24 Ekim 2024
weather
14°
Twitter
Facebook
Instagram

Şeytan bunları görse, önünü ilikler

YAYINLAMA:
Şeytan bunları görse, önünü ilikler

Her yeni sabah, bir önceki günün fenalıklarına özlem duyduracak yeni kâbuslara, yeni dehşetlere tanıklık ediyoruz. Kötülüğün ucu bucağı olmadığını, kazdıkça daha derinlere inilebildiğini gösteren iğrençlikler, yaşantımızın sanki doğal bir uzvu haline geldikçe, “Bundan daha kötüsü olamaz” diye düşünüyoruz fakat şeytana bile şapka çıkartacak fenalıklar, yaratılmışların en şereflisi sıfatını taşıyan insanın eliyle işlenmeye devam ediyor. İnsanoğlu, özünde barındırdığı iyilik ve güzellik potansiyelinin yanında, tüyler ürperten bir kötülük kapasitesine de sahip olduğunu her fırsatta gösteriyor.

Kötülük, bir zamanlar şeytanın işiydi belki, ama insan dünyaya atıldığından beri kötülük daha sofistike, daha zalim bir hal aldı. 8 yaşındaki Narin’in organize bir kötülüğün planlı saldırısına kurban gitmesinin yarattığı öfke ve üzüntü henüz dinmemişken, 2 yaşındaki Sıla bebek, canice darp edilip minicik bedeni tecavüze uğrayarak bu dünyadaki mücadelesini ölümün kollarına bırakmışken... Fatih ve Eyüp’te iki genç kızı canice katleden satanist ruhlu kasap çırağının neden olduğu yaralar henüz tazeyken, bitimsiz kötülük, daha korkunç bir yüzünü "Yenidoğan Çetesi" denilen melun şebekeyle gösterdi.

Düşünün ki bu melunlar, SGK’dan günlük 8 bin lira tırtıklamak uğruna, daha doğar doğmaz bebeklerin hayatlarını karartıyorlardı. Ağzı süt kokan yavrular hastane koridorlarında ilk nefeslerini alırken bu çetenin kirli ellerine düşüyor, masumiyetin en savunmasız hali, para uğruna harcanıyordu. 

İnsanı iyileştirmek ve hayatları kurtarmak için ant içen insan kılıklı şeytanlar, günahsız bebeklerin üzerine kara bir gölge gibi çöktüler. Ellerine düşen bebekleri kendi lanetli çıkarlarına alet etmekten bir an bile çekinmediler; çünkü onların gözünde önemli olan tek şey, banka hesaplarına yatan o kanlı paraydı.

Bir bebeğin kalp atışlarını, nefes alışlarını izleyip bunun üzerinden kâr hesapları yapmak, insanlığın erişebileceği en alçak noktaya işaret ediyor. Bir canı korumak ve yaşatmak, bu yaratıkların dünyasında yerini hırsın ve açgözlülüğün karanlığına bırakmış durumda.

Bunlar yetmezmiş gibi, bebekleri ölüme sürükleyen bu aşağılıklar, Türkiye Cumhuriyeti’nin savcısını makamında tehdit edecek kadar ileri gittiler. Adaleti de susturarak vurguncu düzenlerini sonsuza dek devam ettirmeye çalıştılar. Fakat işler planladıkları gibi gitmedi. Bir CİMER ihbarıyla başlayan süreç, bakanlığın kararlı adımları ve tunç yürekli bir savcı sayesinde bu aşağılıkların sonunu getirdi. 

Bazen böyle aşağılıklar için idam talebinde bulunuyoruz, fakat idam bu caniler için adeta bir ödül olur. Öyle bir ceza sistemi olmalı ki, bu aşağılıklar her yeni güne lanet ederek uyanmalı ve ölmek için yalvarmalı. Kirli varlıklarıyla yaşadıkları her an, çaldıkları hayatların ağırlığı altında ezip parçalanmalı. Başka türlü soğumaz hiçbir vicdan!

 

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *