Paradigma
Türkiye’nin gelecek yüzyıllarını yakından ilgilendiren ve 100 yıl aradan sonra yeniden huzurlu bir coğrafyanın oluşması için 1 Ekim’de MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından DEM’e uzatılan eli olmadık senaryolarla tahrip etmeye çalışanlar oldu. DEM’in oylarına bağımlı hale gelen ve gelecek seçimlerin planını yapan tuzu kuru muhalefet MHP Lideri’nin uzattığı elin altında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görev uzatılması ya da yeni anayasa süreci için destek arayışı olduğu yönünde spekülasyon yaptı.
Muhalefetin samimiyetten uzak bu tavrı 8 Aralık’ta Şam’ın düşmesiyle birlikte suya düştü. MHP Liderinin uzattığı elin ne kadar anlamlı ve kıymetli olduğu sahadaki gerçeklikle ispatlandı. Hatta 15 Ekim’de MHP Lideri’nin “teröristbaşı, terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin” çağrısına Kandil, Suriye’nin kuzeyi ve KCK yapılanmasından “silah bırakmayız” açıklamaları gelmiş ancak bu açıklamalar Şam’ın düşmesinden sonra yumuşamaya, 29 Aralık’taki İmralı-DEM görüşmesinden sonra da “yapılacak çağrıya uyacakları” yönünde değişiklik gösterdi.
Muhalefet, MHP Lideri Bahçeli’nin maksadının ne Cumhurbaşkanının görev süresi ne de yeni anayasa ile ilgili olmadığını anlamış olsa da ısrarla selden kütük kapma arayışını devam ettirdi. İmralı-DEM heyeti görüşmesinden sonra basına açıklanan 7 maddelik mesajı üzerinden yeni bir çözüm sürecinin başladığını, İmralı’nın paradigmadan kastının ne olduğunu anlamadıklarını ve İmralı’nın ne karşılığında silah bırakma çağrısı yapmaya hazır olduğu şeklinde kuşkudan öte iftira boyutuna varan tepkiler oldu.
Öncelikle paradigmanın ne olduğunu anlayabilmek için bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Bahçeli’nin açıklamalarının özüne hakim olmak gerekir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin başına 40 yıldır musallat edilen terör belasını tüm imkânları ve araçları kullanarak bertaraf etmekte kararlıyız. Türkler ile Kürtler arasına örülmek istenen terör duvarını yıkıp atacağız. Evlatlarımıza, terörün olmadığı, şiddetin olmadığı, sırtını silaha ve dağa yaslayan terör destekli siyasetin olmadığı bir Türkiye teslim edeceğiz. Bu hedefimizde samimiyiz, kararlıyız” derken, MHP Lideri Devlet Bahçeli ise, “Kürt kardeşlerimizi sömüren, çocuklarını zorla dağa götüren, kanlarını emen, duygularını ajite eden ne kadar bölücü ve terörist varsa hepsi birden kaybetmeye, bunun da bedelini misliyle ödemeye mahkûmdur. Terörsüz bir Türkiye, huzurlu, müreffeh ve güvenli bir Türkiye demektir. Terörle hiçbir yere varılamaz. Devlet terör örgütüyle pazarlığa tutuşmaz, müzakere etmez, sonuna kadar, kıran kırana mücadele eder. Kürt kökenli kardeşlerimin, bölücü terör örgütüyle hiçbir ortaklığı, benzerliği, yakınlığı, irtibatı ve ilişkisi yoktur. Türk-Kürt kardeştir, araya giren, bozgunculuğa heveslenen kim varsa kamburdur, kalleştir, kanser hücresidir, kahrolmaya mahkûmdur” diyerek bu sürecin paradigmasını net cümlelerle ortaya koydular. Bugüne kadar bu minvalin dışında hiçbir açıklama yapılmadı. Bu açıklamalar ekseninde de İmralı, “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim” diyerek cevap verdi. Muhalefetin “paradigma” kelimesi üzerinden ısrarla sulandırmaya ve “pazarlık” veya “müzakere” algısı oluşturmaya yönelik girişimleri de boşa çıktı.
MHP lideri Devlet Bahçeli 1 Ekim’de DEM Parti’ye uzattığı el Türkiye Partisi olması ve terörü reddetmesi teklifi ve temennisinde bulunmuş, DEM Parti’nin İmralı’yı işaret etmesi üzerine de 15 Ekim’de “Türkiye’ye getirilirken, “her türlü hizmete hazırım” diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin. Ama devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse, hiçbir şart altında beklemesin, aklından dahi geçirmesin. Hodri meydan, kana değil kardeşliğe susadıklarını göstersinler” çağrısını yapmıştı.
Bu çağrı “Terörsüz Türkiye” hedefinin ve “Türk-Kürt kardeşliğinin” pekişmesinin reçetesiydi. İmralı’daki terör örgütü elebaşı da bu çağrıya karşılık vermeye hazır olduğunu ve gerekli pozitif adımı atacağı mesajını verdi. Bunun dışında başka bir “çağrı” beklentisi içinde olmak zaten meselenin özünün kavranmadığını anlamına gelir.
İmralı’nın ne karşılığında silah bırakma çağrısı yapacağı sorusu üzerinden kamuoyunda “açılım” ve “çözüm” sürecindeki benzer bir masanın kurulacağı algısı oluşturmak isteyenler MHP Lideri’nin yılbaşı mesajındaki açıklamalarını dikkate almak zorundadırlar. Sayın Bahçeli yaptığı açıklamada “ortada yeni bir çözüm veya açılım diye bir süreç hiç yoktur” demiştir. Kaldı ki kardeşlik, milli birlik ve beraberliğin şartı olmaz. İmralı’nın mesajlarında “Kürt sorunu” ve “eşit vatandaşlık” tabirinin kullanılmaması da bu argümanların artık miadının dolduğunun muhatapları tarafından anlaşıldığının göstergesidir.