ABD PKK’ya Silah Veriyor, Parasını Arabistan Ödüyor!
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, düzenlediği haftalık basın toplantısında, "Suriye'nin kuzeydoğusundaki durum, bizim için endişeye neden olmaya devam ediyor. Zira burada Amerikalılar, Kürtlerden oluşan müttefiklerine yaslanarak burada, Suriye devletinin meşru hükümetinin yerine geçecek devlet benzeri yapılar oluşturmaya çalışıyor." diyerek malumun ilanını bir kez daha gerçekleştirdi.
ABD yönetiminin başına akıllısı da, delisi de gelse bu manada Ortadoğu bölgesindeki planlarından asla vazgeçmiyor. ABD eskiden kapalı kapılar ardında, diplomatik tezgâhlarla sözde kürdistan peydahlamaya çalışıyordu. Trump’ın gelişiyle her şey aleni bir hale dönüştü.
Trump, ileri teknolojideki tonlarca silahı terör örgütü pkk’nın Suriye kolu ypg’ye gönderdi ve hala göndermeye devam ediyor.
ABD, terör örgütü pkk’ya verdiği silahların parasını da Suudi Arabistan yönetiminden almaktadır. Suudi Arabistan geçtiğimiz yıl 100 milyon dolar yardım yapmıştı. Geçtiğimiz günlerde de yine 100 milyon dolar yardım yaptığını ve o paranın ABD hükümetine ait hesaba yatırıldığını New York Times gazetesi yazdı. ABD’nin yaptığı tam da bir taşla iki kuş vurma taktiğidir.
Hem bölgede sözde kürdistan kurma planlarını işletiyor hem de üretip terör örgütü pkk’ya verdiği silahların parasını Suudi Arabistan’dan alıyor.
ABD adeta mafya usulleriyle Suudi Arabistan yönetimine çökmüş; fırçalıyor, azarlıyor istediğini yaptırıyor. Haraca bağlamış, istediği zaman da parasını alıyor.
Küresel mafyalık yapan, çatlak Trump’ın şu ifadelerine bakar mısınız : “Kral Selman’ı severim, ama ona dedim ki, ‘Bak Kral, biz seni koruyoruz. Biz olmazsak iki haftaya burada olmayabilirsin. Kendi ordunu kendin ödemelisin, ödemeye mecbursun.”
Suudi Arabistan’ı avucunun içine almış, şamar oğlanı gibi kullanıyor. Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul Başkonsolosluğu içinde kaybolmasını ve öldürüldüğünün artık neredeyse kesinleşmesini de fırsat bilen Trump, Suudi gazeteci Kaşıkçı'nın Riyad yönetimi tarafından öldürtüldüğünü belirlemeleri durumunda Suudi Krallığı'nın "ciddi şekilde cezalandırılacağını" söyleyerek de iyice köşeye sıkıştırmaya çalışıyor.
Suudi Arabistan’ın terör örgütü pkk’ya yardım için en son verdiği 100 milyon dolar bu köşeye sıkışmışlığın delilidir.
Sözde Müslüman bir ülke, Müslüman ülkelerde terör faaliyetleri yürüten örgütün silah parasını veriyor.
İslam âlemi için bundan daha büyük bir ayıp, daha büyük bir kara leke olabilir mi?
Terör örgütü pkk, terör faaliyetleri için kurulduğu günden bu yana hiç görmediği silahları şimdi görmekte ve kullanmaktadır. Bu silahların büyük çoğunluğu Türkiye’ye karşı yürütülen terör eylemlerinde kullanılmaktadır.
Türk devletinin özellikle Afrin’de terör örgütü pkk’ya karşı kararlı ve tavizsiz duruşu ABD’nin bölgedeki sözde kürdistan kurma oyununu bozmuştur. Türk devletinin yere leş olarak serdiği 4600 teröristin elinde ABD silahı vardı. ABD’yi Türkiye’ye karşı çıldırtan da Türk devletinin bu duruşu olmuştur.
ABD’nin yıllardır olduğu gibi şimdi de bu hedefinden vazgeçeceğine dair bir emare yoktur. Aksine terör örgütü pkk’ya silah yardımı tüm hızıyla devam ediyor. Nasıl olsa silah parasını da Suudi Arabistan’a ödetiyor. Anlaşılan, ABD öldürülen Cemal Kaşıkçı üzerinden de bol bol Suudi Arabistan’ın parasına çökecek…
ABD’nin sözde kürdistan kurma oyunları karşısında, Rusya’nın, İran’ın ve Irak’ın Türkiye’nin yanında bulunması bölgenin istikrarı ve huzuru açısından çok önemlidir. Bu ülkeler, tehlike kendilerine gelince yahut hesapları bozulunca “terör örgütü” diyorlar, tehlike hissetmedikleri zamanlarda da hemen terör örgütlerine el uzatıyorlar. 2016 yılında pyd’nin Moskova’da büro açtığı unutulmamıştır.
İran ve Irak’ın geçmişteki pkk ilişkileri hafızalardadır. İran, pkk’nın kolu pjak kendine saldırmaya başlayınca nasıl olağanüstü mücadele örneği göstermişti? İşte bu yüzden bu ülkeler canı yanınca değil, “bölgedeki her can bizim” ölçüsüyle hareket ederek terör örgütlerine karşı mücadele vermelidir.
ABD’nin Ortadoğu bölgesindeki kanlı oyunlarına karşı birlik olunmazsa, bu oyunlar her ülkenin meselesi haline gelecektir. Zaten ABD, sözde kürdistan’ı bölgedeki hâkimiyeti için ileri karakolu olarak düşünmüyor mu?
Sözde Kürdistan demek ABD’nin, İsrail’in bizzat kendisi demektir.
Türkiye bu oyuna karşı dik duruşunu sürdürmeli, bölgedeki ülkelerle iş birliğini geliştirmelidir. Onlar iş birliğine tam yanaşmasa da Türkiye asla taviz vermemelidir. Dört parçalı sözde kürdistan’ın bir ayağının Türkiye üzerinde olduğu gerçeği asla unutulmamalıdır.
İran, Irak ve Suriye bu gerçeğe göre davranmazsa pkk’ya yani ABD ve İsrail’e bir parçasını kaptırabilir.