günden bu yana MHP’de bozgunculuk yaratmakla meşgul olmuştur.

        Ramiz Ongun öyle nefsine esir düşmüş biridir ki, 1999 yılındaki milletvekilliği seçimlerinde Adana’da MHP’den 4. sıradan milletvekili adayı yapıldı ama “seçilemem” tavrıyla adaylığından istifa etmişti. İstifasının ardından  "Eğer benimle çalışmak istemiyorlarsa ben de çalışmam. Ama, MHP Genel Merkezi'nin Adanalılardan özür dilemesi ve Adana'nın gönlünü alması gerekir"  açıklamasını yaptı. Oysa o seçimlerde MHP, Adana’dan 5 milletvekili çıkarmıştı. Ramiz Ongun yerinde dursa, MHP’den milletvekili seçilecekti. Belki de Allah, MHP’yi böylelikle korudu.

        Ramiz Ongun bu süreçten sonra sürekli MHP’de genel başkanlık hayali peşinde koştu. 2003 yılında, 2005 yılında bu konuda her türlü adımı attı.

      İşin ilginç tarafı da, AKP’nin 2002 yılındaki kuruluş aşamasında da Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la AKP’de görev almak için birçok görüşme gerçekleştirmiş ama istediği alanı bulamayınca vazgeçmişti. Bu süreci Ramiz Ongun’u çok iyi tanıyan Ülkücü iş adamı Sayın Turan Kalyoncu’dan dinleyebilirsiniz. Çünkü o, Ramiz Ongun’u çok yakından tanıyan ve bu süreçler hakkında çok net bilgi sahibidir.

         Ramiz Ongun, AKP’nin kuruluş aşamasında görev alamayınca gelip MHP’de Genel Başkan Adayı olmuştu. “Efsane Ülkücü” diye çocuklara masalı anlatılan işte böyle bir adamdır.

       Ramiz Ongun 2003 yılındaki MHP’nin kongre sürecinde MHP’yi “Ecevit’in payandası” olmakla suçlamıştı. 2005 yılında bir röportajında da MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin vatandaşlık tanımını “Bu tarif Turgut Özal'ın, Tayyip Erdoğan'ın, bazı HADEP'li, DEHAP'lı gibi gayrimilli bazı tiplerin tarifidir” şeklinde eleştiriyordu. Yıl 2010 oldu, bu sefer MHP’yi  “CHP’nin ve ulusalcıların peşine takılmakla” suçlayarak, Fethullah Gülen’in “İmkân olsa mezardakileri bile kaldırarak bu referandumda "evet" oyu kullandırmak lazım” dediği 12 Eylül 2010 referandumunda “evetçi” olarak MHP’ye saldırıyordu. 2005 yılında gayrimilli olarak suçladığı Recep Tayyip Erdoğan’la da Tarsus’ta “evet” toplantısına katılıp boy göstermişti. Referandumda eveti destekleyerek bir de MHP’ye “Bizim Daltonlar niye sahip çıkıyor, ayıp değil mi? Nasıl bir çelişkidir bu?” diye hakaret etmişti. Gün geldi, MHP Lideri Devlet Bahçeli ne uyarıda bulunduysa yıllar sonra hepsinde haklı çıktı.

         Ramiz Ongun’un geçmişte FETÖ’nün düzenlediği “Türkçe Olimpiyatları"na katılıp, FETÖ’nün çalışmalarını ve Fethullah Gülen’i öven açıklamalarını ve MHP yönetime yaptığı saldırıları hep FETÖ’nün medyası üzerinden yapmasını ve finalde Ali Babacan’ın partisine katılmasını yan yana getirince aslında her şey net anlaşılıyor.

        Siyasi çizgisinde bu kadar kırıklık, tutarsızlık, seviyesizlik ve çelişkiler dolu olan ama "Siyasette hep ilkeli bir duruş sergiledim ve milliyetçi çizgide yer aldım. Bundan sonra da bu çizgimi sürdüreceğim" şeklinde beylik laflar eden Ramiz Ongun, şimdi Abdullah Gül’ün aracılığında CHP’ye payanda olmak için Ali Babacan tarafından kurulan partiye katılmıştır. Hani derler ya “Kimse yaşattığını yaşamadan ölmez” diye… MHP’ye yaptığı suçlamaları şöyle bir hatırlayın ve bugün gittiği partinin misyonuna ve partideki kurucu üyelerin kişiliğine bakın… 73 yaşındaki bir adam ne uğruna böyle bir fikri zavallılığa düşmüştür?

        Hendek ve çukur olaylarında “şanlı direniş” gösteriyorlar diyerek PKK’lı teröristleri azmettiren ve bunun neticesinde 793 asker ve polisimizin şehit edilmesinde başrol oynayan terörist Demirtaş için “Tutuksuz yargılanmalılar. Demirtaş'ın temsil ettiği siyasi çizginin önü ne kadar açık olursa, siyaset içinde olursa Türkiye için o kadar faydalıdır.” diyen Ali  Babacan’la birlikte cezaevinde terörist Demirtaş’ı ziyaret etmeyi düşünüyor mu Ramiz Ongun?

        Teröristbaşı Öcalan’a selamların gönderildiği, bölücülüğün sergilendiği HDP kongresine “Kongrede alacağınız kararların ülkemizin demokrasisine ve toplumumuzun huzuruna katkı vermesini ümit ediyorum. Bu vesileyle selamlarımı iletiyor, kongrenizin hayırlı olmasını diliyorum." mesajını gönderen Ali Babacan, keşke o mesajı Ramiz Ongun’la birlikte elden gönderseydi.

        Terör örgütü PKK’ya yardım ve yataklık yapan HDP’li belediyelere kayyum atanmasına Ali Babacan "Seçilmiş bir insanı görevinden alabilecek bir gücün sadece ve sadece hukuktan güç alan bağımsız yargıda olması lazım. Yoksa vicdanlarda derin yaralar açılır" açıklamasını yapmıştı. Kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin eski Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı'ya, 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezası verildi. Ramiz Ongun, Genel Başkanı Ali Babacan’la PKK’lı Selçuk Mızraklı’yı cezaevinde ziyaret edecek midir?

Anlaşılan Ramiz Ongun’un Ali Babacan’ın partisinde bir hayli işi vardır.

          Yıllardır yazılarımızla MHP’yi işte böyle bir adamın iftiralarından ve planlarından korumaya çalışıyorduk. 73 yaşındaki Ramiz Ongun’un Abdullah Gül aracılığıyla geldiği Ali Babacan’ın partisinde ulaştığı final, haklılığımızın nişanesi olmuştur.

         Ramiz Ongun, Yaşar Okuyan, Namık Kemal Zeybek, Sadi Somuncuoğlu, Agâh Oktay Güner, Yılma Durak, Ümit Özdağ niye hep tek bir fabrikanın ürünü gibidir?

İhanetleri hep aynı, hançerlemeleri hep aynı, birçok parti ve fikir değiştirmeleri de hep aynı…

Söyleyin Ülküdaşlarım, bu isimlerle ilgili yazdığım bir tane yazıda bugüne kadar hiç yanlışa düştüm mü?

Hiç yanıldım mı?

İşte bugün yazdığım Ramiz Ongun’un hikâyesi, özeti ve geldiği final ortadadır.

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *