Cemal Kaşıkçı Cinayetinde, Şüphe Ve İş Birlikçi Çok Gibi!
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul Başkonsolosluğu'na girip kaybolmasından bugüne kadar yaklaşık bir ay geçti. Öldürüldüğünü başta Suudi yönetimi olarak herkes artık kabullendi. Ama cesedi henüz bulunamadı. Çünkü bu cinayet oldukça planlı, hazırlıklı ve alt yapısı hazırlanarak yapılmış.
Suudi Arabistan’dan bizzat devletin cinayet timi geliyor, aralarında Cemal Kaşıkçı’nın dublörü bile var. Daha önceden İstanbul’un çeşitli yerlerinde keşif çalışmaları yapılıyor. Yani bu derece hazırlık yapılmış…
Cemal Kaşıkçı ’ya madem suikast kararı aldılarsa bunu İstanbul sokaklarında korumasız gezerken, nişanlısıyla kaldığı evde veyahut evden çıkarken de yapabilirlerdi. Bunun için 18 kişilik bir cinayet timine bile gerek olmadan 1 kişiyle bile halledebilirlerdi.
Ama burada çok yönlü mesaj verildiği ortadadır.
ABD’nin Kaşıkçı cinayetini Suudi Arabistan’dan para koparmak için baskı vesilesi yapması, bu konuda ABD’nin parmağının olup olmadığını bile sorgulatmaktadır.
Suudi yönetimi, kendi devletinin elemanlarını başka bir ülkeye gönderip, kendi başkonsolosluğu içinde bir gazeteciyi öldürecek kadar aptal ve ahmak olamaz. Ama sonuç itibariyle böyle bir ahmaklık ve aptallık çukuruna düştükleri görünüyor. Kim, nasıl düşürdü bunun cevabı da belki ortaya çıkar.
Film gibi bir senaryoyla böyle bir cinayeti kim, niçin organize etti?
Gerçekten herkes bu sorunun cevabını arıyor.
ABD bu cinayetin neresinde?
Türkiye’ye ve dünyaya bu cinayetle verilmek istenen mesaj nedir?
Bir gazeteciyi Suudi yönetiminin kararıyla işkence edilerek katledilmesini sağlayan rahatsızlık neydi?
Benim en çok merak ettiğim diğer bir konu da Cemal Kaşıkçı’nın nişanlısıyla nasıl tanıştığıdır.
Hatice Cengiz nişanlısı deniliyor ama yayınlanan fotoğraflarda nişan yüzüğü takmadığı anlaşılıyor.
Hatice Cengiz’in, Fethullah Gülen’e “Hoca efendi” diye hitap ettiği ve geçmişte FETÖ’ye yakınlık gösteren twitleri şüphelerimizi oluşturan denklemin bir parçasıdır.
Boşa dememişler “Kişinin paranoyak olmaması takip edilmediği anlamına gelmez” diye…
Öldürülen gazeteci, niçin nişanlısı olduğu söylenen kişiyi dışarıda bırakıp, başkonsolosluğa yalnız girdi?
İçeriye beraber de girebilirdi!
Madem ki Cemal Kaşıkçı nikâh işlemleri için başkonsolosluktaydı, nikâh yapacağı kişi de onun yanında yer alabilirdi…
Tek girme kuralı varsa bile, dünyanın her yerinde böyle popüler gazetecilere bu gibi konularda hep kolaylıklar gösterilmiştir.
Geçen günlerde nişanlısı olduğu söylenen Hatice Cengiz’i bir televizyon kanalında izledim. Bana o kadar yapay üzüntü duyan bir insan izlenimi verdi ki, bu konudaki şüphelerim daha da arttı.
Bu sorulara, benim şüphelendiğim pencereden bakarsanız, eminim sizde de aynı şüpheler uyanacaktır.
Bu cinayeti her yönüyle aydınlatmak, Türkiye’nin en önemli meselesi olmalıdır. Türkiye üzerinde böyle bir cinayet planlayanlar cezalandırılmazsa, cinayette parmağı olanlar ortaya çıkarılmazsa, bu durum yeni cinayetlere davetiye çıkarmak olur.
Cinayetteki suçluların bulunması yanında, Suudi Arabistan’ın bu cinayetle Türkiye’ye ve dünyaya hangi mesajı vermeye çalıştığı da ortaya çıkarılmalıdır.
Bu cinayetin basit bir cinayet olmadığı, çok yönlü mesaj içerdiği herkesin hemfikir olduğu bir durumdur.
Türkiye’de yaşamayan bir gazeteciyi öldürmek için cinayet yerinin özellikle Türkiye olarak seçilmesinin elbette bir anlamı vardır.
ABD, Suudi Arabistan, nişanlısı olduğu söylenen Hatice Cengiz ve Türkiye’deki iş birlikçiler arasındaki denklem çözülürse, bu cinayetteki tüm sorular cevap bulacaktır.
Türk devleti, bu cinayet üzerindeki her karanlık yönü aydınlatacak güce ve imkâna sahiptir.
Türkiye hem kendi güvenliği hem de itibarı açısından bu gücü ve imkânı seferber etmelidir.