Flinders Petrie, Hawara'daki mumyaları ilk bulduğunda bu çokkültürlü hayat tarzını görmeden gelmişti. Ancak kısa süre içinde portre mumyaları Victoria İngiltere'sinde çok popüler oldu. Holman Hunt ve Laurence Alma-Tadema gibi sanatçılar 1888'deki sergiden çok etkilendi. Hatta Oscar Wilde'ın resmi yapıldıktan sonra hiç yaşlanmayan genç bir adamı anlattığı "Dorian Gray'in Portresi" romanına bile bu mumyaların ilham olduğu söyleniyor.
GERÇEK İNSANI DEĞİL İDEAL İNSANI YANSITIYOR
Elbette portreler, mumyaların gerçek yüzlerinin daha fazla merak edilmesine neden oluyor. Ancak Price'a göre, portre o kişinin gerçek halini değil idealize halini yansıtıyor. Çünkü portrelerdekiler hep genç, hep güzel, hep sağlıklı. Price, "Bence bu resimler o kişilerin dış görünüşlerinin idealleştirilmiş hali. İnsanlar bunu tartışacaktır eminim ama bence tanrılara, insanüstü varlıklara benziyorlar" diye konuştu.
Portrelerden birindeki defne dallarına dikkat çeken Price, kişilerin tarzlarının da insanüstü varlıklar olarak görülen Roma İmparatoru ve İmparatoriçesi'nden etkilendiğini belirtti.
Peki Greko-Romen mumyaları eski mumyalarla yan yana sergilenecekse, bu kadar radikal bir tarz değişikliğinin sebebi ne? Price bunun amacının dikkat çekmek olabileceğini ifade ederek, "Düşünün gittiğiniz şapelde yan yana 20 mumya var. Mumyalanmış akrabanızın dikkat çekmesini, oradan geçenlerin dualarını almasını sağlamak için dikkat çekici bir şeyler gerek" dedi.
Elbette bunlar hep yoruma dayalı bilgiler. Ancak şurası kesin: Antik Mısırlılar mumyalanmış akrabalarının binlerce yıl sonra dahi insanlığın merakını cezbedeceğini hiç düşünmemişti. Ancak mumyaların sandıklarını dikkat çekici bir biçimde süsleme çabaları bugün hâlâ bekleneni veriyor. Kimileri sandıklarda resimlerle kimileri bandajların altıyla ilgileniyor. Ama Mumyalar çekiciliklerini hiç ama hiç kaybetmiyor.
Kaynak: Hürriyet