Devlet Bahçeli’nin milli reçetesi
Türkiye, 44 gündür MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin DEM’e elini uzatarak başlattığı süreci konuşuyor. Türkiye’nin terör kamburundan kurtulması, terörün gölgesinde siyaset yapanların “Türkiye Partisi” olmaları teklifi ve temennisini kapsayan süreç, Sayın Bahçeli’nin samimi, ısrarcı ve kararlı tavrıyla bugüne kadar geldi.
MHP Lideri Bahçeli partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada uzattığı eli farklı anlamlara çekmeye çalışanlara, öküzün altında buzağı arayanlara “yaptığımız ve söylediğimiz her şeyin arkasındayız” diyerek meydan okudu. Terörün Türkiye’nin gündeminden tamamen çıkarılması için özgüvenli bir tavır sergiledi ve bu konuda MHP’nin oy oranını sorgulayanlara da “biz gelecek seçimleri değil, gelecek nesilleri düşünüyoruz” diyerek cevap verdi. “Türkiye’nin bugün başına musallat olan sorunları yarın torunlarımız yaşamasın istiyoruz” sözleriyle de 85 milyonun bu sürecin bir parçası olduğunu gösterdi.
Türkiye uzun yıllardır ekonomi ve terör başlığıyla keskin bir mücadele yürütüyor. Ülkemize dayatılan bu iki sorunun kaynağı da maalesef sınırlarımızın dışında şekillendirilip bize dayatılan sorunlardır. Ne zaman terörle mücadelede etkili sonuçlar almaya başlasak bir anda karşımıza enflasyon canavarının dikildiğini gördük. Ya da ne zaman enflasyon canavarının boğazına yapıştıysak anında karşımızda terör örgütleri belirdi. Bu kısır sarmal etrafında yıllarca oyalandık. Küresel emperyalizm Türkiye’yi bu iki soruna mahkûm ederek bu süreci adeta bir terazi gibi yönetti. Ta ki 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimine kadar… Bu tarihten sonra sınırlarımızın içinden dışına doğru uzanan kapsamlı bir terörle mücadele operasyonu başlatıldı. Aldığımız her başarılı sonuç ülkemize “ekonomik ambargo” olarak geri döndü. İşte bu viraj Türkiye için bir kırılma noktası oldu. Türkiye aynı anda hem terörle hem de ekonomik yaptırımlarla mücadele etmeye başladı. Bağımsız bir ekonomi modeliyle yerli üretimlerin artırılıp ithalat kalemlerinin azaltmasıyla ilerleyen bu süreç Türkiye’ye tam bağımsız bir ülke olma yolunda ivme kazandırdı.
Türkiye bu iki başlıkta önemli bir mesafe aldı. Mücadele sancılı, zahmetli ve meşakkatli olsa da milli devlet ilkesinden sapılmadı. Sırada bu mücadeleden kalan tortuları temizlemek, iç cepheyi tahkim etmek ve gelecek yüzyılda Türkiye’yi layık olduğu huzurlu ve mutlu insanlar ülkesi haline getirmek hedefi hâsıl oldu. Bir yandan terörle mücadele devam ederken diğer yandan da terör örgütünün propagandasını yapanların “aklını başına alması” ve Türkiye’nin milli birlik ve bütünlüğüne hizmet etmesi çağrısı MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından tarihi bir inisiyatif alınarak gerçekleştirildi. Türkiye’nin tarihi kırılma anlarında gösterdiği refleks ve oynadığı kritik rol ile Türk siyasetine damga vuran MHP Lideri Bahçeli yine her zaman ki gibi konforlu bir siyaseti değil gövdesini taşın altına koyduğu sancılı bir yolu tercih etti.
MHP Lideri terör kamburundan kurtulmak için 1 Ekim’de attığı tarihi adımdan bugüne değin bir milim geri çekilmedi. 44 günde yapılan bütün spekülasyon, iftira, suiistimal ve istismara rağmen kararlı duruşundan taviz vermedi. Bu hafta gerçekleştirdiği TBMM grup toplantısında da, “Oyumuz artıyormuş, oyumuz azalıyormuş, arkadaşlar, aziz milletim, vatan tehdit altındayken, milli güvenlik duvarlarımız hain akınlarla sallanıyorken, oy ve seçim endişesiyle başımızı kuma gömmek bizim kitabımızda yazmayan alçalma ve aşağılanma halidir. Böyle bir şeyi de tamamen reddediyoruz” diyerek meseleye günübirlik siyaset ekseninde bakmadığını gösterdi.
Bu süreç içerisinde anayasaya aykırı hareket eden belediye başkanlarının Türk Ceza Kanunları çerçevesinde alınan önlemler ve yasaların verdiği yetkiyle yerlerine kayyum atanması üzerinden kışkırtıcı söylemlerde bulunan CHP ve DEM’in tek yumurta ikizine dönüştüğü söyledi. Çünkü CHP’nin dilinin DEM’in kullandığı dilden bir farkı kalmadı. İki parti aynı ses tonuyla, aynı hedefe matuf çağrılarla Kandil’in yüzünü güldürmeye devam etti. İki Parti’nin gündeminde de bugüne kadar Diyarbakır annelerinin yüzünü güldürmek yer almadı. Mesela iki parti de aynı otobüsün üzerine çıkıp Diyarbakır meydanında çocukları terör örgütü tarafından dağa kaçırılan Diyarbakır annelerine destek mitingi yapmayı aklının ucundan dahi geçirmedi. Aynı otobüsün üzerinde el ele tutuşup teröre lanet mitingi yapmayı düşünmedi.
Üstelik “Nasıl bir süreç işleyecek?”, “Yol haritası nedir?”, “Hukuki ve siyasi altyapısı var mı?” diyerek kardeşlik ortamını zehirlemeye çalıştılar. İstiyorlardı ki kapalı kapılar ardında bir pazarlık söz konusu olsun ve gözlerden uzak anlaşmalar yapılsın… Böylelikle de herkesin kafasını kurcalayacak yeni sorunlar oluşsun istediler. Sayın Bahçeli 1 Ekim’den itibaren her sözünü eğip bükmeden ve Türk milletinin huzurunda söyleyerek bu tezgâhı bozdu. Ak koyun kara koyun ortaya çıksın istedi.
MHP Lideri Devlet Bahçeli gelecek nesillerin huzur içinde yaşaması için tarihi bir fırsat penceresi açtı ve bunu milli bir reçeteye dönüştürdü. Bu reçeteye göre; terörle mücadele amansız devam edecek, terörün gölgesinde siyaset yapanlar meşru zemine gelecek, Türk-Kürt/Alevi-Sünni kutuplaşması yaratmak isteyenler arındırılacak, her bir ferdimiz anayasanın ilk 4 maddesinde ortaklaşacak ve ne sorunumuz varsa konuşarak çözülecek, teröristler silahlarıyla birlikle adalete teslim olacak. Diyarbakır annelerinin yüzü gülecek, gelecek nesiller terörsüz bir Türkiye ortamında huzur içinde yaşayacak.
İşte bu reçeteyi hayata geçirecek olanın da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğunu söyledi. Kutuplaşmayı azaltan, ortaklaşmayı artıran yapısıyla bu sürece katkısının mukadder olduğunu vurguladı. Sayın Bahçeli bu reçetenin hayata geçmesi halinde de, “Türkiye Cumhuriyeti devleti milletimizin bütün güzelliklerinin, bütün değerlerinin, bütün miras ve emanetlerinin kucaklaşma asaletiyle temsil edilmelerini hukuki ve siyasi esaslara bağlayabilecektir” diyerek 85 milyonun etle tırnak olup kaynaşacağı bir zeminin oluşmasının mümkün olduğunu ifade etti.