Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım EtikHaber’e özel açıklamalarda bulundu.
Ahmet Yiğit Yıldırım’la EtikHaber olarak yaptığımız röportaj şu şekilde:
Öncelikle röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Röportajımıza başlamadan evvel, sizi tanımak isteriz. Kısaca kendinizi anlatır mısınız?
Nazik davetiniz için öncelikle ben teşekkür ederim. İstanbul'da doğdum ancak aslen Erzincanlıyım. Lisans eğitimimi yaşadığım yerde İstanbul’da, Beykent Üniversitesinde İngilizce İşletme Bölümünde tamamladım. Beykent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde Yüksek Lisans Eğitimimi sürdürüyorum.
Ülkü Ocakları ile Ortaöğretim yıllarımda tanışma ve hizmet etme fırsatı buldum. Cenab-ı Allah’ın izniyle Liderimizin emrinde, davamızın gölgesinde hizmet etmeye de devam edeceğim, Üniversite başkanlığı, Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkan Yardımcılığı ve çeşitli görevlerde bulunmamın ardından 2013 yılında 2017’ye kadar Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanı olarak görev yaptım. Bu süreçte birçok projeye ve organizasyona imza atma imkânı yakaladık.
18 Mart 2018’de Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin takdirleriyle MHP’nin 12. Olağan Büyük Kurultayı'nda, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi oldum. 24 Haziran seçimlerinde de İstanbul 3. Bölge Milletvekili Adayı oldum. Yine Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin takdirleriyle 6 Temmuz 2020’de Ülkü Ocakları Genel Başkanı olarak göreve başladım. Birbirinden kıymetli ülküdaşlarımızla birlikte davamıza hizmet etmek için gayret gösteriyoruz.
Özellikle son dönemlerde Ülkü Ocakları olarak ne gibi faaliyetlere imza attınız?
Ülkü Ocakları olarak faaliyetlerimizi sahada ve dijital ortamda gerçekleştiriyoruz. Bildiğiniz üzere dünyada bir korona salgını var. Bu her açıdan insanları ve dolayısıyla hayatı olumsuz etkiledi. Salgın dolayısıyla dünya genelinde dijitalleşme, sosyal medyayı kullanım oranı vs. de bir artış söz konusudur. Bu çerçevede teknolojik eğilimleri gün geçtikçe artan gençliği ihmal etmemiz mümkün değildi. Biz de değişen bu şartlara ayak uydurarak çalışmalarımızı çevrim içi ortamda gerçekleştirmeye özen gösterdik.
Örneğin, BilgiOcakta çevrim içi eğitim platformu ve onunla entegre ettiğimiz Kur’anOcakta ve Odak2023 Anlayarak Hızlı Okuma Yazılımı gençlerimize teknolojik manada ve eğitim hayatlarında kolaylıklar sundu.
Bunların yanı sıra gençlerimizin Türk Dünyasını yakından tanımalarına vesile olacak OcakTabul kutu oyunumuzu tasarladık. Gençlerimiz, hem arkadaş/aile ortamlarında birlikte sosyalleşmeye fırsat bulmuş oldular hem de eğlenirken öğrendiler.
Çocuklarımızın da sağlıklı bir zihin ile gelişmesi için Türk Büyükleri Okuma Serileri 1 ve 2’yi çıkarttık. Bu vesileyle şanlı tarihimizin altın sayfalarındaki büyük şahsiyetlerimizi daha yakından tanıyarak, kitap okuma alışkanlıklarının gelişmesine yardımcı olmaya çalıştık. Daha sonra bu kitaplarımızı sesli kitap ve çizgi animasyon olarak da hizmete sunduk.
Ayrıca üzerinde durduğumuz bir başka geleceğe dönük, gündelik yaşam çalışmamız mevcut.
Permakültür çalışmamızı, gelecekte öngörülen gıda kıtlığı, sağlıksız vücutlar gibi birçok tehlikeye yönelik başlatmış bulunduk.
Uygulaması oldukça kolay bu proje ile Türk gençliğinin tarım ve hayvancılık konusunda bilgi sahibi olmasına, doğal ve sağlıklı yaşam kültürünü nesiller boyu aktarmasına yardımcı olmayı hedefliyoruz. Bu projede de eğitimlerimiz ve uygulamalarımız hem dijital ortamda hem de il ve ilçe ocaklarımızda devam ediyor.
Tabii üzerinde çalıştığımız, geliştirdiğimiz birçok proje ve çalışmamız mevcut. Bunları ilerleyen günlerde Türk gençliğinin hizmetine sunmuş olacağız. Bu açıdan genç kardeşlerimizin sosyal medya platformlarından bizi takip etmelerini öneriyorum. Projelerimizin detaylarını buradan duyurmuş olacağız.
Geçtiğimiz günlerde tüm vatandaşlarımızı derinden üzen ve herkesin tepki gösterdiği iki olay meydana geldi.
Bunlardan birincisi, İP Genel Başkanı Meral Akşener’in Siirt ziyaretinde bir bölücünün “Burası kürdistan” şeklindeki sözlerine “Burasını kürdistan şeklinde tarifleyebilirsiniz” şeklindeki cevabı, ikincisi de yine İP Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan’ın şehit abisine, bacısına ettiği sinkaflı küfürü. Bu konulardaki yorumunuz nedir?
Bizlere bu aziz vatanı armağan eden kahraman şehit ve gazilerimiz bizim için çok kıymetlidir. Şehitlerimiz nasıl ki, bu cennet vatanı bizlere emanet etti, bizler de onların emaneti olan şehit ve gazi yakınlarını başımıza taç yapmakla mükellefiz. Onlar bize şehitlerimizin birer emanetidir ve tıpkı bu vatan, bu bayrak gibi korunması, kollanması gereken bir emanettir. Bahsettiğiniz her iki olay çok büyük bir rezalet, tarif etmesi güç bir kepazeliktir. Damarında Türk kanı taşıyan hiçbir vatan evladının kabullenebileceği bir durum asla değildir. Bu aslından İP’in ve dolayısıyla Zillet İttifakının içine düştüğü acziyetin, çukurun en bariz örneklerinden sadece biridir.
KURT KARNINI DOYURMAK İÇİN, ASLA KÖPEKLİĞE RAZI OLMAZ
Heval Meral ile ahlaksız Lütfü Türkkan’ın olayı, haddi zatında siyasi ikbal kaygısının, milli meselelerin önüne geçtiğinin somut bir delilidir. Bilinen bir söz vardır; “Kurt karnını doyurmak için, asla köpekliğe razı olmaz” Siyasette aslolan vatandır, gerisi teferruattır. Yani bizler, Milliyetçi-Ülkücü Hareketin mensupları o kadar şanslıyız ki, başımızda Bilge Liderimiz gibi vatan ve millet sevdalısı bir lider var. O lider ki, “Önce ülkem ve milletim sonra partim ve ben” şiarını Türk siyasetine yerleştirmeye çalışmaktadır. Çünkü parti, vakıf ve derneklerin hepsinin önceliği bu vatana ve devlete hizmet olmalıdır. Fertler ölür ancak baki olan devlettir.
“ÜLKÜDAŞLARIM HER YERDE HAİNLERE GEREKLİ TEPKİYİ GÖSTERECEKTİR!”
Aslında İP’in bu ilk vukuatı değil. Daha önce bildiğiniz üzere İP Başkanı ‘Heval Meral’ terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP’yi “Kürt siyasi hareketinin temsilcisi” olarak nitelendirmişti. Bu sadece şehit ve gazilerimize değil vatanını ve bayrağını seven Kürt vatandaşlarımıza bile hakarettir. Yine malumunuzdur ki; terörist Selahattin Demirtaş ile kahvaltılarda buluşma planı yapan bu ‘Heval Meral’dir’ HDP’li bir vekilin “İyi partililer size sesleniyorum o koltuklarda pkk sayesinde oturuyorsunuz” sözlerini tepki gösteremeyen, yapılan tespiti inkâr edemeyen, suspus olan yine bu siyasi partidir.
Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin dediği gibi “Burası kürdistandır diyen bölücüye tık yok, ama şehidin bacısına ağza alınmayacak küfürler var.” Elbette yapılan hiçbir ihanet kimsenin yanına kalmayacak, Ülkücü Yemininde ‘Şehitlerim, gazilerim emin olsun’ diyen ülküdaşlarım her yerde hainlere gerekli tepkiyi gösterecektir!
Maalesef zillet ittifakında olan riyakâr, ikiyüzlü siyasetin bir kısım medya organlarına da sirayet ettiğine şahit olmaktayız. Söz konusu terörist Selahattin Demirtaş’ın eşi olunca ‘Kadın dayanışmasından, haysiyetten, şereften’ bahseden güruh söz konusu bir şehidin kız kardeşi olunca sesleri kesilir, gözleri kapanır. Bu hainlik değil de nedir? Bu haysiyetsizlik değil de nedir? Bu ikiyüzlülük değil de nedir?
İP’li Lütfü Türkkan’ın ağza alınmayacak, hayâdan, mertlikten ve şereften uzak küfrü, sadece şehidimizin bacısına değil, yüce Türk Milletine edilmiştir. Necip Türk Milleti bunu hesabını sormasını çok iyi bilir!
Son olarak, herkesin dikkatini çeken bir durum var. Bir zamanlar Ülkü Ocakları ya da MHP’de öyle ya da böyle bulunmuş kişilerin ülkücü hareketle hem fikren hem de fiilen ilişkisini kesmesine rağmen her fırsatta gittikleri yerlerdeki yeni sıfatlarını kullanmak yerine artık alakaları kalmayan "ülkücü" sıfatını kullandıklarını, bir nevi bu sıfat üzerinden nemalandıklarını görüyoruz. Gittikleri yerlerin çok kötü olduğunu bildikleri için mevcut yerlerini söylemekten mi utanıyorlar? Yoksa ülkücülerin aklını karıştırmak için özel bir plan mı var?
Öncelikle Başbuğumuz Sayın Alparslan Türkeş Beyefendi’nin “Ülkücü kimsenin tekelinde olmaz diyorlar. Halt etmişsiniz. Ülkücü Milliyetçi Hareket Partisi'nde olur. Milliyetçi Hareket Partisi'nde olmayan ülkücü değildir" şeklindeki sözleri ve Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin “Unutmayınız bir kere satan yine satar. Vefasızlık imansızlıktır, ihanete iltifat ve ihtiramdır.” sözleri Milliyetçi-Ülkücü Hareket üzerinden nemalanmaya çalışan, şahsi ikbali millet ve vatan istikbalinden daha ağır basmış bu şahıslara birebir uymaktadır.
Türkiye’de ülkücülerin iki kurumsal çatısı vardır, biri Ülkü Ocakları’dır, diğeri ise Milliyetçi Hareket Partisi’dir. Her iki güzide kurum Ülkücü Hareketin banisi Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş Beyefendi’nin bizlere mirasıdır. Bu durumda ülkücülüğün adresi Ülkü Ocakları ve MHP’dir. Ülkü Ocakları ve MHP ile bağı kalmamış kişilerin ülkücülükle bağı da bağlantısı da kalmamıştır. Türk siyasi hareketinde ülkücülerin tek siyasi partisi MHP’dir. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin “Biz, kendine eski ülkücü veya eski MHP’li diyerek, gittikleri yerin bir türlü yenisi olamayıp, itibarını bile hala bu kutlu hareketin eskisi ve müsveddesi olmakla övünenlerin tuzaklarına düşmeyiz” uyarısına her ülküdaşım kulak vermeli, Liderimizin ve partimizin etrafında kenetlenmeliyiz.
Ülkücü Hareket, liderinin önce ülkem ve milletim şiarıyla hayatını idame ettiren, şehitlerine vefa duygusuyla davasına ve ülkesine hizmet eden şerefli bir harekettir. Bu sebeple bu şerefi kaldıramayan vefasız çıkar sahiplerinin Ülkücü Harekete ihaneti, bu vatana ihanettir.
Davamızı, kendine göre yorumlayan, şahsi ikbal derdinde olan mankurtlarla mücadelemiz son nefesimize kadar sürecektir. Hiçbir ülküdaşımız, bu siyaset bezirgânlarının değirmenine su taşımayacak, bayrağı lekelemeyecek, kirletmeyecektir.