Ahmet Yesevi’nin otağı Kazakistan 34 yaşında
Sahip olduğu doğal kaynaklar ve bulunduğu coğrafi konum ile dünyanın en stratejik bölgelerinden biri olan Kazakistan, yaklaşık olarak 2.7 milyon km² yüzölçümü ile dünyanın en büyük dokuzuncu ülkesidir. Periyodik cetveldeki elementlerin neredeyse %90’ına yakınını topraklarında barındıran Kazakistan, AB tarafından “kritik malzemeler” olarak tanımlanan 34 hammaddeden 18'ini üretmektedir. Kazakistan, zengin petrol ve doğal gaz rezervlerinin yanı sıra altın rezervleri bakımından dünyada 18. sırada yer almaktadır. Küresel uranyum rezervlerinin %14’üne sahip olan Kazakistan, dünyadaki uranyumun üretim ve ihracatının %45’ini gerçekleştirmektedir. Nükleer silahların yapımında zenginleştirilmiş uranyumun kullanıldığı düşünüldüğünde, Kazakistan’ın küresel barışın sağlanmasındaki ehemmiyeti bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Zira nükleer silahların sınırlandırması için mücadele eden Kazakistan, uranyumun bu amaçlarla kullanılmasına da karşı çıkmaktadır. Nitekim 2017’de Uluslararası Atom Enerji Kurumu ile yapılan iş birliği çerçevesinde, düşük seviyede zenginleştirilmiş uranyum bankası kurulmuştur.
Bununla birlikte Kazakistan, bağımsızlığını kazandığı 1991’den itibaren izlediği başarılı politikalarla günümüzde Asya’nın diplomasi merkezi haline gelmiş, aynen İsviçre gibi güvenilir bir “arabulucu” devlet olarak kabul görmeye başlamıştır. Bu “güvenilir arabuluculuk” unvanı, Astana’nın hem bölgesel hem de küresel barışın sağlanması için attığı birçok önemli adımın ardından kazanılmıştır. Zira Sovyetler Birliği döneminde nükleer güç merkezlerinden biri olan Kazakistan, bağımsızlığını kazandığında ABD, Rusya ve Ukrayna’dan sonra dünyanın dördüncü büyük nükleer silah gücüne sahip ülkesiydi. Bağımsızlığını kazandıktan sonra bu silahların hepsini ülkesinden çıkaran Kazakistan, bu manada kendi isteğiyle “nükleer silahlardan vazgeçen “ilk ve tek” ülkedir. Belki akıllara “Kazakistan böylesi bir adımı neden attı?” diye bir soru gelebilir. Bunun cevabı, SSCB döneminde Kazakistan’ın nükleer silah denemelerinden dolayı yaşadığı acılarda gizlidir. Sovyet döneminde ilk nükleer denemenin yapıldığı Kazakistan’ın Semey şehrinde, 1949’den 1991’e kadar bir kısmı yer altında gerçekleştirilen ve Hiroşima’ya atıla atom bombasından 2500 kat daha fazla güce sahip olan 500’e yakın nükleer patlama yapılmıştır. Binlerce insanın radyoaktif serpintiye maruz kalmasına ve büyük bir alanın kirlenmesine neden olan bu patlamalar hala bu bölgede ciddi sağlık sorunlarının yaşanmasının nedenidir. Dünyada birçok ülkenin nükleer silaha sahip olmak için büyük mücadele verdiği düşünüldüğünde, Kazakistan’ın bu girişiminin dünya barışı için ne kadar önemli, fedakârca ve cesur bir adım olduğu daha net anlaşılır. Kazakistan’ın girişimleriyle 29 Ağustos, “Birleşmiş Milletler Nükleer Denemelere Karşı Uluslararası Gün” kabul edilmiştir. Zira 29 Ağustos, 1949’da SSCB’nin Kazakistan’da nükleer deneme başlattığı gündür.
Kazakistan’ın Asya’daki anlaşmazlıkların çözümünü kolaylaştırmak için sürdürdüğü tarafsız arabuluculuk misyonu her geçen yıl daha fazla kabul ve taktir görmektedir. Kazakistan’ın ilk arabuluculuk girişimi, 1991 yılında Karabağ Sorunu ile ilgili olmuştur. Her ne kadar o dönemde Ermeni saldırganlığı nedeniyle bu girişim hedefine ulaşmasa da, İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra Kazakistan bu konudaki misyonunu devam ettirmiştir. Nitekim 10 Mayıs 2024’te Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanları Kazakistan’ın ev sahipliğinde Astana’da bir araya gelmiştir. 2021 yılında ise Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki sorunların çözümünde Kazakistan arabuluculuk yapmıştır. Benzer şekilde Suriye’deki iç savaşı sona erdirmek için Türkiye ve Rusya'nın öncülüğünde başlatılan “Astana Süreci” çerçevesinde 2017’ten itibaren Kazakistan’ın ev sahipliğinde Suriye hükümet yetkilileri ile Suriye muhalefeti bir araya gelmektedir. Tüm bu örnekler Kazakistan’ın “Asya’nın Cenevresi” olma noktasında hızla ilerlediğini göstermektedir.
Kazakistan’ın küresel barışa katkısı bunlarla sınırlı değildir. Kazakistan’ın girişimleriyle AGİT ile benzer amaçlara sahip “Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı” 1993’den itibaren toplanırken, 2003’ten itibaren “Semavi ve Geleneksel Dinler Liderleri Kongresi”nde Kazakistan’ın öncülünde dünyadaki dini liderler bir araya gelmiştir. Bu kongrenin 8.si 2025’te düzenlenecektir.
“Sözü altın” baş şair Abay Kunanbay’ın; Çarlık rejimine karşı mücadele eden Kenesarı Kasımoğlu’nun; “İnsanlar için en önemli şey ülkesidir” diyen vatansever Ahmet Baytırsun’ın; Alaş Orda’nın kutup yıldızı Alihan Bökeyhan’ın; 1915’te var olma mücadelesi veren Anadolu Türklüğü’ne yardım toplayan ve “Her dış Türk’ün iki vatanı vardır; birincisi kendi anavatanı, ikincisi Türkiye’dir” diyen Mustafa Çokay’ın; “Uzaktaki Kardeşini” unutmayan, Türkiye sevdasını canıyla ödeyen fedakar Mağcan Cumabay’ın vatanı olan kardeş Kazakistan’da 25 Ekim “Cumhuriyet Günü” olarak kutlanmaktadır. Türk Dünyası’nın gök bayrağı, Ahmet Yesevi’nin otağı, ata yurdumuz kardeş Kazakistan’ın yeni yaşı kutlu olsun…
Uzaktaki Kardeşime
Uzakta ağır azap çeken kardeşim
Solmuş laleler gibi kuruyan kardeşim
Etrafını sarmış düşman ortasında
Göl gibi gözyaşı döken kardeşim
Kardeşim sen o yanda, ben bu yanda
Kaygıdan kan yutuyoruz, bizim adımıza
Layık mı kul olup durmak? Gel gidelim
Altay’a, ata mirası altın tahta
Mağcan Cumabay bu şiiri Milli Mücadele sırasında Anadolu Türklüğü için kaleme almıştır. Cumabay, Milli Mücadele döneminde Türkistan’da yardım toplanması için çalışan aydınlardan arasındaydı. Repressiya (kızıl terör) döneminde Türkiye’ye sevdası nedeniyle Stalin’in emriyle öldürülmüştür. Aziz ruhu şad olsun…