25 Kasım 2024
weather
2°
Twitter
Facebook
Instagram

Fazileti anlamak ve şeytan propagandasına kanmak

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Fazileti anlamak ve şeytan propagandasına kanmak

Türk milleti çok büyük bir felaket yaşadı.10 ilimizde yaşanan deprem felaketinde büyük bir yıkım meydana geldi. 30 binin üzerinde insanımız hayatını kaybetti, 80 binin üzerinde vatandaşımız ise enkazdan yaralı olarak kurtarıldı. 160 bin depremzede diğer illere tahliye edildi. Maalesef bu rakamların artacağı da gözüküyor.

Bu deprem felaketinde 10 ilimizde çok büyük bir yıkım meydana gelmiş ama Kemal Kılıçdaroğlu gibi Türk siyasetinin kara lekesi adamlar olayı "Bir algı operasyonuyla olayı çok fazla büyütüp sıyrılmaya çalışıyorlar. Asrın felaketiymiş. Başka ülkede niye böyle olmuyor?” gibi akıllara, zekâlara, vicdanlara sığmayan açıklamalarla değerlendiriyor ve böylelikle siyasi hesap peşinde koşuyor. Amaç ne? “Olay çok küçük ama altından hükümet kalkamadı” algısı oluşturabilmek ve o milletten uzak aklıyla seçim yatırımı yapmak. 500 atom gücünde bir deprem olmuş, bazı ilçeler haritadan silinmiş ama adam “Olayı büyütüyorlar, asrın felaketi değil” diyebiliyor. 30 binin üzerinde insanımız hayatını kaybetmiş. Asrın felaketi olması için daha ne olması lazım? Hem de bu sözleri depremin ilk günlerinde enkaz altında kurtarılmayı bekleyen insanlar varken söyledi. Şu saat oldu, hâlâ enkaz altından insanlarımız kurtarılıyor oysa.

Eğer Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Olayı büyütüyorlar, asrın felaketi değil” sözünü Cumhurbaşkanı Erdoğan yahut MHP Lideri Devlet Bahçeli söylemiş olsaydı yer yerinden oynar, neler yazar, neler söylerlerdi. “10 il yerle bir olmuş, insanlar enkaz altında kurtarılmayı beklerken nasıl olayı küçümsersiniz, nasıl olayı büyük bir felaket olarak görmezsiniz” diye irin kusan televizyon kanalları, yazarları, yorumcuları, trolleri âdeta seferberlik başlatırlardı.

Deprem bölgesine gidip seçim yatırımı için abuk sabuk açıklamalar yapanların, bölgede çalışan kurtarma ekiplerinin ve bölgeye yönelecek yeni yardım ekiplerinin morallerini bozanların propaganda merkezleri, depremin ilk gününden itibaren kafayı MHP Lideri Devlet Bahçeli ile bozmuş durumdalar. Utanmasalar “Depremi Devlet Bahçeli yaptırdı” diyecekler. Devlet Bahçeli neredeymiş, Devlet Bahçeli niçin memleketi Osmaniye ve deprem bölgesine gitmiyormuş!?

Deprem olur olmaz tüm MHP ve Ülkü Ocakları’nı, MHP’li belediyeleri seferber etmiş, AFAD’a ilk yardım bağışlayanlardan olmuş, bölgedeki ihtiyaçları organize etmek için MHP heyeti göndermiş bir liderle, bölgeye gidip her cümlesini seçime bağlayan, ‘seçim ertelenemez’ diye acıdan siyasi ganimet yaratmaya çalışanları bir tutma gafletinde hatta alçaklığında bulundular. Seferber edilmiş MHP ve Ülkü Ocakları teşkilatlarının, MHP’li belediyelerin olmadığı bir deprem bölgesi mi vardı?

Deprem bölgesi için yapılması gereken ne varsa Ülkü Ocakları yapmıştır. Enkazdan insanımızı kurtarma, yaralı taşıma, kan bağışında bulunma, çadır üretme ve deprem bölgesine monte etmede, yemek pişirme, dağıtma, giyecek dağıtma ve aklınıza gelebilecek tüm ihtiyaçlarda Ülkü Ocakları tüm imkânlarını seferber etti. İnanın Ülkü Ocakları’nın genç yiğitleri deprem bölgesinde kahramanca anılacak bir mücadele verdi. MHP Lideri Devlet Bahçeli bu seferberliğe şov yapmadan liderlik yaptı ama malum birileri onun şov yapmamasından bile siyaset üretmeye çalıştı.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli dün yaptığı konuşmada bunlara gereken cevabı “Sayın Cumhurbaşkanımız depremle yıkıma uğrayan illerimize intikal ederek incelemelerde bulundu, vatandaşlarımızla buluştu, görüştü, acıları paylaştı, gözyaşlarını silmek için çaba gösterdi. Ben de, titiz ve hassas kurtarma çalışmalarını meşgul etmemek, bilhassa Sayın Cumhurbaşkanımızın deprem bölgesinde olmasından dolayı gelişmeleri anbean Ankara’dan takip ettim. Başkaları gibi şov peşinde değiliz. İstismar yarışında değiliz. Haksız ve hamasi temelli siyasi eleştiri yapmak için fırsat kollayan bir ilkelliğe ve ilkesizliğe hiç sahip değiliz.

Milletimizin yaşadığı her acı benim acımdır, bizim acımızdır.

Karnımızdan konuşmayız, karambolden sallamayız.

Depremle mücadeleye nifak tohumları ekmek için faal hâlde olan siyasi kokuşmuşlara, felaketi siyasileştirmek için ortalıkta gezen irili ufaklı tabansızlara asla benzemeyiz.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı olarak depremden zarar görmüş illerimizi ve tüm vatandaşlarımızı bir program dâhilinde ziyaret etmek amacıyla geçen hafta aldığım kararı tatbik etmek için makul bir zaman kollamıştım.

O zaman gelmiştir, şimdi vakit yollara düşme vaktidir.

Osmaniye, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana ve Malatya’da milletimle tek yürek olacağım, tek ses olacağım, mahzun illerimizin ve mağdur vatandaşlarımızın hepsini birden, çalışmaların aksamasına fırsat vermeden sırayla ziyaret edeceğim.

Milliyetçi Hareket Partisi nerede diye soranları ciddiye alıp cevap verecek değilim” cümleleriyle verdi.

Her zaman kullandığım bir değerlendirme vardır. Bu toplumda zafiyetler bazen fazilet, faziletler de bazen zafiyet gibi görülüyor diye… Bu değerlendirmenin yanına da Hz. Ali’nin “Fazilet sahibinin kıymetini, ancak fazilet sahibi bilir” şeklinde çok anlamlı sözünü eklerim.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, böylesi felaketlerde kurtarılmayı bekleyen insanlarımız varken, bir tane devlet yetkilisini meşgul etmemek için azami bir titizlik gösterir. Biliyorsunuz MHP Lideri Devlet Bahçeli, başbakan yardımcılığı yapmış olmasından ve bir partinin genel başkanı olmasından dolayı devlet protokolü uygulanan birisidir. Bu gibi felaketler karşısında onun aklında hep gideceği yerlerde belki de bir tane canı kurtaracak askerimizi, polisimizi yahut herhangi bir devlet yetkilisini meşgul edebileceği olduğu için bunun titizliğini gösterir. Zafiyet gibi görülen fazilet işte budur.

Sadece böylesine felaket zamanlarında değil, normal devlet işleyişinde bile hep böyle davranmıştır. Kendisini şehrin girişinde bir vali, bir komutan karşıladığında bile onlara “Sayın Valim, Sayın Komutanım, siz devlet işleriyle meşgul olun, bu bir parti programı, devamında gelmenize gerek yok” nezaketini gösteren birisidir. Bu hassasiyeti milletimizi acılara boğan bu tür felaketler karşısında kat kat artmaktadır. Ama gel de bunu deprem bölgesinde siyasi şov peşinde koşanlara anlat. Türk polisi ve askeri geçen gün Meral Akşener’e tepki gösteren depremzedelerle İP’lilerin kavgasını ayırmakla meşgul oluyordu. Yine Diyarbakır’da siyasi istismar peşinde koşan HDP’li Garo Paylan’a depremzedeler tepki gösterirken kargaşayı yine asker, polis ve oradaki kurtarma ekipleri önlemeye çalışıyordu. Yani bunların şov ziyaretleri devlet yetkililerini meşgul etmekten başka neye yaramaktadır?

Deprem bölgesine MHP ve Ülkü Ocakları’nı seferber etmiş bir liderin hassasiyeti ile deprem bölgesinde acıları siyasi ranta dönüştürme şeytanlığı yapanları birbirine karıştırmayın!

Nerede bir Ülkü Ocaklı genç görürseniz alnından öpün. Çünkü hepsi deprem bölgesinde vicdanlarımızın sembolü ve milletimizin hizmetkârı olmuştur.

Bir olmak, diri olmak güzeldir. Gelin bu şeytanca propagandaların tesirinde kalmadan milletimizin acılarını saralım. Bugünler siyasi rant peşinde koşmanın günleri değildir. Bugünler her depremzedenin yarasına merhem olma günleridir. Biz vicdanı, aklı olanlara sesleniyoruz. Faziletlerle zafiyetleri birbirinden ayırın ve fazilet sahiplerinin değerini bilin. Zaten şeytanlık peşinde koşanlara ne deseniz beyhude bir çaba olarak kalacaktır. Yine bildiklerini yapacaklardır. Onlara “Allahuekber” demeniz bile yeterli ızdıraptır. Bakın nasıl şekilden şekle girdiler. Allahuekber…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *