22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi. Mustafa Kemal, Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı.
Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi.
Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.
ZAFERLERLE DOLU HAYAT
1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de büyük bir destana imza attı. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu.
Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı.
CEPHEDEN CEPHEYE KOŞTU
Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 250 bin şehit veren Türk milleti, bağımsızlığı uğruna her bedeli ödeyeceğini tüm dünyaya gösterdi.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916 tarihinde tümgeneral oldu. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı.
Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Veliaht Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü.
Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi.
MİLLETE ÖNDERLİK ETTİ
Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı topraklarını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı.
22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle 'Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını' söyleyerek bağımsızlığın fitilini ateşledi.
23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 23 Nisan 1920'de TBMM'yi açtı.
BAĞIMSIZLIĞI GETİRDİ
Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da adeta vekalet savaşı yürüten Yunanlıların İzmir'in işgal etmesine karşın atılan ilk kurşunla başladı.
Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı.
Ömrünü milletine adayan büyük önder, 10 Kasım 1938'de saat 9'u 5 geçe hayata veda etti.
ATA'NIN GENÇLERE SON SELAMI
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet Bayramlarınıçocuklar gibi sevinçle karşılardı. Ancak 1938 Cumhuriyet Bayramı etkinliklerine çok istemesine rağmen katılamamıştı.
Gençler Atatürk'ü yalnız bırakmadı Dolmabahçe önlerine tekneyle gelen gençler Atatürk'ü çok duygulandırdı. Atatürk gençlere son selamını verirken gözlerinde yaşlarla "Bunlar bizim cumhuriyeti emanet ettiğimiz gençlerimiz, ne gür sesleri var." dedi.
KUTLAMALAR İÇİN ANKARA'YA GİDEMEDİ
Kılıç Ali anılarında 29 Ekim 1938 tarihli yaşananları şöyle anlatmıştı: "Cumhuriyet Bayramı nedeniyle her yer ışıklarla donanmıştı. Fakat her yerde derin bir sessizlik vardı. Millet içten içe ağlıyordu.
Atılan havai fişekler ve patlayıcı maddeler Atatürk'ü rahatsız etmiş olmalı ki zile basıp sofracısını çağırdı. 'Bu patırtılar nedir?' Zavallı Kamil aklınca Atatürk'ü üzmemek için bir yalan uydurdu.
Beni Cumhuriyet Bayramı'nda halkımdan uzak tutan bu hastalığa lanet ediyorum. Gelecek bayram... Eliyle susmamı işaret etti. Bana gelecek bayramdan bahsetme hatta gelecek aydan da. Ekim ayını çıkarabilirsem bile kasım ayını çıkarabileceğimi hiç sanmıyorum."
'Gök gürlüyor Paşam' Atatürk bu çocukça cevabın samimiyetini anladı ve güldü. 'Hadi enayi' Tekrar yatağına uzandı. Sabiha Gökçen anılarında, Atatürk'ün 28 Ekim 1938 akşamı kendisine şunları söylediğini nakleder: "Bugünü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim.
'BU GENÇLER BİZİM'
Cumhuriyet Bayramını Atatürk ile kutlamak isteyen gençler bir tekne ile Dolmabahçe Sarayı'nın önüne gelmiş, tezahüratlarıyla yeri göğü inletiyorlardı.
Atamızı görmek istiyoruz diye haykırmaya başladılar. Atatürk, gençlerin bu heyecanından büyük acılar içinde olmasına rağmen çok etkilenmişti.
29 Ekim sabahı ise Atatürk'ün erkenden kalktığını söyleyen ve kendisini görür görmez "Bugün bayram" dediğini aktaran Gökçen, "Akşama doğru gençler yine vapurları doldurarak tıpkı onun son 30 Ağustos'unda olduğu gibi Dolmabahçe Sarayı'nın önüne gelmişlerdi. Ata'yı görmek istiyorlardı.
Coşmuşlardı. Tezahürattan yer gök inliyordu. Odaya Doktor Neşet Ömer Bey'le Salih Bozok girdi. Atatürk onları yanına çağırdı. 'Duyuyor musunuz, bunlar bizim gençlerimiz, cumhuriyet emanet ettiğimiz gençlerimiz.
Ne gür sesleri var. Öyle bir nesil yetişiyor ki bu neslin heyecanı yurt ve bayrak aşkı köreltilmeyecek olursa dünyanın en mutlu ülkesi biliniz ki Türkiye olacaktır. Bu çocukları görmek istiyorum. Buraya kadar geldiklerine göre onlara hiç olmazsa el sallamalıyım."
BÜYÜK ACI İÇİNDE PENCERE ÖNÜNE GELDİ
Gökçen anılarında Atatürk'ün doktorların itirazlarına rağmen gençlere el sallamak istemesinden sonra pencere önüne gelene kadar çektiği ıstırabı ise şu sözlerle dile getirir: "Binbir güçlükle elbisesini ve ayakkabısını giydirdiler...
O balmumu gibi olan yüzü ıstıraptan mosmor oluyor, alnından ter damlaları halının üzerine sanki yağmur gibi iniyordu. O coşkun gençliğe el sallayacaktı.
ŞİŞLİ BELEDİYE BAŞKANLIĞI
Daha hayatta olduğunu, daha onlarla birlikte olduğunu, bu cumhuriyet bayramını onlarla birlikte kutladığını göstermek istiyordu... Pencerenin önüne koltuk yerleştirdiler.
Atatürk bu koltuğa oturdu. İşte o zaman dışarıda kıyamet koptu. Onu gören gençler çılgınca alkışlıyorlar, bayraklarını sallıyorlardı. Atanın gözlerinde yaş vardı.
Ulusunu, gençlerini buradan el ile selamladıktan sonra 'Yoruldum, çok çabuk yoruluyorum. Beni lütfen yatağıma yatırınız. Onları gördüğüm için çok mutluyum" dedi.
SON CUMHURİYET BAYRAMI MESAJI
Atatürk'ün Ankara'daki cumhuriyet bayramı etkinliklerine katılamaması üzerine mesajını Ankara Hipodromunda yapılan geçit resminden önce Başbakan Celâl Bayar okumuştur:
"Zaferleri ve geçmişi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber uygarlık nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketini en buhranlı ve zor anlarda eziyetten, felâketlerden, belâlardan ve düşman işgâlinden nasıl korumuş ve kurtarmış isen cumhuriyetin bugünkü verimli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silâh ve araçları ile donatılmış olduğun halde görevini aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur... Cumhuriyet Bayramı'nın on beşinci yıldönümü hakkınızda kutlu olsun."
Kaynak: Sabah