Türklüğün zaferinin 50. Yılı
1974 yılının 20 Temmuz günü “Ayşe tatile çıksın” parolasıyla Kıbrıs’ta Rumların Türklere karşı uyguladığı mezalime son vermek, Türklüğün varoluşunu ve özgürlüğünü temin etmek, adada barışı hakim kılmak adına Türk Silahlı Kuvvetleri tarihi bir adım atarak “Kıbrıs Barış Harekatı”na başlamıştır. Nitekim zafer Türklüğün olmuş Rum mezalimi son bulmuştur.
Kıbrıs zaferinden bugüne Kıbrıs Türklüğünün siyasi mücadelesi devam etmektedir. Dönem dönem Rumların özellikle de Yunanistan’ın kışkırtmasıyla provokatif eylemleri yükselmekte, adanın güneyine geçen Kıbrıs Türkleri Rumların saldırılarına uğramakta, güneydeki camiler kundaklanmaktadır. Adanın Güney kesiminde şımarık bir zihniyetle hareket eden Rumlar kendilerini adanın tek hakimi olarak görürken, Rum liderler EOKA teröristlerini anma törenlerine katılmaya devam etmektedir. Türkiye’nin, Yunanistan’la olan ilişkilerde “iyi komşuluk” ilkesi anlayışı çerçevesinde göstermiş olduğu samimi yaklaşıma karşın Yunan yetkililer ise geçmiş dönemlerde verdikleri sözleri unutarak özellikle de Kıbrıs meselesi üzerinden akıl dışı tutumlarını sürdürmektedir. Geçtiğimiz günlerde Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias Rum kesimine düzenlediği ziyarette Kıbrıs Türkleri ve kahraman Türk ordusunu hedef alan açıklamalarda bulunmuştur. Rum kesimi ve Yunanistan Kıbrıs Türklüğünün yalnız olmadığını ve Türkiye’nin her zaman Kıbrıs Türklüğü ile beraber olduğunu iyi anlamalıdır. Türkiye, 1974’te olduğu gibi bugün de Kıbrıs Türklüğünü yalnız bırakmadığı ve bırakmayacağını tüm dünyaya açıkça göstermiştir.
Diğer yandan malum çevreler Kıbrıs'taki Türk varlığını ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımamakta ısrarcı olmayı sürdürmektedir. Bir diğer husus ise bölgede Türkiye ve Türklüğü tek düşman olarak gören Rum kesimine uygulanan silah ambargoları kaldırılmakta, konvansiyonel saldırı silahlarını temin etmelerinin önü açılmakta, görünürde Filistin’e yardımların ulaştırılması amacıyla Rum kesiminde kurulan yardım toplama merkeziyle Rumların kayıt dışı olarak silahlandırıldığı iddiaları gündeme gelmektedir. Böylesi şartlar altında Türk’ün sabrı sınanmaya çalışılmaktadır. Ada’nın gerçekleri ortadadır. Kıbrıs’ta federal bir çözüm mümkün değildir. Kıbrıs Türk tarafı ve Rum kesimi eşit şartlarda müzakere masasına oturmalıdır. Türkiye, Kıbrıs’ta kalıcı barışı ve çözümü sağlamaya hazırdır.
Önemli diğer bir husus ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak katılması ve ilerleyen süreç içerisinde teşkilatın daimi üyesi olması kuvvetle muhtemeldir. Bu durum Kıbrıs Türklüğü’nün tanınmasında önemli bir eşik olacaktır. Zira Türk Devletleri Teşkilatı’nın sınırları Doğu Akdeniz’i de kapsamakta ve Türk Dünyasının buradaki kalesi ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir.
Malum çevreler Kıbrıs konusundaki tahriklerin vazgeçmeli ve adadaki kalıcı barışın sağlanması için elini taşın altına koymak zorundadır. Türk’ün sabrı daha fazla sınanmamalıdır. Türkiye, Türk Dünyası ve Kıbrıs Türklüğü hakkını çiğnetmemekte, mevcudiyetine sahip çıkmakta, vatan toprağını korumakta kararlıdır. Eğer şartlar gerektirirse “bir gece ansızın” bu konudaki muhataplarımız Türk kudretini tekrar görebilecektir. Artık “Kıbrıs Devleti” demenin vakti gelmiştir.