Atatürk Üzerinden Kışkırtma Ve Kışkırtma Oyuncuları
Geçirdiğim hastalıktan dolayı yazılarıma biraz ara vermiştim.
Yeniden hepinize merhaba…
Türkiye 10 Kasım’da seri kışkırtmalara şahit oldu. Tartışmaları da hala devam ediyor. Delilerin, meczupların yaptığı kışkırtmalar akli melekeleri içine sığdırılır da, ya koskoca Diyanet İşleri Başkanı’nın yaptığı kışkırtmayı nereye sığdıracağız?
Atatürk’ü anma ama azılı ve tescilli Atatürk düşmanıyla ölüm yıldönümünde poz ver!
Bu kışkırtma değil de nedir?
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, 10 Kasım’da çok büyük bir kışkırtmaya, AKP hükümeti de onu görevden almak yerine arkasında durarak büyük bir yanlışa imza atmıştır.
AKP sözcüsü Ömer Çelik geçtiğimiz hafta akıllara ziyan şu açıklamaları yapmıştır:
“Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Cumhurbaşkanımızın takdir ettiği bir ilim adamı ve takdir ettiği bir yöneticidir.
"Bu ziyaret insani bir ziyarettir.
“Diyanet İşleri Başkanımız çalışmaları sebebiyle Fetullahçı Terör Örgütü ve PKK Terör Örgütü gibi bir takım terör örgütlerinin de hedefindedir. “
Ali Erbaş, Atatürk’ün kurduğu bir kurum olan Diyanet İşlerinde başkanlık görevinde iken Atatürk’ün ölüm yıldönümünde, O’nu Cuma hutbesinde, Diyanet’in web sayfasında, şahsına ait sosyal medya sayfalarında anmaması birileri için dert değilken, maalesef Atatürk düşmanı ağzı bozuk, seviyesiz bir adama yapılan ziyareti meşrulaştırma derdine düşmüşlerdir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ü ölüm yıldönümünde anmak insani bir davranış değil de, ağzından ishal olmuş gibi Atatürk düşmanlığı yapan bir adamı ziyaret etmek mi insani oluyor?
FETÖ, Ali Erbaş’ı niye hedef seçsin?
Bu sorunun cevabını ben bir türlü bulamıyorum.
FETÖ’nün bir zamanlar dinler arası diyalog faaliyetlerini yürüten KADİP’in (Kültürler Arası Diyalog Platformu) yönetiminde yer almasından dolayı mı?
FETÖ darbe girişiminin beyni olan, firari Adil Öksüz’ün doktora tezi savunmasında jüri üyesi olmasından dolayı mı?
FETÖ’nün Abant toplantılarında sürekli katılımcı olmasından dolayı mı?
FETÖ mensuplarına “Gönül erleri” diye hitap etmesinden dolayı mı?
FETÖ’nün kapatılan “Kimse Yok Mu Derneği’nde” aktif bir şekilde yardım toplayan kişi olmasından dolayı mı?
Söylesene Sayın Ömer Çelik, FETÖ hangi sebepten dolayı Ali Erbaş’ı hedef seçecek?
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Atatürk düşmanlığını da açık açık göstererek Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyen pkk’nın hedefi olmaktan çıkmıştır artık, değil mi Ömer Çelik?
Gerçi niçin hedef olduğunu da henüz anlayamadık!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Bizim tek andımız İstiklal Marşı'mızdır." dedikten bir hafta sonra, Ömer Çelik’in Atatürk ve İstiklal Marşı düşmanlarının ziyaret edilmesiyle ilgili açıklamalarının her boyutu talihsizlik olmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre “tek andımız İstiklal Marşı" ise, İstiklal Marşı yazarı merhum Mehmet Akif Ersoy’a “Lan, serserinin teki, p.zev.nk “ diyen Kadir Mısıroğlu’nun ziyaretine bir devlet kurumunun başındaki kişinin gitmesine en büyük tepkiyi vermesi gereken AKP hükümeti değil mi?
Nerden bakarsan bak büyük bir tutarsızlık vardır…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Kasım’da çok anlamlı “Gazi’nin mücadeleci ve kurucu vasıflarını gençlerimize ve çocuklarımıza iyi anlatmalı, onun “en büyük eserim” dediği Cumhuriyetimizi ilelebet yaşatmak ve daha ileriye taşımak için üzerimize düşen sorumlulukları hep birlikte yerine getirmeliyiz.” açıklamasını yaparken, Atatürk düşmanını ziyarete giden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği sorumlulukları yerine getirmeyen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a sahip çıkılmasının mantığı nedir?
Kendisi Atatürk’ü anmayan Diyanet İşleri Başkanı, eğer hükümete haber vermeden 10 Kasım arifesinde Atatürk düşmanı birini ziyaret ettiyse bunda bilinçli bir tezgâh vardır. Yok, eğer hükümetin haberi var ve onay verdiyse, bunu da AKP’nin kendi celladına âşık psikolojiyle hareket ettiğine yoracağız.
Ali Erbaş bu sicille o koltukta artık oturamaz. Atatürk’ün kurduğu bir kurumun başında Atatürk’e saygılı olmayı bilen, sevgi besleyen biri olmalıdır. Hele hele ömrü Fethullah Gülen’in çizgisinde geçmiş birinden Diyanet İşleri Başkanı olmaz. Ali Erbaş, bu saatten sonra “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen Kadir Mısıroğlu’nu da yanına alıp, Yunanistan’a yerleşmelidir.
AKP hükümeti de FETÖ mücadelesine gölge düşürmemeli ve Ali Erbaş’ı bir an önce o kutsal görevden almalıdır. Atatürk’e saygısızlık yapan akli dengesi yerinde olan-olmayan herkese de haddini bildirmelidir. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde söylediği "Ne Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ne de kıyafetinden dolayı vatandaşımıza hakaret edilmesine izin vermeyiz.” sözleri için, uygulama alanı ve eylemi muhataplarını beklemektedir.
Bu ülkenin, her kışkırtma peşinde koşan provokatöre çalışma alanı olmadığı gösterilmelidir.
“Milli ve yerli çizgi” Kadir Mısıroğlu gibi adamlara sahip çıkarak değil, Mustafa Kemal Atatürk’e, Mehmet Akif Ersoy’a sahip çıkarak olur.
“Tek andımız İstiklal Marşı" diyen AKP’nin sınavı bu saatten sonra başlıyor.
Ya “…Mısır’da 11 yıl kaldım fakat 11 saat daha kalsaydım artık çıldırırdım. Sana halisane bir fikrimi söyleyeyim mi? İnsanlık da Türkiye’de, milliyetçilik de Türkiye’de, Müslümanlık da Türkiye’de, hürriyetçilik de Türkiye’de. Eğer varsa Allah benim ömrümden alıp Mustafa Kemal’e versin.” Diyen merhum Mehmet Akif Ersoy’a sahip çıkacaklar…
Ya ”Bu marş bizim inkılabımızı anlatır. İnkılabımızın ruhunu anlatır. Bunu ne unutmak ne de unutturmak lazımdır. İstiklal Marşında istiklal davamızı anlatması bakımından büyük manalar vardır. Benim en beğendiğim yeri de burasıdır: “Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal!” Benim bu milletten asla unutmamasını istediğim mısralar işte bunlardır. Hürriyet ve istiklal aşkı bu milletin ruhudur. Tarihe bakın. Bütün milletlerin bir esaret ve hürriyetsizlik devri geçirdikleri bir hakikattir. Bizim kahramanlarımız hürriyetini kaybedeceğini anlayınca nefsini ateşe vermiş ve küllerini bile düşmana teslim etmemiştir.” Türk budur. İstiklal Marşı’nın bu pasajı asırlar boyunca söylenmeli ve bütün yar ve ağyar anlamalıdır ki Türk’ün Mete hikayesinde olduğu gibi her şeyi hatta en mahrem hisleri bile tehlikeye girebilir, fakat hürriyeti asla… Bu pasajı her vakit tekrar ettirmek bunun için lazımdır. Bu demektir ki, efendiler, Türk’ün hürriyetine dokunulamaz.” diyen büyük önder ve komutan Mustafa Kemal Atatürk’e…
Ya da Atatürk’e ve Mehmet Akif Ersoy’a küfür ve hakaret eden Kadir Mısıroğlu gibi bir provokatöre sahip çıkacaklar.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş Atatürk düşmanı, Mehmet Akif Ersoy düşmanı, İstiklal Marşı düşmanı Kadir Mısıroğlu’na sahip çıkmış… AKP hükümeti de hem Ali Erbaş’a, hem de Kadir Mısıroğlu’na sahip çıkmış gözüküyor!
Atacağı adımlarla bu manzarayı bozacak yine AKP’nin kendisidir. Bakalım bu sınavın tam sonucu ne olacak?
Atatürk ve İstiklal Marşı bu toplumun ortak ve tartışılmaz değeridir. Bu değerleri tartıştırmak, hakaret ettirmek ve bunlara göz yummak Türk milletinin birliğine, huzuruna konulan dinamit olacaktır.
Son iki ayda, o kadar tuhaf, yanlış adımlar atılıyor ki, izahını yapmak mümkün olmuyor. Cumhur ittifakının hassasiyetini korumak, buna inanan herkes için milli vazifedir. Milliyetçi-Ülkücü bir yazar olarak, bunu hatırlatmakta bizlerin görevidir.
AKP içinde yerel seçimlere dair korku kendini her türlü boyutta gösterirken, niye toplumun değerleri ve hassasiyetleri konusunda daha dikkatli davranmazlar çok merak ediyorum. Aslında o kadar merak ettiğimiz konu var ki, zaman zaman cevaplarını arıyoruz, aramaya devam edeceğiz.