RÖPORTAJ: KADİR YILDIZ
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dünya ve Türkiye gündemini TÜRKGÜN'e değerlendirdi.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, söyleşimizin son bölümünde muhalefetteki dalgalanmalardan, Yeni Anayasa çalışmalarına, fenomen çetelerden, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne kadar pek çok konuda samimiyetle sorularımızı yanıtladı. Özgür Özel’in devlet ve siyaset tecrübesinden yoksun olduğunu, entelektüel birikime sahip olmadığını belirten Bahçeli, “Bunların aklı kiralanmış, fikri karalanmış, siyasetleri laçkalaşmış” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin milli irade tarafından kabul gördüğünün altını çizen Devlet Bahçeli, muhalefetin sistemle ilgili eleştirileri için, “Kuvvetler ayrılığı kalmadı diyorlar. Suçu da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne atıyorlar. Cehaletin bu kadarı ancak diplomayla olur!” diye konuştu.
Devlet Bahçeli, son günlerde gündemden düşmeyen fenomen çeteleri için ise, “Sülün Osman’a rahmet okutacak dolandırıcılar at koşturuyor” ifadelerini kullandı.
Yeni Anayasa Çalışmalarıyla ilgili “Milliyetçi Hareket Partisi, yeni anayasanın hazırlanmasında 100 maddelik teklif metniyle katkı vermeye kuşkusuz hazırdır” diyen Bahçeli, “Darbe anayasası Türkiye’ye layık değildir” açıklaması yaptı.
MUHALEFET KARANLIKTA
TÜRKGÜN: Muhalefetteki sert dalgalanmaları neye bağlıyorsunuz?
DEVLET BAHÇELİ: İlk olarak dürüst ve samimi değiller. Türkiye’nin meselelerine hâkim değiller. Yerli ve milli duruş sergilemekten bihaberler. İktidar gitsin de nasıl giderse gitsin anlayışıyla kaos tacirlerine hizmet ediyorlar.
Merhum Necip Fazıl’ın dediği gibi, bizdeki muhalefet, iktidarı düşürme şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır.
İkinci olarak, geleceğe dair bir vizyonları yok.
Üslupları kirli, usulleri karanlık.
Analitik bakıştan mahrumlar. Geçmişten ilham almadıkları gibi bugünü yorumlamaktan, geleceği kurgulamaktan acizler.
Sadece reddiye üzerine siyaset inşa ediyorlar.
Üçüncü olarak, iç ve dış politikada milletimizin lehinde tavır ve tutum geliştiremiyorlar. Türkiye düşmanlarına kulak veriyorlar, umut bağlıyorlar. İş birlikçiliğin ve iradesizliğin çekim alanına kısılmışlar.
Milli ve manevi değerlerimizle ters düşüyorlar. Türkiye’ye yabancı başkentlerden bakıyorlar. Amaca giden her yolu mubah sayıyorlar. Ülkü, ülke ve ilke birliği olmadığı için paylaşım kavgası içindeler.
GANİMET VE YAĞMA TAKSİMİ
Siyasi ahlak ve sorumluluk ruhuna sahip olmadıklarından dolayı imzaladıkları protokollerle birbirlerine bakanlık ikram ediyorlar. Önüne gelene cumhurbaşkanı yardımcısı sözü veriyorlar.
Âdeta ganimet ve yağma taksimi yapıyorlar.
Dünya siyasetinde bugüne kadar hiç yaşanmamış çarpıklıkların aktörü olmuş durumdalar.
Demokrasiyi bilinen tüm tanımlarının yanı sıra, siyasal bir toplum içinde çıkarların temsilinin gücün sınırlanmasıyla birleştirilmesi olarak ifade etmek mümkündür.
Devlet ve siyaset sadece ülkenin ve milletin değil, toplumsal aktörlerin ve onların hak, hürriyet ve sorumluluklarına ulaşmalarına hizmet etmedikçe yüksek bir demokrasi standardının oluşması ham bir hayaldir.
Bunları şunun için söylüyorum, muhalefetin demokrasi iddiası yavan ve yeğnidir. Kaldı ki yalnızca laftadır.
Kendi içinde hiziplere bölünmüş, kulislere teslim olmuş, menfaat çekişmelerine tutulmuş, halkın özlem ve hissiyatına yabancılaşmış bir muhalefetin demokrasi tezi çürük ve defoludur.
Milli iradeyi hazmedemeyen bir siyasi partinin demokrasiyi özümsemesi akla ve mantığa aykırıdır.
TÜRKGÜN: Milli iradeyi hazmedemeyen derken kastınız nedir?
DEVLET BAHÇELİ: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni kabul ve tasdik eden milli iradedir.
Peki bu muazzez yönetim reformunu bir türlü içlerine sindiremeyenler, sürekli olarak karalamaya yeltenenler, tek adam rejimi, ucube sistem, despotizm diyerek iftira atanlar demokrasiye kastetmiş olmuyorlar mı?
14 ve 28 Mayıs cumhurbaşkanı ve milletvekilliği genel seçimlerinin meşruiyetini tartışmak, milli iradeye leke düşürmek için sinsi sinsi faaliyet içinde olmak demokrasiyi kundaklamak değil midir?
Allah bu milleti, bu ülkeyi zillet ittifakından esirgemiştir. Ne kadar şükretsek azdır.
Bunlar tasfiye memurları gibi, işgal komiserleri gibi, Türkiye’yi peşkeş çekmek, talan etmek için iktidara talip olmuşlar.
Kuvvetler ayrılığı kalmadı diyorlar. Suçu da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne atıyorlar. Cehaletin bu kadarı ancak diplomayla olur!
Hâlbuki kuvvetler ayrımı netleşmiş ve sınır hatları kalın bir şekilde çizilmiştir.
Bilmiyorlar ki, demokrasi meselesi, biçimsel olarak kuvvetlerin ayrılığı değil, sivil toplum, siyasal toplum ve devlet arasındaki bağlantıların nasıl kurulduğu meselesidir.
SOSYALİST REJİM HASRETİ İÇİNDELER
Muhalefet partileri, 20’nci yüzyılda görülen faşist, sosyalist ve totaliter rejimlerin potansiyel olarak hasretini çekiyor.
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünden rahatsızlık duyuyorlar.
Kürt kökenli kardeşlerimle, Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimi istismar etmelerinin; asılsız, haksız, ahlaksız ve çok tehlikeli isnatlarda bulunmalarının kaynağı budur.
Milli birlik ve kardeşliğimizden ürken bir muhalefet karşımızdadır.
Türkiye’nin varlığını çekemeyenlerle dirsek temasında bulunan bir muhalefet çoraklığı karşı cephemizdedir.
Ya bu muhalefet anlayışı kökünden değişecek ya da Türk milleti bunları tarihin ve siyasetin çöp sepetine fırlatıp atacaktır.
İMAMOĞLU, KİBRİN TASALLUTUNA HAPSOLMUŞ
TÜRKGÜN: Ekrem İmamoğlu’nun bir televizyon kanalında, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı gerekirse bir elinde ayı bir elinde de güneşi tutar” sözüne ne diyorsunuz?
DEVLET BAHÇELİ: Ekrem Bey’in akli, irfani, insani ve vicdani melekeleri sukut etmiş.
Ağzından çıkanı kulağı duymuyor.
Kibrin tasallutuna hapsolmuş.
Bu nasıl bir sözdür? Nasıl bir hezeyandır? Kendisini ne zannediyor, kiminle mukayese etme cüretine teşne olabiliyor?
Müşrikler, amcası Ebu Talib vasıtasıyla Hz. Peygamber’e haber göndererek davasından vazgeçmesini istemişlerdi.
Fahr-i Kâinat Efendimiz, buna şöyle cevap vermişti:
“Allah’ın dinini tebliğden vazgeçmem için güneşi sağ elime, ayı da sol elime koyacak olsalar ben yine de bu davadan vazgeçmem.”
Ekrem Bey’in açıklaması itikadımıza ne kadar kof ve küflü baktığının açık beyanıdır.
Bu şahsın bir elinde ay değil kayıp yılların ayıbı, diğer elinde de güneş değil gaflet ve muhterislik vardır.
31 Mart’ta mevcut Belediye Başkanı doğruca evine yollanacaktır.
Boş vakitlerinde, fırsat buldukça, keyfi yetince, canı sıkılınca belediyeye uğrayanlarla İstanbullu vatandaşlarım yollarını tamamıyla ayıracaktır.
İstanbul’da belediye hizmetleri durmuş, göz bebeğimiz bu şehrin çehresi, çevre güzelliği, tarihi dokusu, kültürel mirası, vatandaşlarımızın huzuru tahrip olmuştur.
İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Mersin, Aydın, Muğla, Tekirdağ, Eskişehir, Hatay’la birlikte HEDEP’in yönetiminde olup da hukuki isabetle kayyum atanan belediyeler cumhurun iradesiyle tevhit edilecektir.
Yerel yönetimlerdeki fetret sona erecektir.
Emanet ehil ve emin ellere tevdi edilecektir.
ÖZGÜR ÖZEL ABUK SABUK KONUŞUYOR
TÜRKGÜN: Özgür Özel, kayyum atamalarını eleştiriyor.
DEVLET BAHÇELİ: O her şeyi eleştiriyor. Abuk sabuk konuşuyor. PKK ağzına özenmeyi bırakmalı. Yoksa millet onu sınıfta bırakacak.
HEDEP’li belediyelerden bölücü terör örgütüne aktarılan vergilerimizi, tüyü bitmemiş yetimlerimizin haklarını Özgür Bey nasıl izah edecek?
Şayet PKK ve HEDEP’in sözcüsü olduysa itiraf etsin bilelim, ona göre davranalım. İnsanlık tarihi, ülkelerin içeriden de teslim alınacağını yazar. Mücadele cephede sürerken cephe gerisini vurup kaleyi çökertmek tarih boyunca sık sık görülmüştür.
CHP’nin başını çektiği muhalefet iç cephemizi düşürmeyi amaçlıyor. Elbette buna fırsat vermeyeceğiz, hevesleri kursaklarında kalacak.
TTB KARARI MEMNUNİYET VERİCİ
TÜRKGÜN: Türk Tabipleri Birliği yönetimi mahkeme kararıyla görevden alındı. Bu gelişmeye ne diyorsunuz?
DEVLET BAHÇELİ: Hayırlı ve memnuniyet verici bir gelişmedir.
Adında Türk olan, ancak yönetimi Türk düşmanlarından müteşekkil bir yapıyla ilgili yargı hükmünü vermiştir.
Bu karara herkes saygı duymalıdır. Türk Tabipleri Birliği yönetimi PKK’nın ikmal kaynağına dönüşmüştü.
Karar doğru bir karardır. Milletimizin yüreğine su serpilmiştir. CHP, HEDEP ve TTB’nin ihanet paydasında buluşması da alenileşmiştir.
Bu üçünün ortak açıklaması Türkiye’ye ve Türk yargısına hakarettir.
SÜLÜN OSMAN’A RAHMET OKUTURLAR
TÜRKGÜN: Son günlerde sosyal medya fenomenleriyle bazı sporcuların kurulan illegal fonlara astronomik para yatırmaları ve sonuçta dolandırılmaları gündemin üst sıralarında yer aldı. Bununla ilgili görüşünüzü paylaşabilir misiniz?
DEVLET BAHÇELİ: Saçına dolardan bukleler yapan, kaynağı meçhul, nereden kazanıldığı muamma olan servet düzeyindeki paralarla gösterişe dalan bir kişinin foyası ortaya çıktıktan sonra endişe verici olaylar çorap söküğü gibi kamuoyunun gündemine döküldü.
Fenomen olarak isimlendirilen bazı sonradan görmelerin taşınır-taşınmaz tüm mal varlıklarına el konuldu.
Bir de ponzi dolandırıcılığı ortaya çıktı. Utanç verici bir tablo!
Sahtekâr bir bankacı fon adı altında, açgözlü ve faiz düşkünü şahısları ağına düşürmüş. Hukuksuzluk diz boyu. Sülün Osman’a rahmet okutacak dolandırıcılar at koşturuyor. Hukuki süreç nereye giderse gitsin, kime kadar dayanıyorsa dayansın, yeter ki sorumlular hesap versin.
Bu açgözlülüğün ıslahı şarttır. Milli ve manevi terbiyemize aykırı ahlak ve hukuk dışı iş ve işlemlerin, aynısıyla faillerinin kökü kazınmalıdır.
Hukuka uymak yerine hukuku kendisine uydurmak isteyenlere müsaade edilemez. Milletimizi sarsan ve inciten bu azgın kaymak tabakanın daha çok kazanma iştahı ahlaki hüsrandır.
Kimsenin gözünün yaşına bakılmamalıdır. Yasa dışı fon oyunlarıyla huzurumuzu gölgelemeye, servet edinmeye, onun bunun sırtından geçinmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
Süreci izliyoruz. Vurgunculardan ve buna çanak tutan soygunculardan hesap sorulmasını ümit ediyoruz.
DARBE ANAYASASI TÜRKIYE’YE LAYIK DEĞİLDİR
TÜRKGÜN: Yeni anayasayla ilgili hazırlıklar nasıl gidiyor? 2024 yılında bu konuda bir ilerleme yaşanır mı?
DEVLET BAHÇELİ: Yeni, demokratik, kapsayıcı, mutabakata dayalı, milletimizin beklentilerine uygun, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin doğasıyla uyumlu, yeni çağı kavrayan, Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın hukuki altyapısını kuran bir anayasayı ülkemize kazandırmalıyız.
Milliyetçi Hareket Partisi, yeni anayasanın hazırlanmasında 100 maddelik teklif metniyle katkı vermeye kuşkusuz hazırdır.
Toplumun her kesimi bu sürecin içinde olmalıdır.
TBMM’de temsil edilen siyasi partiler sorumluluktan kaçmak yerine, milletimizin taleplerine müzahir, yapıcı ve destekleyici tavır ve tutum içinde hareket etmelidir.
Darbe anayasası Türkiye’ye layık değildir. Artık vakit gelmiştir.
Cumhuriyet’in yeni yüzyılını muhtevalı bir anayasayla taçlandırmak hem Milliyetçi Hareket Partisi hem de Cumhur İttifakı için ortak hedeftir.
Yeni bir anayasayı ülkemize ve milletimize hak görüyoruz.
Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerini layıkıyla taşıyacak bir anayasal mimarinin uzlaşmayla yapılacağına inanıyorum.
İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİNE SOĞUK BAKIYORUZ
TÜRKGÜN: İsveç’in NATO’ya üye olmasına nasıl bakıyorsunuz?
DEVLET BAHÇELİ: İsveç’te Kur’an-ı Kerim yakıldı. Dinimize hakaretler edildi. Maneviyatımıza en ağır saldırılar yapıldı.
İsveç’in NATO’ya girişine elbette soğuk bakıyoruz.
Fakat bizim için kitabımıza hakaret etmekle Müslümanlara zulmetmek aynıdır.
Eğer İsrail ile Filistin arasında kalıcı bir barış ortamı sağlanırsa, 1967 sınırları dâhilinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve toprak bütünlüğüne sahip Filistin devleti tanınırsa, İsrail tazminat ödemeyi kabul ederse, Netanyahu’nun Lahey’de yargılanmasının yolu açılırsa İsveç’in NATO üyeliğine tamam deriz.
En son Norveç’in katılımıyla NATO’ya üye ülke sayısı 31’e çıktı. Bize göre İsveç NATO’ya üye olsa ne olacak olmasa ne çıkacak. Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütünün ilk üç müessir gücünden birisi Türkiye’dir. Biz bu gerçeğe bakarız.
İsveç’in üyeliğini bekleyenlerin de yerine getirmesi şart olan öncelikli görevleri olduğunu kararlılıkla ifade ederiz.
50+1 SİSTEMİN KİLİDİDİR
TÜRKGÜN: Cumhurbaşkanı seçiminde yüzde 50+1 oy nisabıyla ilgili görüşünüzde bir değişiklik var mı?
DEVLET BAHÇELİ: Herhangi bir değişiklik yok. Yüzde 50+1 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kilididir. Seçilen cumhurbaşkanının meşruiyet temelidir. Yüzde 50+1 milli iradenin güçlü ifadesi ve tecellisidir. Böyle tartışmalardan ülkemizi uzak tutmak lazımdır.
-SON BÖLÜM-