Toprağa bir tohum gibi ektiğimiz çocuklarımız, yarın gölgesinde dinleneceğimiz memleket olacak… Tarihi bağrında barındıran, gelecekte Türklüğü yaşatan gençler, bu günün çocuklarıdır.  Biz ektiğimiz bu tohumları memleketimizin bereketli suyuyla sulamazsak, fidanlar rüzgara karşı Türk’çe durmaz.

Türk dediğimizde, derin bir kültürün ve baskın bir karakterin merkezine çekiliriz. Gelenekler, tarih, yarına bakış, vatan sevgisi, birlik hissiyatı, ahlak algısı, saygı unsuru ve aile kavramı… Türk’ün her eserinde öğüdünü verdiği, varlık uzuvlarıdır. Biz çocuklarımızı öğütlerle büyütürüz. Söyleyeni meçhul özlü sözlerimiz, Atasözlerimiz, vardır bizim; tarihin sisli yollarında izini kaybetmeden varır günümüze… Yani biz bizi öğüdümüzde, hikayemizde, masalımızda taşırız, çocuklarımızın kulağına küpe olan ata yadigarı sözler iliştiririz. Türk çocukları, böyle yetişip bir tarihe hükmetmiştir.

Masallar zihnin derinliklerine sızarak, bir çocuğun bakışını, duruşunu, tavrını, algısını ve düşüncesini etkileyen hatta oluşturan en büyük etkendir. Bunu göz önünde bulundurduğumuzda, çocuklarımızın zihnini kendi kültürümüzle dekore etmek yerine; dünyayı saran ve çocukları farklı boyutlara taşıyarak, geleceği kendi düzenleri ile kurmak isteyen masalları çocuklarımıza sunmamalıyız.  Bir yanda bugün dünyayı saran, süper kahramanlar, prenses masalları, La-Fontaine’ler, Andresen masalları… Öbür yanda Dede Korkut Masalları, bize biz olmayı öğütleyen, çocuklarımızın zihninde geleceğimizin birikimini yapan şanlı kahramanlarımız, muazzam kültürümüz…

Kültürleri yıkarak, üst ve yönetilebilir bir kültür oluşturma gayesi ilk olarak zihnin derinliklerine sızarak gerçekleşiyor. En popüler dünya masallarını ele aldığımızda; Çirkin Ördek Yavrusu’nda altı çizilen dış görünüşün önemi vurgusu göze çarpmaktadır. Çocukları güzellik algısı üzerinde bir hayat kurmaya iten, güzel olmayanın depresyona girmesini normalleştiren bir masal… Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’e baktığımızda, En güzel olabilmek için öldüren, kalbini parçalayan bir kadın ve bunun karşısında kurtarıcının bir öpücük olması; bugün estetisyenleri ve güzellik yarışmasındaki hırsı besleyen en önemli masal olarak karşımıza çıkıyor ve ahlak öğesini saf dışı bırakan hayalleri çocuklarımızın beynine işliyor. Hansel ve Gratel masalında ise, çocukları doğrudan önyargılı yapıyor, sanki her kadın eşinin çocuklarını istemeyecekmiş algısı ve babanın da karısı için çocuklarından vazgeçeceği korkusu beyinlere saçılıyor. Bir cadının çocukları yemesi gibi bir yamyamlığın çocuklara öğretilmesi de ayrı bir vahşi zihnin ürünü tabi ki.. Kırmızı Başlıklı Kız dediğimizde de, ormanın derinliklerinde bir küçük kız, hayvanlar hakkında oluşturulan kötü algı dikkat çekiyor. Kibritçi Kız gibi her çaktığı kibritte yürekleri dağlayan, bizi acıdan acıya salan pek ünlü masal, çocuklarımızın zihninde acı ekiyor, küçük yaşta zihni gül bahçeleriyle donatılması gereken bir çocuğa travma geçirten bir masal… Tilki ve Karga masalına baktığımızda da, çocuklara dolandırıcılığı yalanı aşılayan bir figür görüyoruz, çocuğumuz bu masaldan hangi öğüdü almalıdır..? Bu bahsettiğimiz masalların yüzeysel iyi-kötü ayrımları altında beyinde yer eden öğeleri, bugün popüler kültürü besleyen, arzuları oluşturuyor sanki… Bizim çocuklarımızın hayalleri, yamyam bir cadı ile kirlenmemeli veya bir prensin öpücüğüne bağlı olmamalı kızlarımızın kurtuluşları… Her masalda aşk öğesinin etrafında toplanan, ahlaki temelden uzak cinsel objeleri çocuklarımızın beynine ekiyorlar ve bunlar dünyanın vazgeçilmezleri oluyor öyle ki kendi masallarımız demode kalabiliyor.

Bugünkü ahlak erozyonu, çocukluğun aç zihnindeki yanlış beslenme biçiminin bir üretimidir aslında… Nasıl ki fast food yeme bedenin zarar görür deniliyorsa, ruh için de aynı şey geçerlidir. Bu masallar ruhumuza zarar veriyor, ruh hatlarımızı, akıl ufkumuzu bozuyor. En önemlisi de değerlerimize kast ediyor. Elbette ki bu cümlelerin amacı dünya kötü biz iyiyiz taraftarlığı değildir.          Dünya klasiklerinde çok iyi masallar elbette ki vardır ama kendi zihin öğelerini aşılayan ve dünyayı bir virüs gibi saran masalların zihinde oluşturduğu öğeler pek sağlıklı öğeler de değildir.

İthal cümleleri değil  milli öğütleri verimli topraklarımıza ekmeliyiz ki bugün milli olanın hayırlı olduğuna inanırken çocuklarımızı ithal masallarla büyütmeye devam edersek, yarın bizim memleketimizi düşünebilen yetişkinler olmayacak, karakterimiz silinecek… Bu da henüz bebekken resimlerini ezberlettiğimiz çocuklarımız tarafından olacaktır. Bilinçli anne baba olmanın popüler olduğu günümüzde, yüzeysel taklit, tavır ve söylemlerden öteye geçilemiyor maalesef… Bizim çocuklarımız kurduğu hayallerden Süpermen oluyor, binlerce şanlı kahramanımız varken… Bizim masallarımızda ahlakın, birliğin, vatan sevmenin, saygının ve de sevginin temeli atılırken ve çocuk zihnine iyilik ekilirken, öte yanda iyi ve kötü aynı anda çocuk zihnine sunulup seçim yaptırılıyor. Düşünelim; bir çocuk iyi ve kötünün karşılaştığı bu masallarda sizce hep iyiyi mi örnek almaktadır, ya pamuk prensesteki cadının taraftarı olan çocuklar da yetiştiriliyorsa?! ki dünyanın bugünkü haline bakar isek bu şüphesiz…

Biz sağlıklı nesiller için bizim geleceğimizi bizim tarihimizle beslemeliyiz, Dede Korkut’un sesi çocuklarımızın zihninde yankılanmalı, çocuklarımızı yabancılara emanet etmekten kaçınıyorken zihinlerini işgal ettirmemeliyiz… Bizim çocuklarımızın kahramanlık düşlerini tarihimiz süslemelidir, uydurulmuş Süper Kahramanlar değil Şanlı Kahramanlar, dünün şanı ile bu günün geleceğinin dünyasını yeşertmelidir.

Çocuklar geleceğin resmedileceği bir beyaz sayfadır, nüsfette olarak kullanmayalım…