Uşak zihniyetine TOKAT! Gibi S-400
Ne diyordu Akif bağımsızlığımızın timsali Al Bayrağa itafen; “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım!”
S-400 ‘ler Türkiye’nin hür ve bağımsız bir ülke olduğunu bir kez daha akıllara kazıyarak alındı. Uzun ve tartışmalı, bol yaptırım tehditli bir dönem ardından rüştümüzü ispatladığımız bir adım attık.
ABD savunma sanayide tek güç olma egosu içinde. Bağımlı kıldığı savunma araçlarını süregelen bir ticaret alışverişi ile döngüde tutuyor, yazılım ve eğitimin tam verilmemesi sebebi ile alınan savunma mekanizmasının üretilme şansı olmuyor, dolayısıyla hep bir ticari ilişkinin sürdürülmesi, bağlı kalınması planlanıyor.
NATO’nun savunma sanayide bağımlı olduğu ABD, NATO’ya üye olan herhangi bir devletin böyle alışılmadık bir adım atmasına haliyle şaşkın. NATO’ya üye bazı devletleri söz konusu eder isek; Türkiye’nin attığı bu adımın arzulanan bir adım olduğunu görebiliriz tabi… ABD’nin yaptırım dolu bağımlılık zincirinden kurtulmak isteyen, s-400’leri almak için uygun ortam kollayan birçok devlet var aslında..
Türkiye’nin attığı adım kendi bağımlılık zincirini kırmasından ziyade, ön ayak olma ihtimali üzerine de tehlikeli bir adım olarak yorumlanıyor NATO tarafından… Dengelerin değişeceği iddia edildi, bunun üzerinden risk analizleri ile Türkiye korkutulmaya çalışıldı vesaire vesaire, birçok aksi yönlü tepki… Bunların dış etkenler tarafınca yapılması uluslararası sistemi göz önüne aldığımızda, gayet normal, Türkiye’nin göz dağı veren bir savunma atağı yapması, emperyalist güçlerin işlerine taş koyan bir tehdit olabilir, yani tehditlere maruz kalmamak için tehdit ediyorlar.
Peki ülkemizin içindeki çatlak seslerin niyeti neydi..? Bugün resmen aldığımız ve noktayı koyduğumuz bir ticaret hala niye olumsuz yorumlanıyor, ABD’den savunma ticareti yaparken barışçıldık da Rusya’dan alınca mı savaşçıl olduk? Sınırlarımız tehlikede, her gün şehit haberi almadan ana haber bültenini noktalayamıyoruz, ama sanki güllük gülistanlık bir halimiz varmışcasına savunma üzerine yeni bir adım atmamız yanlış görülüyor…
Son teknoloji ile donatılmış, yazılım ve eğitimini alıp ilerine kendi üretimimizi gerçekleştirebileceğimiz bir savunma mekanizmasını almamız, gelişmemiz, uluslararası sistemde dengeleri değiştiren güç rolüne bürünmemiz kendi vatandaşımızı ne için rahatsız ediyor… Atatürk’ün evlatları olduklarını iddia eden ama döküldükleri denizden hortlayan yunanları anımsatan siyasilerin, yönetimine talip oldukları şu memleketle ne zorları var..?
Biraz geriye gidelim, belki bu gün alışageldikleri tavırlar olmadığı için şaşkınlık yaşıyorlardır. Atatürk’ün CHP’si Atatürk’ten sonra duruş ile tavır ile yönetim ile tam bir hezeyan resmidir. Bu ülke bunlar sayesinde, neler gördü… Başbakanımız değil Avrupa’da Amerika’da başkan yerine koyulması, muhatap kabul edilemiyordu. En fazla elçi veya bakanlarla iletişim sağlayabiliyordu, o da el pençe divan… Bunları unuttuk mu..? Bu Türkiye’nin ayıbı değil, bu darbelerle siyasi olaylarla güneş otellerle makamlara kurulmayı huy edinmiş, Atatürk’ü kullanan batı uşaklarının ayıbı ve hala o ayıpta ısrar ediyorlar. Şunun altını çizmek istiyorum, CHP Atatürk’ün partisi olarak Cumhuriyetin kuruluş zekasını-iradesini-basiretini sahiplendiğini iddia ediyor, ancak CHP Atatürk’ten sonra bitmiştir ve akıllarda kalan CHP’nin o bitmiş dönemlerde Türkiye’yi hiç etme çabasıdır. Cumhuriyet’in ilk yılları yani Atatürk Dönemi hepimizin sahiplendiği, Türk Milletinin varlık ispatı olarak tarihe geçmiştir ve o dönem şu an Milliyetçi tavrın izini sürdüğü, vatan–millet çıkarları gözeten bir dönemdir. Ardını takip eden Türk Milletini değersizleştiren sönük dönem ise bu günün çığırtkan cumhuriyetçi(!) Atatürkçü(!)’lerinin utanç karnesidir.
Biz kendi yaptığımız arabaya kumpas kurulduğunu gördük, sırf ABD’de kağıt fabrikaları zarar görmesin diye kenevir üretiminin yasaklanmasına şahit olduk, bu zihniyet memleketin gelişim tekerleğine çomak sokan, uşak zihniyettir. Nidaları farklı, safları farklı, tavırları farklı kimin koordinesinde oldukları gören gözler için apaçık. Ancak bu ülkenin tekerine sokulan çomaklarla uğraşacak vakti yok, o çomağı sokanlara ve o zihniyeti yöneten yaptırımcılara da tamahı yok. Sınırlarımızı tehdit eden durumlarla yüz yüzeyiz; Barış nidaları ile farklı niyetleri desteklercesine konuşmak yerine safları kontrol edip, teröre ve tehditlere karşı Türkiye olmalıyız!
Gücün yönettiği küresel sistem üzerinde, dengeleri değişen bir güç konumuna geçmek Türk Milletinin ancak gururu olur.
* S-400’ler Vatana Millete Memlekete hayırlı olsun!