22 Kasım 2024
weather
13°
Twitter
Facebook
Instagram

Anlasa şaşırırdık zaten…

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Anlasa şaşırırdık zaten…

2011 Suriye krizini fırsat bilen küresel güçler, kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilecekleri örgütleri destekleyerek Suriye’yi envaiçeşit terör örgütünün cirit attığı bir alana çevirdi.

Bu terör örgütlerinin arasında PKK’nın Suriye uzantısı PYD/YPG de vardı.

PYD/YPG Suriye’de gelişen iç savaş ortamının, yıllardır PKK ve HDP’nin dile getirdiği “demokratik özerklik projesini” hayata geçirmek için mükemmel bir fırsat olduğunu düşündü ve 2012 yılı itibarıyla harekete geçti.

PKK’nın demokratik özerklik projesinin hayata geçirilmeye çalışılacağı laboratuvar olarak düşündükleri yer, kendilerinin Kobani dedikleri Ayn-el Arap’tı.

***

Suriye’de kirli hesaplar güden devletler ve onların peşinde koşan terör örgütü sayısı çoktu, aradan geçen zamanda bu küresel güçlerden destek alan terör örgütlerinin güç savaşları birbirleri arasında da yaşanır hâle geldi.

İtin iti kırdığı sahnelerin yaşandığı 2014 yılında PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG kendi kirli planlarını hayata geçirmekte zorlandı.

Zira Türkiye güney sınırı boyunca kurulmak istenen terör devletine asla geçit vermeyeceğini kararlılıkla gösterdi, bu kararlılığı gören HDP “Kobani düşerse Ankara da düşer. Kürtler de kendi kaderini tayin eder” şeklinde tehdide başladı.

Bu tehditlerin “Kürt halkının Rojova’nın, Kobani ve özgürlük kantonlarının direnişine yakın durmayanlar, yarın bizden uzak olsun” sözleriyle devam ettirilmesi 2014 yılının 6-7-8 Ekim tarihinde yaşanan olayların fitilini ateşledi.

***

5 Ekim’de PKK’lı Murat Karayılan “Gençleri, kadınları 7’den 70’e herkesi Kobani’ye sahip çıkmaya, onurumuzu namusumuzu korumaya, metropolleri işgal etmeye çağırıyoruz” açıklamasını yaptı.

6 Ekim’de HDP’nin resmi sayfasından sokağa çıkma çağrısında bulunulmasının ardından hem HDP’nin hem de dönemin eş genel başkanı Demirtaş’ın sosyal medya hesaplarından, “Şu anda toplantı hâlinde olan HDP MYK’dan halklarımıza acil çağrı: Kobani’de durum son derece kritiktir. DEAŞ saldırılarını ve AK Parti iktidarının Kobani’ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz” paylaşımı yapıldı.

***

Bu çağrının üzerine PKK’lı teröristler sokakları birbirine kattı, okulları, otobüsleri ve Atatürk heykellerini ateşe verdi, yağmalar yapıldı, resmi binalara saldırıldı, HDP’nin çağrısı sonrası terör estirildi.

Aralarında İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Şanlıurfa, Van, Erzurum, Diyarbakır ve Gaziantep gibi büyükşehirlerimizin olduğu 36 ayrı ilimizi saran şiddet eylemleri sonucunda 37 vatandaşımız hayatını kaybetti, 769 kişi ise yaralandı.

27 kaymakamlık, 52 emniyet, 283 okul, 73 siyasi parti, 12 belediye binası olmak üzere 2 bin 558 binaya saldırıda bulunuldu, bin 881 araç hasar gördü, toplamda 300 milyon liradan fazla maddi hasar oluştu.

***

Terörist Demirtaş’ın çağrısı sonrası yaşanan bu olaylar CHP’nin her fırsatta sorduğu “Demirtaş neden içeride?” sorusunun cevabı olsa da onlar ısrarla bu soruyu sormayı devam ettirdi.

CHP’liler ısrarla onun ve HDP’nin bu olaylarla bir alakası yokmuş gibi göstermeye çalıştı.

6-7-8 Ekim olayları sonrası açılan davanın siyasi bir dava olduğunu savundu.

CHP’nin bu hali, hem Terörist Demirtaş’a duyduğu hürmeti hem de PKK ve siyasi uzantısını aklamaya çalışacak kadar keçileri kaçırdığını gösterdi.

***

Bunlar dündü, bugün nihayet adalet tecelli etti, Kobani bahanesiyle estirilen teröre sebep olanlar cezasız kalmadı.

Peki, bağımsız Türk yargısının millet vicdanını rahatlatan kararları CHP’nin terörist Demirtaş’ın neden içerde olduğunu anlamasını sağladı mı?

Maalesef hayır…

“Verilen kararların kabul edilebilir tarafının olmadığını” söyleyen Özgür Özel, CHP’nin terörist Demirtaş’ın neden içerde olduğunu anlamayacağını, CHP’nin DEM’lenmeye devam edeceğini göstermedi mi?


 

  

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *