İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Türkiye ve Suriye'de yaşanan provokatif olaylara ilişkin yazılı açıklama yaptı.
Türkiye'nin onlarca yıldır pek çok farklı kökenden gelen milyonlarca sığınmacıya ev sahipliği yaptığını belirten Altun, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Bölgemizde milyonlarca insanın yerinden edilmesine neden olan bölgesel çatışmalara insani bir pencereden bakarak sorumluluk bilinciyle hareket ediyoruz. Çatışmaların kurbanı olan ve hatta kendi hükümetleri tarafından hedef alınan insanların onuruna ve özgürlüğüne duyduğumuz inançla insani yaklaşım konusundaki ısrarımızı sürdürüyoruz.
"Bu meseleyi göçmen karşıtlığını alevlendirmek için kullanmalarına izin vermedik"
Türk halkı, yurtlarını terk etmekten başka çaresi kalmayan insanlara son derece merhametli ve eli açık bir şekilde destek olmuştur. Büyük fedakarlıklarda bulunan halkımız bölgedeki kardeşlerini cömertçe desteklemiştir. Bu hissiyatla, dış politikamızda her türlü baskı ve provokasyona rağmen insani ilkelere bağlılığımız sürmektedir.
Marjinal muhalif grupların, bu meseleyi göçmen karşıtlığını alevlendirmek için kullanmalarına izin vermedik. Aynı şekilde, dış aktörlerin yaşanan bazı sıkıntıları suistimal ederek kendi reçetelerini bizim politikamıza dayatmalarına da izin vermeyeceğiz.
Son günlerde, bu konudaki sicilimizi ve sığınmacılara yönelik insani yaklaşımımızı lekelemek isteyenler Türkiye’yi hasmane bir ülke olarak göstermek için yoğun çaba sarf etmektedir. Ülkemizde zaman zaman gerginlikler ve talihsiz olaylar yaşanmakla birlikte bunların genele yayılan ve süreğen bir sığınmacı karşıtı dalga olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bunun aksini iddia edenler ya gerçeklerden bihaberdir ya da ülkemize karşı yürütülen talihsiz dezenformasyon kampanyasının bir parçasıdır.
"Merih Demiral'a yönelik suçlamalar Batılı ülkelerde kronikleşen bu hastalığın bir başka belirtisidir"
Birçok Avrupa ülkesinin güvenlik odaklı, yabancı ve İslam düşmanı yaklaşımı ile ülkemizin insani yaklaşımı arasında açık bir fark vardır. Türkiye, Avrupa'nın göçmen ve mültecilere karşı mücadelesinde çirkin yüzünü gösteren aşırı sağın karşısında gururla ve istikrarlı bir şekilde durmuştur.
Batılı ülkelerdeki bazı siyasi gruplar, bir yandan insan hakları üzerine öğütler verirken diğer yandan göçmen karşıtlığı ve yabancı düşmanlığını hoş görerek rahatsız edici düzeyde bir ikiyüzlülük sergilemektedir. Aşırı sağın istikrarsızlaştırıcı yükselişinin bir sonucu olarak Avrupa'nın sosyal ve ekonomik dokusunun çözülmesine tanık olmaktayız. Diğer taraftan Avrupa Futbol Şampiyonasında milli futbolcumuz Merih Demiral'a yönelik son suçlamalar, bazı Batılı ülkelerde giderek kronikleşen bu hastalığın bir başka belirtisidir.
Gerçek istikrarı arayan ve öğütledikleri insani ilkelere bağlı kalma konusunda ciddi olan ülkeler Türkiye'nin yanında yer almalı ve ırkçılık, yabancı ve İslam düşmanlığı güçlerine karşı mücadele etmelidir. Bizim politikamız çatışmayı sona erdirmek ve toprak bütünlüğüne haiz, vatandaşları barış ve özgürlük içinde yaşayan bir Suriye'yi yeniden inşa etmektir.Bunu başarabilmek için sığınmacıların güvenli bir şekilde geri dönmelerini sağlayacak insani ve hukuki altyapıyı oluşturmamız gerekmektedir.
Uluslararası toplum bu hedefe odaklanmakta başarısız olmuş ve bölgemizde nesiller boyu devam eden yerinden edilme sorunu ile yüzleşmeyi reddetmiştir.Yük paylaşımı konusunu ele almak üzere benzer düşünen kuruluşlarla birlikte çalışma isteğimizi defalarca dile getirmiş olmamıza rağmen şu ana kadar çok az destek gördük.Aynı zamanda, sığınmacı konusu ve ülkemizin politikasına yönelik provokasyonlara ve dezenformasyon kampanyalarına karşı mücadele etmekteyiz.
"Türkiye bölgede istikrar ve barışı sağlayan güç olmaya devam edecek"
Bu doğrultuda halkımız yalnızca hükümet kaynaklarımızdan gelen bilgilere itimat etmeli ve dezenformasyon kampanyalarına karşı dikkatli olmalıdır. Türkiye, bölgesinde barış ve istikrar için gerekli koşulların sağlanması konusundaki kararlılığını sürdürecektir.
Ayrıca bölge insanının içinde bulunduğu insanlık dramını asla göz ardı etmeyeceğimizi de belirtmek isterim. Başkaları bunu başaramazken ilkelerimize bağlı kaldığımız için asla özür dilemeyeceğiz.
Suriye politikamızın çatışmanın barışçıl bir çözüme kavuşturulmasını amaçladığını tekrar vurgulamak isterim. Bu yaklaşım, bölgede istikrar ve barış için zaruridir. Kökenlerine bakmaksızın insanlara onurlu bir şekilde davranmaya devam edeceğiz.
Tüm gayretimiz gelecek nesillere gurur duyacakları bir miras bırakmak yönündedir. Korkuya ve yabancı düşmanlığına asla geçit vermeyeceğiz. Irkçılık ve İslam düşmanlığına karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Bunları, hem inandığımız hem de doğrusu bu olduğu için yapacağız.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye, çalkantılı bir bölgede istikrar ve barışı sağlayan güç olmaya devam edecektir. Herkes bundan emin olabilir. Aynı zamanda, Suriyelilerin güvenli bir şekilde ülkelerine geri dönmelerini sağlayacak koşulların sağlanması da halen bir zorunluluktur. İlgili tüm aktörler, bölgede, Avrupa'da ve Avrupa'nın da ötesinde istikrarı sağlamak için bunu gerçeğe dönüştürmek üzere birlikte çalışmalıdır. Özellikle Batılı ülkeleri, iş birliği ve yük paylaşımı yoluyla kendi öğütlerini hayata geçirmeye davet ediyoruz.”