Son pişmanlık neye yarar?
Geçtiğimiz hafta gerçekleşen İP ’in kongresindeki konuşmalara baktığımızda Meral Akşener’in yine bir şeyler denemeye çalıştığı bariz ortada… Konuşmasında bol bol çelişkili ve tutarsız cümleler kurması bu durumunu çok net yansıttı. Psikolojisinin çok iyi olmadığını, ittifak ortaklarına ve kendi partisinin üyelerine yapmış olduğu hakaretlerden, aşağılamalardan çok bariz anlaşılıyordu. Sahi, onun psikolojisi ne zaman iyi oldu ki?
Kendi partililerine şöyle seslendi:
"- Düşmanlarımın suçlamadığı ifadelerle suçladınız, kahrolun!..
- Herkes haddini bilecek, parti içinde şımarıklığı bitireceğim.
- Hiçbir düşmanımın söylemediği pis iftiralara şahit oldum, hesap soracağım, affetmeyeceğim.
- Otuz yılık siyaset hayatımda para ile hiçbir isnat olmamışken, bunu yapanlar, kahrı perişan olur inşallah". (Akşener'in, yıllar önce DYP’de siyaset yaparken, bir ‘genelev patroniçesinden’ milletvekili adayı yapmak için rüşvet aldığı iddiaları da ortaya atılmıştı)
***
Bu cümleleri kurmasının sebebi, parti içinde milletvekili sıralamasının parayla satıldığı iddialarının ayyuka çıkmasıydı. Özellikle İstanbul, Ankara ve Gaziantep illeri için bu iddialar oldukça yoğun bir şekilde konuşuluyor. Bunu konuşanlar başkaları değil, kendi partilileri olduğu için Meral Akşener, ona çıldırıyor ve kendi üyelerine “kahrolsun” diyor. Bu işlerde malum kuzenin adı geçtiği için, İP’in delegeleri de onu sandığa gömdü zaten… Bu işlerin kokusu yakında tamamen çıkar çünkü iki kişinin bildiği hiçbir zaman sır olamaz.
Gelelim Meral Akşener’in, CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu konusundaki tutarsızlıklarına, çelişkilerine, vefasızlıklarına, nankörlüklerine…
Meral Akşener, geçmişte CHP’den 15 ödünç milletvekili alma olayına kongrede şu yorumu getirdi: CHP’den 15 milletvekili istedik, hayatımın en büyük pişmanlığıdır. 15 vekil istedik, Kılıçdaroğlu'na bir kez daha teşekkür ediyorum. Ama o gün bugün 15 milletvekilinin bedelini ödeyemedik. Ömer Seyfettin'in diyetine döndü bu iş.
***
Halbuki Meral Akşener, daha geçtiğimiz yıl çoluk-çocuk-sülale katarak bu konuda Kemal Kılıçdaroğlu’na çok minnettar olduğunu şöyle ifade ediyordu: Benim aklıma sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmek geldi. Kendisine gittim 15 milletvekili talep ettim. Yani bu neydi? Demokrasiye dair Türkiye’de birçok şeyi değiştirecek bir adım atılmasına yönelik bir talepti. Kendisine herhalde ölünceye kadar şükran duyacağım. Ben sülaleme ‘Sayın Kılıçdaroğlu’nu çocuklarıyla beraber’ vasiyet ettim. Başlarına bir şey gelirse bendedir, bizdedir. O, 15 milletvekili arkadaşımdan birisi de karşımda duruyor. Yıllarca CHP ve sağın renkleri arasında büyük bir mesafe varken o davranış biçimi o aradaki alanı, o uzaklığı kapattı.
***
“Ölünceye kadar şükran duyacağım” diyen Meral Akşener bu sözü üzerinden 6 ay geçmeden “Pişmanım” diyebildi. “Ölene kadar şükran” ile “Pişmanlık” arasında oldukça karakter ve duruş mesafesi var değil mi?
Meral Akşener’in, Kemal Kılıçdaroğlu’na nasıl bir vefasızlık ve nankörlük yapacağını aylar önce ben uyarmıştım.
9 Eylül 2022 tarihinde yazmış olduğum “TİYATRO, MASKARALIK VE EVLAT NUTUKLARI” başlıklı yazımda bakın ne uyarısında bulunmuşum:
Meral Akşener bir tiyatroyu bitiriyor, bir başkasına başlıyor. Maşallah sahnesi çok… “Ben sülaleme ‘Sayın Kılıçdaroğlu’nu çocuklarıyla beraber’ vasiyet ettim. Başlarına bir şey gelirse bendedir, bizdedir “cümlesini duyar duymaz. DYP’de siyaset yaparken söylediği “Uzun süredir DYP’yi bırakıp başka bir partiye geçeceğim yolunda spekülasyonlar yapılıyor. Ben 1993 yılı Kasım’ında DYP’ye üye olup nikâh kıydım. Benim nikâhım “Katolik Nikahı” gibi boşanması olmayan bir nikahtır. DYP üyesi olmayı şeref sayıyorum. Benim evladıma bırakacağım tek miras DYP’dir” şeklindeki sözleri aklıma geldi. Sonuçta Tansu Çiller’i hançerledi.
Meral Akşener siyasette “Evlat- Çocuk” üzerinden bol bol konum belirlemeye çalışan kişidir. AK Parti’nin kuruluş aşamasının ilk günlerinde de şöyle bir habere konu olmuştu. Gazetelerde çıkan “Ailece Seferber Oldular” başlıklı ve “Parti isminin, internette açılacak siteye gelen öneriler arasından belirlenmesini öneren gençler, büyüklerinin aklına girmeyi başardı. Yenilikçi grup, gençliğin nabzını kendi çocukları aracılığıyla tutma kararı vererek, parti ismi için önce çocuklarının fikrini aldı. Meral Akşener’in liseyi bu yıl bitiren oğlu Fatih, Abdullah Gül’ün aynı yaştaki oğlu Ahmet, Abdüllatif Şener’in oğlu Şamil ve yenilikçilerin diğer çocukları, yeni parti için en az anne babaları kadar çalışıyor. Kendi okul çevrelerinde arkadaşlarıyla konuşarak yeni parti için fikirlerini alan çocuklar, ilginç bir öneriyle ailelerinin karşısına çıktı. Uludağ’a gidecek Aile dayanışmasının çok işe yaradığını ifade eden Akşener, “Diğerlerini bilmiyorum ama benim oğlum çok sıkı çalışıyor. Yeni parti için iyimser bir beklenti var” dedi. Parti programını belirlemek için yarın Uludağ’a gidecek olan Akşener, Abdüllatif Şener, Hüseyin Çelik ve Ertuğrul Yalçınbayır, çalışmalarını perşembe gününe kadar sürdürecek” içerikli haberleri hatırladın hatırladım.
Oğlu sözde parti ismi belirlemeye çalışıyordu. Sonuçta Recep Tayyip Erdoğan’ı hançerledi.
Gün geldi MHP’de adı hizip oyunlarına, FETÖ operasyonlarına karıştı. Tepkiler karşısında kendini “Oğlum Fatih üzerine yemin ediyorum, ömrümün sonuna kadar Sayın Devlet Bahçeli’ye hiçbir yanlışım olmayacak” sözleriyle savunuyordu. Sonuçta Devlet Bahçeli’yi de hançerledi. O yüzden Kemal Kılıçdaroğlu’da çocukları konusunda dikkatli olsun. Meral Akşener’in evlat-çocuk üzerinden attığı nutukların sicili ortadadır. Kılıçdaroğlu, siyasete veda ederken çocuklarını Meral Akşener’den koru bence…
Kılıçdaroğlu seni geçen haftalarda yine uyardım. Bunlar seninle aynı masada otururken böbreğini söküp götürür daha sonra da “Organ Ticareti Yapandan Vergi Alın” dediğin organ mafyasına satarlar. Ruhun bile duymaz. Sen yine böbreklerini bir kontrol ettir.
Bunlar bir tiyatro sahnesini kapatıp, diğerini açıyorlar. Önümüzdeki günlerde bakalım hangi tiyatroyu oynayacaklar… Ama şuna emin olun Kemal Kılıçdaroğlu ile çok eğlenceli bir seçim atmosferi yaşayacağız.”
***
Meral Akşener’in siyaset anlayışı, hançerini sürekli elinde bulundurmasıdır. Tansu Çiller, Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli geçmişte hançerlediği liderlerdir. Kemal Kılıçdaroğlu, bu vefasızlıktan ve nankörlükten nasibini alan son kişidir.
“CHP’den 15 milletvekili istedik, hayatımın en büyük pişmanlığıdır.” diyen Meral Akşener, MHP’yi ele geçirme operasyonu başarılı olmadığında MHP’den giderken yanında götürdüğü eski MHP milletvekilleri için bir pişmanlığı var mıdır? Daha doğrusu çalıp götürmüştü. Meral Akşener’e bunu soruyorsak heyhat, onun gibi biriyle giden o “MHP eskisi” milletvekillerine de “Pişman mısınız?” diye sormalıyız. “MHP, iktidar olmak istemiyor” diye eleştiren sonra MHP’den ayrılan, PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile el ele iktidar olma mücadelesi verenlerin, utanma erdemi ve pişmanlığı mutlaka olmalıdır.
Meral Akşener siyasi tiyatrosunu yazar ve oynar. İttifak ortaklarından CHP ve HDP ile yarattığı hormonlu kavgasının tek sebebi ise hem toplumu hem de kendi partililerini idare etmektir. Toplum ile partilileri, onun tiyatrosunda birince perdeye gözlerini alıştırıp izlerken bir bakmışınız ki o ikinci perdeye geçmiştir bile.
Kötü senaryolarını oynamak için kurduğu İYİ isimli partisini ilk kurduğunda ne demişti? "İYİ Parti’yi CHP ve HDP ile yan yana getirme çabasını çirkin, saygısız ve çok ayıp buluyorum.
Sonra ne yaptı?
Önce CHP ile genel seçim ittifakı kurdu. Daha sonra CHP-HDP-İP ittifakı olarak yerel seçimlerde karşımıza çıktı. Son olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP ve HDP ile yan yana gelmeyi çirkin, saygısız ve ayıp bulmamıştı. O yüzden şimdi “Pişmanım” demesinin bir hükmü yoktur. Zaten şimdi de masadan kalkmış, masayı dağıtıyor görüntüsü altında “Yerel seçimlerde yapacağı pazarlıkta elini güçlendirme” hazırlıkları yaptığı konuşulmaktadır. Oldukça zor durumda olduğunu herkesin gördüğü Kemal Kılıçdaroğlu’nun gıkını çıkaramayacağını çok iyi bilen Meral Akşener’in “Pişmanım” hikâyeleriyle Ankara yahut İstanbul’a konma çabalarında olduğu anlaşılıyor.
Meral Akşener’in partisi siyasi olarak “Yolunda A.Ş” bir partidir. Yani onların pişmanlıkları, ilke, fazilet ve erdem gibi kavramlarla izah edilemez. Çünkü onların az kazandık-çok kazandık kavgalarına dair pişmanlıkları vardır.
Ne diyor Müslüm Baba:
“Son pişmanlık
neye yarar
herşeyin
bedeli var
buraya kadaaaaar…”