Azadlık isteyen Ulutürk
‘İntikam diye isim mi olur?’ şaşırıyor bazıları. İnsan evladını neden ‘İntikam’ diye çağırsın? Azerbaycan’da İntikam ismi olduğunu duyan Anadolu Türklerine arz ederim!
Bu halkın kan yaddaşına, yakın tarihinde yaşadığı acılara baktığımızda böyle isimlerin varlığını yadırgamayacağımıza eminim. Ama sözünü edeceğim kişinin gerçek adı değil, yaşamı ve mücadelesi İntikam’dır.
Tebriz ise hasrettir, yaradır, derttir. Karabağ gibi bir derdi vardır Tebriz’in. Unutulmadığı için ve unutulmaması için Tebriz ismi verilir. Güneye mesajdır, dosta teselli, düşmana meydan okumaktır. Şu an bizim özgürlüğümüz esaret altında olabilir fakat Tebriz’i asla yaddan çıkarmadık, yada vermedik mesajıdır bu. Sovyetlerin işgalinde olan Kuzey Azerbaycan’da doğan Tebriz isimli evlatlar sonradan toprak uğrunda şehit oldular.
O sadece bir şair değildir, tepeden tırnağa vatan olan bir insandır. İsyankâr ve asi fakat şair ruhlu bir insanın da evladı tabi ki Tebriz olacaktı. O aynı zamanda şehit babası, Tebriz’in babasıydı. O, Halil Rıza Ulutürk’tü. Sovyetler zamanında hapishanelerde yatması ve işkence görmesi yetmezmiş gibi oğlunun şehit haberi de derdine dert kattı.
Karabağ uğrunda savaşlarda şehit düşen evladının acı haberini duyduğunda ‘Hanım gözün aydın Tebriz’imiz şehit oldu, mübarek olsun’ diyebilme erdemi ona yakışırdı. Tebriz savaşlarda gösterdiği kahramanlıklarından dolayı İçişleri Bakanlığının ‘Bozkurt’ ödülüne ve Azerbaycan’ın en yüksek ödülü olan Azerbaycan Milli Kahramanı unvanını almış bir şair – Halil Rıza Ulutürk’ün oğludur.
Halil Rıza Ulutürk’ü tanımayan dostlarımı, onun şiiriyle selamlamak isterim:
Bazen Aras olur, bazen Kür, Hazar,
Kanında deli bir intikam gezer
Ak düşen saçları dağlara benzer
Hem Goşgar, hem Sehend, hem Savalandır!...
Söyle Halil Rıza Azerbaycan'dır!
Şiirlerinden, düşüncelerinden dolayı izlenildi, yasaklar getirildi, Moskof’un zindanlarında yattı, teslim olmadı. İçeride yüzlerce şiir yazdı ve daha da alevlendi Halil Rıza:
Azadlıgı istemirem, zerre zerre, gram gram
Kolumdaki zencirleri kıram gerek, kıram kıram!
Özgürlük isteyen halkının yanında duran bir şair olarak Azerbaycan’ın her bölgesinde Halil Rıza biliniyor, seviliyordu. Karabağ’ı işgal eden düşmanlara karşı sadece evladı savaş vermedi, cephe bölgesinde savaşan yiğitleri sık sık ziyaret etti. Kalemiyle kendisi de savaştı:
Biz Türküstan elleriyik,
Geyret, güdret selleriyik.
Daşnakları kovan bizik,
Dar gözleri ovan bizik.
Yeter meydan suladılar,
Yurdumuzu taladılar.
Bakımızı ezizleyek.
Akreblerden temizleyek!
Şöle versin bu lel, mercan
Ermenisiz Azerbaycan!
Halil Rıza, Azerbaycan Türkçesini yabancı kelimelerden arındırmaktan yanaydı. Türkçenin saflığını savunur ve onun bozulmaması için de elinden geleni yapardı. Hatta konuştuğu kişi eğer yabancı kelime kullanmış olursa 5 kuruş değerinde formalite ceza veriyordu. Eğer karşı tarafın konuşmasından hoşnut kalırsa dönemin 1 manat parası değerinde ödüllendiriyordu. İşte, Halil Rıza böyle bir insan, baba, şair, vatandaş ve Türkçüydü.
Halil Rıza’yı tanımalıyız, tanıtmalıyız. Vatan uğrunda kendi evladını kurban veren şairi, evlatlarımıza anlatmak zorundayız.