u003cbu003eKan bağı olmadan da birbirleriyle aynı evde yaşamış olabilirleru003c/bu003eAraştırmanın liderlerinden Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Füsun Özer, araştırma sonuçlarının eski insan topluluklarında kan bağından farklı sosyal akrabalık türlerinin de olabileceğini gösterdiğini belirtti.Bu çalışma ile Neolitik dönemde ailelerin sadece kan bağı üzerinden değil hane grupları oluşturabileceğini gösterilmiş oldu. diyen Özer, Anlıyoruz ki kan bağı olmadan da birbirleriyle beraber, aynı evde yaşamış olabilirler. Günümüz toplumunda temel yapı taşı birbirine kan bağıyla bağlı bireylerden oluşan ailelerdir. Ancak arkeologlar, ilk tarımcı toplumlarda hane grubunun kan bağı olmadığı halde birbirleriyle aile gibi olabilen kişilerden oluşabileceğini tahmin ediyordu. Bu çalışma ile o toplumları bir arada tutanın kan bağı olmadığını, bunun yerine toplumun ortaklaşma ve paylaşım kültürü çerçevesinde birlikte hareket edebilen bireylerden oluşmuş olabileceğini, genetik verilerle desteklemiş oluyoruz. ifadelerini kullandı.u0026nbsp;
Farklı akrabalık yapılarına ilişkin güçlü bulgularHacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölüm Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal da Boncuklu Höyük'te aynı mezara gömülü bir kadınla yeni doğan bebek arasında hiçbir biyolojik akrabalık bulunmadığını belirterek, Çatalhöyük ve Barcın'da aynı binaya gömülü çocukların birçoğunun biyolojik olarak aynı aileden geldiklerini gösteren hiçbir kanıt da yoktu. Çatalhöyük, Barcın ve muhtemelen başka Neolitik topluluklarda, toplumsal örgütlenmenin salt biyolojik akrabalık üzerine kurulu olmayabileceği çıkarımına ulaştık. dedi.u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;u0026nbsp;
Erdal, Çatalhöyük gibi büyük nüfuslu yerleşimlerin yüzyıllar boyunca eşitlikçi bir kültürü korumuş olmalarını bu tür toplumsal akrabalık bağlarına borçlu olabilirler. değerlendirmesinde bulundu.ODTÜ Enformatik Enstitüsünden bilgisayar bilimci Doktor Öğretim Üyesi Elif Sürer, Bugüne kadar antik DNA çoğunlukla insan hareketliliğini incelemek için kullanıldı. Burada ise DNA verilerini akrabalık tahmini için kullandık. Yürüttüğümüz simülasyonlarla akrabalık seviyesini doğru tahmin ettiğimizi belirleyebildik. Çalışma, geçmiş gelenekleri deşifre etmemize olanak sağladı. diye konuştu.u0026nbsp;
Daha yeni başlıyoruzODTÜ Yerleşim Arkeolojisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çiğdem Atakuman ise Devam eden çalışmalarımızın sonuçları, tarihsel perspektifte insan sosyal davranışını tüm çeşitliliğiyle anlamamıza imkan verecek bir dönüm noktası olabilir. ifadesini kullandı.
Atakuman, araştırmanın kapsamını daha da ileriye götürmek istediklerini belirterek, Çalışma genişletildiğinde, tarih kitaplarında Neolitik dönemdeki sosyal hayata ilişkin çok daha kapsamlı verilere yer verilebilecek. Daha yeni başlıyoruz. dedi.Doktorasını ODTÜ'de tamamlayan makalenin ilk yazarı Reyhan Yaka, DNA analizlerine ilişkin, Kemikler, çok eski ve içindeki genetik bilgiyi taşıyan moleküller, zaman içinde oldukça bozulmuş. Bu nedenle analiz edilenlerin sadece üçte birinin DNA'sını çıkarabildik bilgisini verdi.u0026nbsp;