Sizi gidi komisyoncular
Rahmetli Engin Ardıç olsaydı “Müteahhit Partisi” diye başlardı söze… Ama ben en çok merhum Selahhattin Duman’nın “Altı Kazık Partisi” tabirini severim…
Neyse…
Her siyasi çatallaşmada Halk Fırkası ekâbirinin aklına ilk gelen çözüm “Komisyon Kurmak” oluyor.
Başka bir kerametleri de yok.
Zaten komisyonculuk üzerine yaptıkları mastırla maruf ve meşhurdurlar gendileri.
Araştırma Komisyonu, Karıştırma Komisyonu, İş Yapıyormuş Gibi Görünme Komisyonu…
“Komisyonlandırılmış kazanç kutsaldır” diyecekler ama cesaret edemiyorlar… O da başka mevzu.
***
Siyasetin bir sonuç alma sanatı olduğunu hala kavrayamadılar. Politika üretemedikleri için mikser vazifesi görecek, meseleyi amacından saptıracak ve üzerlerine düşen sorumluluktan kaçmalarını sağlayacak Komisyonculuk yöntemini hemen devreye sokuyorlar…
***
Kafaları karıştı tabii, birden dumura uğradılar… Neler oluyordu böyle? Altlarındaki politik zemin kayıyordu… Kürt kartı ellerinden alınmak üzereydi…
Joe Biden’e soramıyorlar… Ellerinden, fikirlerinden, müşavir heyetlerinden ve gizli ajandalarında da çözüm bulamıyorlardı…
Eee ne yapacaklardı şimdi?
Ne yapacaklar yahu, hemen bir Komisyon Kurulması teklifi hazırlayacaklardı…
Öyle de yaptılar… DEM Heyetinin kendisini ziyaretinde ifade etmiş Sayın Özgür Özel…
“Bu iş böyle yürütülemez miş… Mecliste ayrım yapmadan her partiden temsilcilerin katılacağı bir komisyon kurulmalıymış…”
Klasik sulandırma taktiği işte…
Oyuncağı elinden alınan çocuklar gibi mızmızlanmaları hep bu yüzden…
***
Sayın Bahçeli’nin içtihadıyla “PKK’nın tarihe gömülmesini, olmadı PKK’lıların gömülmesini” bir türlü kabullenemiyorlar.
Çünkü CHP’nin varlık sebebi “siyasi ayrımcılık”, siyaset kaynağı da etnik bölücülüktü…
“Sol” un kadim nazariyesidir aslında bu… “Halklara Özgürlük” adı altında ayrıştırmak ve parçalayıp daha kolay yönetmek…
***
Halkın millet şuuruna ulaşarak kendini bulması ve ayrışma yerine bütünleşmeye yönelmesini hazmedemiyorlar tabii.
CHP Polit Bürosunun Başkanı Özgür Özel, “Evet, bölücülük devri bitmiştir, terör bataklığı kurutulacaktır. Ya silahlar gömülecek ya da silahları tutan eller toprağa gömülecektir” diyememiş, alışıldık Komisyon Kuralım repliğini tekrarlamıştır.
Eh başka nasıl baltalayacaklar ve sorumluluktan kaçacaklar ki?
KIRMIZIYI SEVERLER
Sayın Bahçeli ve MHP’nin, dolayısıyla Cumhur İttifakı’nın celadetle ve sarih bir şekilde ortaya koyduğu “Türk Yüzyılı’nda Terörsüz Türkiye” hedefinden çok korktular.
Bu korkuyla alelacele bir “kırmızı kart” meselesi peydahladılar…
Nasılsa onlar ortaya atacak, matbuattaki CHP kalemşorları da hemen destekleyecek ve böylece birinci dalgayı atlatacaklardı.
Ne var ki “Büyük Müjde” diyerek ortaya attıkları “Kırmızı Kart” balonu hiç tutmadı. Hatta güüm diye patladı!
PARA PEŞİN KIRMIZI MEŞİN
Oysa böyle mi olmalıydı…
Seçmen son yerel seçimlerde iktidar partilerine sarı kart göstermişti ya, şimdi de kırmızı kart gösterecekti.
Öyleyse buna baştan hazırlıklı olunmalıydı. Kırmızı Kartlar bolca basılmalı, hatta bu kartlar muhalefet medyası yoluyla yurt sathında otuz kupona dağıtılmalıydı.
CHP’li belediyeler şehir meydanlarında çeşitli nümayişler düzenlemeli, “Sana Kırmızı Çok Yakışıyor, Kırmızı Olsun Üç Kuruş Fazla Olsun, Para Peşin Kırmızı Meşin” adlı festivaller tertip etmeliydi.
Bununla beraber Sosyal Madde mecralarından “#tamtakırkırmızıbakır” diye taklar açılmalı, troller derhal cepheye sevk edilmeliydi… Ama yapamıyorlar işte…
Solun hantal ve demode tavrı çağı anlamaktan ve kitle psikolojisini kavramaktan çok uzaklaştı.
Eh bu sebeple Müjde tutmadı tabii.
MÜJDE CHP’nin İŞİ
Sene 2015 miydi neydi?
Kılıçdaroğlu büyük bir müjde vereceğim diye ortaya atılmıştı yine... Orta Anadolu’ya bir yere “Mega Kent” kuracak, Asya’dan getirilecek mamulleri burada paketleyecek, sonra da bütün dünyaya ihraç edecekti. Çin Paketleyemiyordu çünkü, paket yapmayı bilmiyordu. Hintiler ise paketlemekten nefret ediyor, Türk Devletleri ise “aman paket de neymiş gardaş, biz size gönderek, siz halledin” demişti…
Müjdeyi daha açıklarken rezil oldu tabii Kemal Bey… Sonrası malum.
Ne yapalım Müjde işi bizim Komisyonculara pek yaramıyor, gülüp geçiyoruz işte…
Hayırlı Pazarlar Efendim…