Çınar ile kabak…

Herkes soruyor.

Peş peşe istifaların sarstığı İP’te neler olduğu merak ediliyor.

Çınar ile kabağın hikâyesi bu soruya cevap oluyor.

***

Ulu bir çınar ağacının yanı başında bir kabak filizi boy verir.

Günler geçer, kabak filizi çınar ağacına sarılarak yükselmeye başlar.

Kabak filizi ilkbahar mevsiminin bereketi yağmur ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyür, neredeyse aynı boya geldiği çınara sorar:

-Sen kaç ayda bu boya geldin?

-Elli yılda, der çınar.

- Elli mi, diyerek alaycı bir tavırla gülümser kabak, “Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak” derken yapraklarını böbürlene böbürlene sallar.

-Doğru, der çınar.

Günler günleri kovalar, ilkbahar ve yaz biter, sonbahar gelip çatar.

Esen rüzgârların tesiriyle kabak önce yavaş yavaş üşümeye, ardından da yapraklarını dökmeye başlar.

Soğukların artmasıyla beraber ise kurumaya yüz tutar.

Kabak yaşadıklarının endişesiyle çınara sorar:

-Neler oluyor bana, söyler misin?

-Ölüyorsun, der çınar.

Kabak bu kez büyük bir telaşla sorar:

-Neden?

Çınarın cevabı ibretliktir:

-Benim elli yılda geldiğim noktaya iki ayda gelmeye çalıştın da ondan.

***

Kısacık siyasi ömürlerine bakmadan, mazisi yarım asrı aşmış Milliyetçi-Ülkücü Hareket’le aşık atmaya kalkanların kabağın akıbetiyle aynı olan sona doğru hızla ilerlediği biliniyor.

Yalancı baharın sahte etkisiyle büyüdüklerini zannedenler, esen ilk rüzgârda yaşadığı istifa furyasıyla altı kibir ve şansla doldurulmuş bir zemin üzerinde durduğunu kanıtlıyor.

Bu zemin oldukça kaygan bir temel üstüne kurulu olduğu için istifaların ardı arkası kesilmiyor.

***

Sonuç olarak, kabak kaçınılmaz sonla yüzleşiyor.

Kabağın içine düştüğü durumda yaptığı imdat çağrılarına ise Akşener ne zaman takdir ederse görüşmeye hazır olduğunu ifade eden CHP’nin çiçeği burnunda patronu Özgür Özel yetişmeye çalışıyor.

Siyasi farmakoloğun elinde İP’in siyasi ömrünü uzatacak ne gibi bir iksir olduğu merak ediliyor.