Milli Savunma Bakanı Akar ve Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Güler Uluslararası Askeri Kuruluş statüsüne ulaşan Deniz Güvenliği Mükemmeliyet Komutanlığı'nın(MARSEC COE) açılış töreninde konuştu.
Milli Savunma Bakanı Akar ve Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Güler Uluslararası Askeri Kuruluş statüsüne ulaşan Deniz Güvenliği Mükemmeliyet Komutanlığı'nın(MARSEC COE) açılış töreninde konuştu.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, "NATO müttefiklerimiz, dünyanın birçok bölgesinde terör örgütlerine karşı kararlılıkla mücadele etmişlerse de maalesef PKK/YPG terör örgütüne karşı aynı kararlı duruşu göstermemiştir" dedi.
Akar, konuşmasında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, ülkesinin ve 84 milyon vatandaşının güvenliğini sağlamanın yanı sıra, pandemi şartlarına rağmen NATO’ya katkılarını da aralıksız sürdürdüğünü belirtti.
"Böyle bir kuruluşa ev sahipliği yapmaktan dolayı da büyük mutluluk duyuyoruz"
Mükemmeliyet merkezlerini NATO’nun dönüşüm çalışmalarının temel taşı olarak nitelendiren Akar, "2005 yılında Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezini kuran Türkiye, bugün de Uluslararası Deniz Güvenliği Askeri Projelerinde küresel bir marka ve lider olacağına inandığımız NATO Deniz Güvenliği Mükemmeliyet Merkezi Komutanlığını kurarak İttifak’a katkılarına devam etmektedir. 27 mükemmeliyet merkezinin 14’üne sponsor olmanın yanı sıra böyle bir kuruluşa ev sahipliği yapmaktan dolayı da büyük mutluluk duyuyoruz. NATO ve müttefiklerin de katkısı ile Deniz Güvenliği Mükemmeliyet Merkezi Komutanlığı’nın, deniz güvenlik harekatına yönelik eğitim, araştırma, geliştirme ve karşılıklı çalışabilirlik konularında önemli bir boşluğu dolduracağını ve NATO’nun ortaklık ruhuna önemli katkılar sağlayacağını değerlendiriyorum" diye konuştu.
"NATO’nun gerçek bir müttefiklik ruhu içinde çalışması sağlanmalıdır"
Küresel ve bölgesel düzeyde risk, tehdit ve tehlikelerin arttığı bir dönemde ittifakın dayanışmasının çok daha önemli hale geldiğini vurgulayan Bakan Akar, şunları söyledi:
"Türkiye olarak inancımız odur ki NATO, varoluş gerekçesini korumakta ve NATO’nun önemi giderek artmaktadır. Bu nedenle ittifak daha da güçlendirilmeli ve NATO’nun gerçek bir müttefiklik ruhu içinde çalışması sağlanmalıdır. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye, İttifak’ın yükünü ve tüm değerlerini paylaşarak NATO’yu kendi güvenliğinin merkezine koymakta ve aynı zamanda NATO’nun güvenliğinin merkezinde yer almaktadır. Yine NATO’ya kuvvet katkısında birinci, komuta yapısı dahil, NATO misyon, harekat ve karargahlarına yaklaşık 3 bin personel ile iştirak ederek sıralamada ilk beş ülke arasındadır. Bunun yanı sıra gayri safi milli hasılasının yaklaşık yüzde 2’lik oranı ile askeri bütçeye en fazla katkı sağlayan ilk sekiz ülke arasında yer almaktadır. Özellikle belirtmek isterim ki Türkiye, bölgesindeki risk, tehdit ve tehlikeler ile meşguliyetine rağmen İttifak’ın tatbikatlar, kuvvet yapısı ve kadrolarına kesintisiz bir şekilde katkı sağlamaya devam etmekte, NATO ve Avrupa’nın sınırlarını teröre, kaçakçılığa ve insan kaçakçılığına karşı korumak için ne gerekiyorsa yapmaktadır."
"En büyük yükü omuzlamış NATO ülkesiyiz"
Türkiye'nin dil, din, ırk, mezhep ayrımı gözetmeksizin 4 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaptığını, Suriye’nin kuzeyinde ise 5 milyon Suriyeliye insani şartlarda yaşamaları için destek olduğunu belirten Akar, tüm bu faaliyetlerin yanı sıra Türkiye'nin, 2021 yılında VJTF Land yani NATO’nun hazır gücünün Kara Unsur Komutanlığı görevini de başarıyla yerine getirdiğini söyledi.
Akar, 2022 yılı başından itibaren tam harekat kabiliyetine ulaşacak TURMARFOR ile 2023 yılında NATO’nun deniz unsur komutanlığı görevini üstleneceklerini belirterek, ittifakın deniz gücüne ciddi bir caydırıcılık ve etkinlik sağlayacak TURMARFOR için müttefik ülkelerin de katkılarını beklediklerini belirtti.
"NATO müttefiklerimiz, dünyanın birçok bölgesinde terör örgütlerine karşı kararlılıkla mücadele etmişlerse de maalesef PKK/YPG terör örgütüne karşı aynı kararlı duruşu göstermemiştir" diyen Akar, şöyle devam etti:
"Mutabakatların gereği yerine getirilmedi ve Türkiye terörle mücadelede yalnız bırakıldı"
Türkiye, ulusal güvenliğini ve bölgesel istikrarı tehdit eden PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütünün Suriye’nin kuzeyindeki eylemlerine karşı, birlikte mücadele için müttefiklerine sayısız çağrıda bulunmuştur. Defalarca NATO müttefiklerimize Suriye’de bir güvenli bölge oluşturulmasını önerdik ve birlikte bazı planlar üzerinde mutabık kaldık. Ne var ki bu mutabakatların gereği yerine getirilmedi ve Türkiye terörle mücadelede yalnız bırakıldı.
"Müttefiklerimiz yanımızda durmalıdır"
Türkiye, Suriye halkının acılarını dindirmek için en büyük yükü omuzlamış NATO ülkesidir ve Türk Silahlı Kuvvetleri de DEAŞ ile göğüs göğüse çarpışan tek NATO ordusudur. Beklentimiz, terörle mücadele konusunda müttefiklerimizin bizimle ortak hareket etmeleri, Türkiye’nin ciddi güvenlik kaygılarına birlikte çözüm aramaları ve yanımızda durmalarıdır. Tüm komşularımızın sınırlarına, toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygılıyız. Kimsenin hakkında, hukukunda, toprağında gözümüz yoktur. Mücadelemiz, terörledir, teröristledir.
Dün akşam ABD Savunma Bakanı Llyod James Austin ile telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Açık, yapıcı ve olumlu bir görüşme oldu. Devlet Başkanlarımızın verecekleri kararlara göre gerekli çalışmaları yerine getireceğiz.
"Mavi Vatanımızdaki hak, alaka ve menfaatlerimizi korumakta azimliyiz"
Türkiye bölgesinde ve dünyada tüm sorunların uluslararası hukuka uygun olarak, barışçıl yöntemlerle ve iyi komşuluk ilişkileri içerisinde çözülmesinden yanadır. Ancak Kıbrıs dahil, Mavi Vatanımızdaki hak, alaka ve menfaatlerimizi korumakta azimliyiz, kararlıyız ve buna muktediriz. Hiçbir oldubittiye müsaade etmeyiz.
"S-400 sistemlerinin alımını gizli saklı yapmadık"
Ülkemize yönelik risk ve tehditlerin en üst düzeye yükseldiği bir dönemde hava savunma sistemlerinin temini için müttefiklerimizle görüşerek ABD’den Patriot, Fransa-İtalya’dan SAMP-T alma girişimlerinde bulunduk. Ancak bu, çeşitli nedenlerle mümkün olmadı. Bunun üzerine istediğimiz şartları sağlayan Rusya’dan S-400 hava ve füze savunma sistemlerini satın aldık. Bunları gizli saklı yapmadık, gizli bir gündemimiz hiçbir zaman olmadı.
"Türkiye’nin içinde olduğu NATO, daha anlamlı ve daha güçlüdür"
Bu sistemleri almaktaki temel amacımız, ülkemizi ve 84 milyon vatandaşımızı havadan gelecek muhtemel tehditlere karşı savunmaktır. Muhataplarımızın bu konuda teknik anlamda kaygısını ele almaya hazır olduğumuzu da defalarca belirttik. Görüşmelerde açık ve şeffaf davranıyoruz. Makul ve mantıklı çözümler her zaman mümkün. Türkiye'nin NATO'ya katkısı ve NATO'nun Türkiye ile iş birliği, F-35'lerden, S-400’lerden çok daha derin ve kapsamlıdır. Bunu, NATO Genel Sekreteri Sayın Stoltenberg de açıkça ifade etmiştir. Sonuç olarak Türkiye’nin içinde olduğu NATO, daha anlamlı ve daha güçlüdür ve geleceğe daha emin adımlarla ilerleyecektir.