Lübnan’daki Türk varlığı ve Lübnan Türkmenleri
Türk Dünyası kamuoyu nezdinde Lübnan Türkmenleri aslına bakılırsa yeni bir konu başlığıdır. Bu başlık birkaç yıldır ara sıra gündeme gelmiş lakin konu ile ilgili olarak yeteri kadar araştırma/ çalışma maalesef yapılamamıştır. Ortadoğu’da ciddi sayıda Türk varlığının bulunduğu ülkelerden birisi de Lübnan. Lübnan ve bölgede mukim topluluklara dair gerçekleştirilen tarih çalışmalarında, günümüzde Lübnan coğrafyasında yaşayan Türk varlığının kökenlerinin on birinci yüzyıla dayandığı vurgulanıyor. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, resmi olarak Lübnan Türklerinden ilk kez 1989 yılında haberdar oldu. Lübnan ordusunda asker olan Türkmen Halit Esad’ın 1989 yılında görevi sırasında Türkçe konuştuğunu komutanı fark eder. Subayın Halit Esad’ı Türkiye Büyükelçiliği’ne götürmesi ile ilk temas kurulur. Beyrut Büyükelçisi İbrahim Dicleli ile görüşen Esad, Kavaşra köyünden bir Türkmen olduğunu söyler. Büyükelçi Kavaşra köyünü ziyaret eder ve ilk bağ kurulur. 1989’da Lübnan iç savaşı nedeniyle Büyükelçinin dönüş yolunda korumalığını Türkmenler yapar, Trablus’a kadar eşlik eder. Bu ilk tanışmadan sonra Beyrut’a atanan yeni büyükelçinin Akkar bölgesindeki iki Türkmen köyünü ziyaret etmesi gelenek haline gelir. Uzun yıllar Lübnan Türkmenlerinin sadece Akkar’da yaşayanlardan ibaret olduğu biliniyordu. Kavaşra köyünün yönlendirmesi ile Baalbek bölgesindeki Türkmenlerle 2007, Dınniye bölgesindeki Türkmenler ile 2011 yılında ilk bağlantı kuruldu.
Bugün Lübnan’daki Türk varlığını ve Osmanlı mirasını sekiz başlık altında inceleyebiliriz: Akkar Türkmenleri, Baalbek Türkmenleri, Dınniye Türkmenleri, Girit Türkleri, Lübnan’da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Anadolu kökenli aileler, Suriye Türkmenleri ve Çerkezler.
Akkar, Lübnan’ın kuzey vilayeti içinde yer alıyor. Akkar’da Kavaşra ve Aydamun adlı iki Türkmen köyü var. Kavaşra, Türkçeyi korumuş olması ve Türkiye ile ilk ilişki kuran köy olması nedeniyle ön planda. Nüfusu 3000 civarında ve tamamı Türkmen. 5000 nüfuslu Aydamun’da 3500 civarında Türkmen yaşıyor. Yakınındaki 5000 nüfuslu Masta Hasan’da da yaklaşık 350 Türkmen; 1200 nüfuslu el-Dibbabiye’de 50 Türkmen yaşamakta. 2500 nüfuslu El-Davsi Köyü’nde birkaç Türkmen aile ve 50 civarında Türkmen yaşıyor. Akkar’da yaşayan Türkmen sayısı 7000’den fazla.
Baalbek Türkmenleri ile Türkiye’nin tanışması Akkar Türkmenlerinin Türk yetkilileri Baalbek Türkmen köylerine yönlendirmesi ile 2007’de gerçekleşti. Bu bölgedeki Türkmenler beş Türkmen köyü ve Hermel yakınındaki bir köyde yerleşik. Duris’te 700, Şeymiye’de 1200, Nananiye’de 900, Hadidiye’de 600, Maşari Al Kaa 500 kişi olmak üzere Baalbek’te 4000’e yakın Türkmen yaşıyor.
Dınniye’de yaşayan Türkmenler ile Türkiye’nin ilişkisi Baalbek Türkmenlerinden de sonra 2011’de kuruldu. O döneme kadar ne Türkiye’nin ne de diğer Türkmen bölgelerinin Dınniye Türkmenleri hakkında bir bilgisi yoktu. Dınniye’de; Havvara’da 600, Gurhayye’de ise 100 civarında Türkmen yaşıyor.
Günümüzde 10 bin civarında Giritli Türk’ün Lübnan’da yaşadığı tahmin ediliyor. Ayrıca Beyrut’ta ekonomik nedenlerle buraya göç etmiş 50 bin civarında Türk vatandaşı yaşıyor. Trablus ve Akkar’da şehrin önde gelen aileleri olarak bilinen; Osmanlı döneminden kalan büyük aileler bulunuyor. Trablus’ta sadece Türkmani soyadını taşıyan birbiriyle akraba 200 aile var. Türkmani ailesi üyelerinin kurduğu “Lübnan Türkmani Cemiyeti” de faaliyetlerini sürdürüyor. Osmanlı-Rus Savaşı (1877–78) sonrası Ortadoğu’ya yerleştirilen Çerkezler de Türkiye ile bağlarını sürdürüyor.
Suriye’deki iç savaş nedeniyle Lübnan’a da önemli sayıda Suriyeli Türkmen göç etti. Halep ve Lazkiye’de yaşayan Türkmenler en yakın ülke olan Türkiye’ye göç etti. Humus ve Tartus’ta yaşayan Türkmenlerin bir kısmı da coğrafi olarak en yakında bulunan ve akrabalık ilişkisi içinde oldukları Akkar ve Baalbek’teki Türkmen bölgelerini tercih etti. Binlerce Türkmen Akkar bölgesine göç ederken kimi Türkmen grupları da Baalbek’e göç etti. Şam’da yaşayan Türkmenlerden de ciddi sayılabilecek oranlarda kişinin Beyrut ve Trablus’a göç ettiği biliniyor.
Lübnan Türkmenlerine bakış konusunda dönüm noktası Recep Tayyip Erdoğan’ın Lübnan ziyaretinde Kavaşra’nın yakınında gerçekleştirdiği miting oldu. Türkiye’nin Türkmenlerin arkasında olduğu görüntüsü vermesi de Türkmenlerin konumlarını, imajlarını olumlu yönde etkiledi. Beyrut’ta açılan Yunus Emre Türk Kültür Merkezi ve 2014 TİKA Lübnan Koordinatörlüğü de Türkmenlere yönelik ilgi ve yardımların artması açısından önemli rol oynadı.
Türkiye’nin başını çektiği mevcut güncel faaliyetler öncelikle yerel ölçekte Lübnan’daki Türk varlığının hayatını kolaylaştırıcı ve onların Lübnan içerisinde temsilini mümkün kılacak çalışmalara yoğunlaşmış vaziyettedir. Şu anda Lübnan’da konuşulan Türkçe, UNESCO’nun somut olmayan kültürel miras içerisinde tehlikede olan diller programı ölçütlerine göre değerlendirildiğinde kritik tehlike altındadır. Lübnan Devleti’nin politikaları neticesinde ülkede prestij dili Arapça ve Fransızca haline gelmiş ve özellikle genç kuşak Türkler arasında Türkçenin kullanım oranı düşmüştür. Bu anlamda Türkçenin genç yaştaki Türklere öğretilebilmesi için Lübnan Devleti nezdinde yapılacak girişimlere ve başlatılacak inisiyatiflere acil ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktada Lübnan’daki üniversitelerde Türkiye’nin desteği ile Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinin açılması hayati öneme haizdir.
2025 yılına geldiğimizde; Türkmenlerin durumunda iyileşmeler olsa da Lübnan’da hala herhangi bir siyasi temsilcileri veya güçlü bir sivil toplum kuruluşları yok. Önümüzdeki süreçte bu yönde de çalışmalar yapılması gerekiyor. Her şeye rağmen Lübnan’da yaşayan Türklerin Türklüğe ve Türk Dünyasına bağlılıklarını sürdürmek için göstermiş oldukları duyarlılık ve mücadele takdire şayandır.