Son bir yılda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en çok bir araya geldiği lider oldu Rusya Devlet Başkanı Putin. Bu sık görüşmelerden sonuncusu dün Moskova’da gerçekleşti. Bu görüşme, ABD’nin Suriye’den çekilme kararı almasının ardından yapılan ilk yüzyüze toplantı olması bakımından ayrı bir önem taşıyor. İkili görüşmenin hemen öncesinde Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan bir açıklamada, “ABD’nin Suriye’den çekildiğine dair somut adımlar görülmediği” ifadesine yer verildi. Bu açıklama, Rusya’nın ABD’nin çekilme söylemine dair bazı şüphelerinin olduğunu göstermenin yanı sıra, ABD’nin süreci hızlandırmasına yönelik bir baskı olarak da düşünülebilir. ABD’nin Suriye topraklarını terk etmesini en çok arzulayan ülkelerden birinin Rusya olduğu kuşkusuz.

Rusya ile ABD, uluslararası sistemin tek-kutuplu mu çok-kutuplu mu olduğu yönündeki tartışmaların baş aktörü. ABD, SSCB’nin dağılması sonrasında tek kutuplu bir dünya düzeninin ortaya çıktığını ve kendisinin bu kutbun lideri olduğunu savunuyordu. Ancak özellikle 2000’li yıllarda yaşanan bölgesel ve küresel gelişmeler, ABD’nin söylemini sarsmıştı. Rusya, Çin ve Hindistan gibi Asya ülkeleri, ABD’nin bir zamanlar tartışmasız olan üstünlüğünü örselemeye başladı. Dünya siyasetinin ve ekonomisinin merkez noktası doğuya doğru kaydı. Artık “liberal politikaların savunucu ABD’nin liderliğinde tek kutuplu bir dünya” değil, Rusya ve Çin gibi yükselen güçler sayesinde “çok kutuplu bir dünyadan” bahsediliyor. Küresel politikada ciddi değişimler yaşanırken, ABD’nin, Rusya ve Çin tarafından daha büyük bir tehdit algılamaya başladığı bir gerçek. Nitekim ABD’nin ulusal savunma ve ulusal güvenlik strateji belgelerinde Rusya ve Çin’in “küresel rakip” olarak tanımlandığı ve ABD’nin dış politikasını ve güvenlik stratejisini bu tespit uyarınca yeniden şekillendirdiği biliniyor.

Bu küresel rekabetin Avrasya bölgesinde birçok yansıması oldu. 2008’de Gürcistan’da yaşananlar da 2014’ten bu yana Ukrayna’da devam eden süreç de, ABD-Rusya rekabetinin birer yansımasıydı. Suriye’deki gelişmelerin de bu iki örnekle beraber anılması yanlış olmaz. Suriye’de, ABD ile Rusya arasında vekâleten sürdürülen mücadele, küresel rekabetin Ortadoğu’daki izdüşümü idi. Rusya, Gürcistan’da ve Kırım’da kazanan taraftı. ABD, o yüzden Ortadoğu’daki mücadeleyi kaybetmemek için direnmişti. Ancak gelinen noktada Rusya’nın Suriye’de de kazanan taraf olmaya çok yakın olduğunu gösteriyor. Dün, Erdoğan ile Putin arasındaki toplantıyı bu çerçeveden de değerlendirmek gerek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Moskova’da Putin’le bir araya geldiğinde nelerin konuşulduğu ve hangi konularda mutabık kalınarak nasıl adımların atılacağı sadece Suriye açısından değil tüm Ortadoğu açısından önem taşıyor. Ayrıca bu görüşmeyle, 32 km genişliğindeki güvenli bölgenin kurulması ve o bölgede Türkiye’nin kontrolü ele almasına Rusya kerhen bile olsa rıza gösterecektir. Erdoğan-Putin görüşmesi, Türkiye ve Rusya’nın Suriye’deki gücünün artacağına dair ipuçları veriyor. Netice itibarıyla bu görüşmeyle ABD’nin Suriye’de kaybettiği ve Rusya’nın bu mücadelenin de kazanan tarafı olduğu bir kez daha ilan edilmiş oluyor.

Güney Kafkasya ve Doğu Avrupa’nın ardından Ortadoğu’da da Rus nüfuzu ABD’nin aleyhine olacak şekilde artıyor. Bu açıdan bakıldığında Rusya, Suriye’den istediklerini almışa benziyor. Ancak Türkiye’nin tüm beklentilerini karşılanıp karşılanmadığını zaman gösterecek. Şimdilik kesin olarak söylenebilecek şey, Suriye’de nihaî çözümün Rusya’nın onayı alınmadan mümkün olamayacağıdır.