Yıldıray Çiçek / TÜRKGÜN
Türkiye’nin bir mülteci meselesi var mı? Var… Suriye’den gelen milyonlarca ve Afganistan ile Pakistan’dan gelen yüzbinlerce insan bu meselenin ana spotu durumundadır. Bu mesele her türlü kaosa, krize ve istismara açık bir vaziyette Türkiye’nin gündemine oturmuştur.
Suriye’den, Afganistan’dan ve Pakistan’tan gelen mülteciler içinde toplumu rahatsız eden pervasızlıklar, ahlaksızlıklar, çeteleşme halleri vatandaşlarımızı gerçekten rahatsız etmektedir. Gelen mültecilerin misafir, konuk adabında değil de, bu toprakların asıl sahibi gibi yerleştikleri bölgelerde vatandaşlarımıza sözlü, fiziki olarak rahatsızlık vermesi toplumda odaklanmış bir mesele yaratmaktadır.
Suriye’de barışın, huzurun hâkim hale gelip milyonlarca Suriye’linin vatanına, yuvasına dönmesi en büyük temenni haline gelmiştir. Ancak bu durum kısa vadede olacak bir şey gibi gözükmemektedir. Türk devletinin Suriye üzerindeki terörle mücadelesi kararlı bir şekilde sürmektedir. Bu mücadelenin iki yönlü kazancı olmaktadır. Hem Suriye-Türkiye arasında terör koridorları parçalanmakta hem de vatanına dönecek Suriyelilere yeniden alan açılmaktadır.
Bugüne kadar ülkesine dönen Suriyeli sayısının 492 bin 983 olması da bu manada önemlidir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Nasıl Doğu ve Güneydoğu’ya huzur getirmişsek, Amerika’nın ve Avrupa’nın elinden Suriye’yi, Irak’ı da kurtaracağız, oralara da huzur getireceğiz” sözü de Türk devletinin bir başarısı olarak gerçekleşirse Türkiye mülteci meselesini böylelikle kökten çözmüş olacaktır.
Türk devleti toplumda rahatsızlık veren mülteci meselesine devletin ortak aklı ve iradesiyle muhakkak çözüm bulmalıdır.
Mahalle aralarında kılıçlarla, bıçaklarla, palalarla birbirine saldıran çeteleşme halleri Türkiye’nin birçok bölgesinde izlediğimiz manzaralardır. Sabahtan akşama kadar sosyal medyada yayınlanan Suriyeli, Afganlı ve Pakistanlı mültecilerin tacizlerine, tahriklerine dair videoların yayınlanması da toplumda “Huzurumuz bozulacak” kaygısını tetiklemektedir. Türk devleti mülteciler meselesine kökten çözüm bulana kadar, en azından bu tür olaylara karışanların gözünün yaşına bakmamalıdır.
“2016’dan bugüne kadar 19 bin 336 Suriyelinin de asayiş sorunları sebebiyle ülkeden çıkışı sağlandı” bilgisi de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından kamuoyuna verilmişti. Vatandaşa en ufak bir şekilde yan bakanın, huzurunu bozanın akıbeti bu olmalıdır.
Suriye’den, Afganistan’dan ve Pakistan’tan gelen mültecilerin disiplin ve denetleme mekanizması altında tutularak topluma zarar veren unsurlar olarak görülmesi engellenmeli ve onlar üzerinden yapılan kışkırtma eylemleriyle kaos, kriz ve iç çatışma arayışında olanlara malzeme verilmemelidir. Mülteci meselesinde samimi olarak kaygılarını, endişelerini dillendirenlerin yanında, elbette bu meseleyi kaos yaratma malzemesi olarak kullanmak isteyenler de olacaktır. Bu iki grubu birbirinden ayırmak için herkes çok dikkatli davranmalıdır. Türkiye’nin mülteci meselesini görmemek bu konuda samimi kaygısı olanları küstürmek, kaos peşinde olanları güçlendirmek anlamına gelecektir. Son aylarda artan olaylar, yaşanan aşırı hareketlilik özel bir dikkat gerektirmektedir.
Türk devletinin, Türkiye’nin geleceği ve huzuru için bu konuda sağduyulu ve kökten çözüm olacak ortak aklı harekete geçireceğinden şüphem yok…