Sevdalılar beni anlar
Yok, hayır! Sadece köyden kente göç ile açıklanamaz…
Hele hele bir varoş müziği olarak asla nitelendirilemez.
Ferdi Tayfur’un ve müziğinin kültürümüz, hissiyatımız, estetiğimiz ve sanatımız içinde çok özel bir yeri vardır diyebiliriz…
Eserlerinin satış rekorları kırması, filmlerinin izlenme sayısına bugün dahi ulaşılamaması ve şarkılarının modasının hiç geçmemesi bu özelliği yansıtmaktadır.
Bizdeki aşk ve sevda geleneğini bilmeden determinist bir izahatla, “dokuz yüz ellilerden sonra yani köyden kente göç olgusunun doğurduğu şehir şartlarında, ezilen ve bunalan insanların acılarını dile getirdi…” demek dönem müziğini keza Ferdi Tayfur’un eserlerini hiç dinlememiş ve anlamamış olmaktır.
Daha da önemlisi meseleyi böyle açıklamaya çalışmak Türk Milletinin “Aşk Kültürünü ve Sevgi Toplu” kavramlarını hiç tanımamış olmaktır!
***
Gelin şimdi O’nu Türkiye’ye tanıtan “Çeşme” şarkısı üzerinde biraz duralım…
Sözleri, bestesi ve folklorik motifleriyle “Çeşme”, sevda üzerine tam anlamıyla bizim öz ve kök değerlerimizi yansıtan kodlar taşır…
Eserinin türkü formunda olması, güftesinin halk kültürü özelliklerini taşıması, yine şarkının orkestral yapısının başta bağlama ve diğer milli sazlarımızdan oluşması Ferdi Tayfur’un “bizi bizle buluşturmasından” başka bir şey değildir.
Bir de sanatçının “yanık bir ses” ile eserini-eserlerini terennüm etmesi de kolektif ruh sesimizin hepimizde karşılık bulmasıdır.
Şarkının çok sevilmesinin, dillerden düşmemesinin ve bugün dahi yürekleri titretmesinin sebepleri de işte bunlardır…
Hoş, esas itibariyle Ferdi Tayfur tüm eserlerinde bizim sesimizi, bizim yüreğimizi ve bizim sevdalarımızı bize anlatmış; tıpkı bir ayna gibi bizi bize yansıtmıştır.
Bu noktada O’nu bir dönemin “Karacaoğlan”ı diye tabir ve tarif edersek yanlış bir ifade kullanmış olmayız...
Zaten Ferdi Tayfur’un şarkılarında işlediği aşk, ayrılık, gurbet, hasret ve yürek yangını Karacaoğlan’dan üç yüz yıl sonra ancak bu şekilde vücut bulurdu.
AŞK’I TEN KAFESİNDEN KURTARMA
Çağın mekanik yapısı, batı kültürünün maddeci-materyalist taarruzları içtimai bünyemizi sarıyor, değerler manzumemizi yaralayarak insani münasebetlerimizde büyük zarar veriyordu.
Aşk gibi sevda gibi bize özgü kıymetler, Avrupai bir şekil alırken, “cinsi münasebet” seviyesine düşüyor, mahremiyet ve kutsiyetten; mana ve ulvilikten uzaklaşıyordu.
“Gerçek aşkın yerini bedensel arzulara bırakarak insanı ten kafesine hapsetmesi” aslında bizim için büyük bir çıkmaz ve yıkımdı.
O dönemde değerlerinden kopan, madde ekseninde savrulup giden insanımız için manalı bir iç ses gerekiyordu. Bu da bizim için en anlamlı duygu olan “aşk” işlenerek verilmeliydi…
Öyle de oldu…
Ferdi Tayfur ve benzeri sanatçılar böyle bir dönemde bizim aşk anlayışımızı, sevda geleneğimizi, hasretlerimizi ve acılarımızı gerçekten de çok baskın bir şekilde müzik aracıyla dile getirdi.
Bu bir romancının veya bir şairin kesinlikle başaramayacağı bu etki unuttuğumuz “aşkımızı” bize müzik yoluyla yeniden hatırlattı diyebiliriz.
Tayfur’un eserlerinde aşkın muhatabı olarak çokça “Leyla” metaforunu kullanması, tasavvufi derinlikteki aşkı dile getirmesi, destansı aşk anlatımlarımızdaki geleneklere uyması bu hatırlatmanın önemli noktalarıdır.
Yani Ferdi Tayfur köyden şehre göçün doğurduğu bir müziğin temsilcisi değil, şehrin içinde kendinden uzaklaşan insanlarımıza bilhassa sevmek nedir diye öğreten bir müzik okulunun yolbaşçısıdır.
***
"Aşk imiş her ne var âlemde İlm bir kıyl u kâl imiş ancak" diyen Atamız Mehmed Fuzuli ne kadar da haklıdır…
Bilhassa Türk İnsanının şahsi kemâlâta ulaşmasındaki tılsım; toplumumuzun ve medeniyetimizin madde üstü bir yüksekliğe sahip olmasındaki kudret, değerlerimizin ve kültürümüzün aşkla kuşatılmış olmasındandır.
Ferhat aşkla delerken dağları, Mecnun aşk için aşarken çölleri, Yunus Emre aşkla söyler, Sinan aşkla yükseltir kubbelerini… Aşkla fethedilir nice beldeler; aşk ile aşılır mesafeler… Toprak aşkla vatan olurken “Devlet, aşkla olur” ancak…
Madem aşk ve sevmek dedik, öyleyse Atsız’dan da dem vuralım;
“…
Kız sevmeyen erin gönlü paslanır,
Paslanır da imil imil yaslanır.”…
Ey kâri! Sevginin, sevdanın hülasa aşkın girmediği kalp, hasret çekmeyen yürek et parçasından başka nedir?
***
Bu satırlar Gazetemiz Türkgün’de neşredilen güzel bir haber üzerine yazıldı… “MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin, isteği ve himayelerinde, Adana Sarıçam'da Ferdi Tayfur Müzesi Ve Sanat Parkı Projesi hayata geçiyor. MHP’li Sarıçam Belediyesi de çalışmalara başladı. Projenin 5 Ocak'ta tamamlanması bekleniyor.” Diyordu bu haber…
Milyonların hislerine aynıyla tercüman olan Ferdi Tayfur için gerçekten de çok anlamlı bir hediye bu… Yerel manada bir sanatçıya verilen değer yanında, kitlelere mâl olmuş bir sanatçıya da çok yakışıyor…
Yüreği aşkla dolu bir Lider olan Sayın Bahçeli Beyefendi, size nasıl teşekkür edilmeli bilmem ki… Sevdalılar sizi anlar…