30 Ocak 2025
weather
12°
Twitter
Facebook
Instagram

Muhalefetin suç işleme özgürlüğü

YAYINLAMA:
Muhalefetin suç işleme özgürlüğü

Suçun önlenmesi ve cezalandırılması toplumun güvenlik kaygılarının giderilmesinin temel prensibidir. Suçun yöntemi ve nevi ne olursa olsun cezasızlık algısının oluşması güvenlik kaygısını artırır. Aynı şekilde suçlunun adı, sanı, unvanı ve makamına göre bir ceza algısının oluşması da adalete olan güveni sarsar. Hukuk önünde herkes eşit olduğu sürece adalet kaygısı ortadan kalkar.

Bu durumun ortadan kaldırılması için Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan 4. Yargı reformu stratejisi çerçevesinde önemli hedefler belirlendi. Özellikle 2 yılın altında ceza öngörülen suçlarda tutuklama yapılabilmesinin önü açıldı. Toplumda “bir çok suç kaydı olan bir suçlu nasıl olurda elini kolunu sallayarak gezebilir” şeklindeki cezasızlık algısının giderilmesi amaçlandı. Trafikte yaşanan magandalığın önüne geçecek olan düzenlemede kamuoyundan büyük bir destek aldı. 

Meselenin diğer boyutu ise seçilmişlerin suç işleme özgürlüğünün olduğuna yönelik oluşan kirli bir algıdır. Bu algının oluşmasının nedeni ise yargı değil bizzat seçilmişlerin kendisidir.

Hukuk devletinde hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü yoktur. Hiçbir suç da cezasız değildir. Bugün birileri imtiyazlı kılınmak, suç işleme özgürlüğüne sahip olmak ve cezalandırılamaz güdüsüyle hareket ediyor. Daha da ileri gidip yargı mensupları görevlerini yaptığı için ailesiyle birlikte tehdit ediyorlar.

Seçimlerden istediği sonucu alamayan Kemal Kılıçdaroğlu YSK üyelerine “çete” suçlaması yöneltiyor. CHP’li yöneticiler “sokaklarda gezemezsiniz” diyerek YSK üyelerini tehdit ediyor. Ellerine mahkeme tebligatı ulaştığında ortalığı velveleye verip yargılanmaktan kaçmaya çalışıyorlar. Devletin bürokratlarını, valilerini, yargıçlarını tehdit ediyorlar. Öğretmenleri, çiftçileri aşağılıyor, hakaret ediyorlar. “AKP iktidardaysa sebebini sizsiniz” diyerek onların iradesini küçümsüyorlar. Seçilmiş olmalarını “suçtan azade” olmakla eş tutuyorlar.

CHP ve DEM’li bazı belediyeler asli görevleri olan halka hizmeti bir kenara bırakıp teröre yardım ve yataklık ediyorlar. Hukuk gereğini yapınca da sokaklara dökülüyor, “halkın iradesi gasp ediliyor” diyorlar. “Biz seçilmişler Türkiye Cumhuriyeti anayasasından üstünüz” diyorlar. 

CHP’li Belediye başkanlarının da içinde olduğu rüşvet ve yolsuzluk ağı çökertiliyor. İhaleye fesat karıştırıldığı ve haksız mal edinildiği tespit ediliyor. “Atatürk’ün partisinde bunlar olmaz, yargı iftara atıyor” diyorlar. Geçmişte birçok CHP’li belediye başkanının rüşvet ve yolsuzluk yaptığı ortağa çıktığı için partiden ihraç edildiğini görmezden geliyorlar. “Tamamda kardeşim hep mi CHP’li belediyeler bu suçları işliyor?” diyerek düzmece bir suçlama olduğu algısını oluşturmaya çalışıyorlar. Aynı soruyu hükümete değil de kendilerine sorsalar zaten cevabını bulacaklar. 

Muhalefetin istediği şey çok açık: “Biz her suçu işleyelim ama yargılanmaktan muaf olalım.” Bu talebe geçit vermeyen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek suçun ve suçlunun üzerine gidiyor diye muhalefet tarafından hedef alınıyor. Hakarete uğruyor ve tehdit ediliyor. Başsavcının tek suçu var o da kimseye suç işleme özgürlüğü tanımamak!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in hakaretine CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın’da destek veriyor. İfadesinde de suçu Özgür Özel’e atıyor ve  “Aynı ifadeleri Genel Başkanımız kullandığı için kullandım” diyor. 

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da “…Bak Başsavcı sana söylüyorum; Sana hiçbir faydamız olmaz senin zihnin çürümüş de... Biz var ya senin bile evlatlarını kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Bunu unutma. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın. Senin evlatlarını sabahın köründe kimse evinden almasın. Senin tıynetinin, senin aklının, senin zihninin içinden geçen yol ve yöntemleri bu memleketin her ortamından söküp atacağız ki senin dahi senin bile yuvana, çocuklarına huzuru temin edelim. Bu kötü niyetli, insanlardan bu memleketi temizlemek zorundayız sevgili dostlarım. Başka yolu yoktur. Buna mecburuz…” sözleriyle Başsavcıyı ailesiyle tehdit ediyor. Sonrada zeytinyağı gibi üste çıkıp “ben çocuklarını korumak istedim” diyor. Yetmiyor, “İstinaf benim hakkımda ceza versin bu iktidar Yargıtayın karar gününü göremez. Bu millet ayağa kalkar” diyerek hukuk tanımazlığını gösteriyor ve suç işleme özgürlüğüne sahip olduğunu zannediyor.

Muhalefetlerini ırkçılık üzerine kuran kimi siyasi figürler ise Avrupa’dan esinlendikleri siyasi şovları Türkiye üzerinde deneyerek toplumsal bir gerginlik oluşturmak istiyor. Avrupa’da yükselen ırkçı akımlarının devamı niteliğinde faaliyet gösteren bu zihniyet Türkiye karşıtlığından besleniyor ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ediyor. Haklarında başlatılan soruşturmalara karşı da “bin defa daha söylerim” diyerek hukuku tanımayacaklarını ilan ediyor. Suçsuz yere tutuklandığı iddiasıyla sosyal medyadan tepki gösterilmesine karşı sanığın avukatları mahkeme savunmalarında müvekkillerinin suç işlediğini kabul edip, “Müvekkilimiz yanıltıcı bilgiye yol açmaktan yargılanabilir. Ama halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan yargılanmalı mı diye tartışıyoruz. Belki mahkemeye yol gösterici olur diye” açıklamasında bulunuyorlar.

Ülkemizi sarsan, milletimizi derinden etkileyen felaketlerde bile toplumsal tahrik kampanyasında bulunmaktan geri durmuyorlar. Salgın, deprem, yangın, sel ve diğer felaketleri siyasi istismar için fırsat görüyorlar. İftira ve karalama siyasetiyle iktidarı devirmek ve toplumsal kutuplaşmayı artırmak için çabalıyorlar. 

Eleştiri elbette herkes için haktır. Ancak hakaret etmek, tehdit etmek, aşağılamak, toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmek özgürlük değildir. Bugün, özgürlüğü bu şekilde tanımlayanlar, ne yazık ki de bu ülkede en çok hak, hukuk, adalet diye bağırma yüzsüzlüğünü gösterebiliyorlar.

Hiç kimse hukuktan üstün değildir ve olmamalıdır. Tepeden tırnağa hiçbir seçilmiş de suç işleme özgürlüğüne sahip değildir. Suç varsa ceza da vardır.

Kimse, “ben yargılanamam” diyemeyeceği gibi hiç kimse de “siyaseten önümü kesmek istiyorlar” diyerek işlediği suçların üzerini örtmeye yeltenmemelidir. 

Hukuk herkesin kapısını çalacak güçtedir. Adalet ancak böyle sağlanır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *