Kürdistan demeye razı oluyor, Türk'üm demeye alerji duyuyor!
Nedendir, niçindir bilinmez ben Temel Karamollaoğlu’nu görünce şeytan görmüş gibi oluyorum. Ne Türk’ün yanında durabiliyor, ne İslam’ın... Siciline bakın hep PKK’lılara, PKK’nın kavramlarına şefkat, merhamet var. Türklükle ilgili meselelerde çıldırıyor. Yaşından, başından, saçından, sakalından utanmadan Türklüğe hücum ediyor. “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünden rahatsız olan bu Temel Karamollaoğlu’na geçtiğimiz yıllarda “Trakya diye bir bölge varsa neden Kürdistan diye bir bölge olmasın?” diye soru yöneltmişler o da bunun karşılığında “Niye olmasın” diye cevap vermişti.
Yaklaşık bir haftadır “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünün askerlerimiz tarafından Tunceli- Pülümür’deki bir dağın yüzüne yazılmasından rahatsız olanlarla uğraşıyoruz. Bu üçüncü yazı oldu. Ortada bir kan ve soy problemi olduğu muhakkak. Yoksa adı Türk olan bir vatanda “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünden niçin rahatsızlık duyulsun ki… Amerikan askerleri Tunceli dağlarına gelip “Ne mutlu Amerikalıyım diyene” diye yazsalar o zaman tuhaf olur ve tepkiler doğal olarak haklı olurdu. Türk askeri, “Ne mutlu Türk’üm diyene” yazdı diye linç edecekler neredeyse… Siyasi parti genel başkanı düzeyinde Ahmet Davutoğlu “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünün yazılmasına ilk alerjisini gösteren olmuştu. Dün ona hak ettiği cevabı vermiştim. Ondan sonra da Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, tepkisini “Şu anda milli duyguları galeyana getirmek için bu tip şeylere gerek varsa yazsınlar ama bu başka sebeplerden dolayı gerginliğe vesile oluyorsa bunu yapmanın faydası yok. Türkiye’de bir problemin olmadığını söyleyebilir miyiz? Kürt meselesi diye bir mesele var. Bunun kimseye faydası olmaz” sözleriyle göstermiş…
Ahmet Davutoğlu’nun ve Temel Karamollaoğlu’nun ortak özelliği sicillerinin PKK’lılara, HDP’lilere sahip çıkmayla dolu olmasıdır.
Nedendir, niçindir bilinmez ben Temel Karamollaoğlu’nu görünce şeytan görmüş gibi oluyorum. Ne Türk’ün yanında durabiliyor, ne İslam’ın…
Siciline bakın hep PKK’lılara, PKK’nın kavramlarına şefkat, merhamet var. Türklükle ilgili meselelerde çıldırıyor. Yaşından, başından, saçından, sakalından utanmadan Türklüğe hücum ediyor.
“Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünden rahatsız olan bu Temel Karamollaoğlu’na geçtiğimiz yıllarda “Trakya diye bir bölge varsa neden Kürdistan diye bir bölge olmasın?” diye soru yöneltmişler o da bunun karşılığında “Niye olmasın. Bu gibi konularda kelimelere takılıp o kelimeden dolayı her şeyi altüst etme diye veya küçümseme gibi bir niyetimiz yok. Ancak son zamanlarda bu kelime biraz daha farklı bir şekilde kullanılmaya başlandı. Başka bir olgu meydana getirdiği için zihinlerde genelde bundan imtina ediliyor. Ama temelde bir kelimedir. Yani Kürtlerin çoğunlukla yaşadığı bölgeye verilen isimdir. Yani temelde böyle bir kelimenin kullanılmasına benim şahsen pek itirazım da olmaz” diye cevap vermişti.
“Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünden rahatsız, ama bölgeye “Kürdistan” denilmesinden rahatsız olmazmış! Doğu ve Güneydoğu’yu kim sözde Kürdistan olarak görüyor? ABD, İsrail, Batılı diğer emperyalist ülkeler, Peşmerge ve terör örgütü PKK… Bunlarla aynı düşünmeye itirazı yok ama Türk askeri “Ne mutlu Türk’üm diyene” yazınca anında tansiyonu yükseliyor ve itiraz ediyor.
Çünkü Temel Karamollaoğlu, Türk askerlerini şehit ettiren Demirtaş gibi teröristleri sever… Hendek ve çukur olaylarıyla ilgili “Hendek kazanların ellerinden öpüyorum”, “Halk hendek ve çukur olaylarında şanlı mücadele veriyor” diyerek 793 askerimizi, polisimizi şehit eden teröristleri azmettiren ve terörle mücadele eden askerlerimize, polislerimize “Siz ancak bu toprakların kanalizasyonunu temizlersiniz. Başka da bir şey yapamazsınız” diyen terörist Demirtaş için bir konuşmasında “Eğer ‘adalet tecelli’ edecekse Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilmesi doğrudur” demiş, bir başka konuşmasında da “(Demirtaş’ın tutukluluğu/ olası ziyaret) Bu elbette yapılabilir. Şov mahiyetinde işi ele almayı benimsemedim. O ziyaretleri şov olarak algıladığım sanılmasın. Demirtaş’ın mademki aday olmasına bir engel yok, o zaman düşüncelerini topluma anlatabilmesi için tutukluluk halinin sona erdirilmesi gerekir. İnşallah biz gitmeden o çıkar. İnşallah Sayın Demirtaş, kısa zamanda tahliye edilir. Bunu ümitle bekliyorum” diyebilmiştir. Hatta sakalından utanmadan “Demirtaş’ın terörle ne alakası var?” diyerek de avukatlığına soyunmuştur.
Temel Karamollaoğlu’nun PKK’lılara sahip çıkması elbette bununla sınırlı değildir.
Terör örgütü PKK’ya hizmetleri delillerle sabit olan Diyarbakır, Mardin ve Van Belediye Başkanlarının görevden alınmasına da “Adaletin dışına çıktığın zaman zalim olursun. Bir sürü kayyum atandı şimdi. Diyarbakır, Mardin ve Van Belediye Başkanlarının görevden alınması milli iradeye ipotek koymaktır. Haklarında kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmayan kişilerin bu şekilde görevden alınması ne demokrasi ile bağdaşır ne de adaletle” diyerek karşı çıkmıştır. Yerine kayyum atanan Diyarbakır Belediye Başkanı 9 yıl hapis cezası aldı. O PKK’lıyı hapishanede ziyarete gittin mi Temel Karamollaoğlu? Görevden alınan Van Belediye Başkanı 30 yıl ceza istemiyle yargılanıyor. Ona da yüreğin yanıyor mu?
Temel Karamollaoğlu, 4600 YPG’li teröristin öldürüldüğü Afrin Operasyonu’na karşı çıkmak adına da boş durmamıştı. Yeri geldi “Diyelim, Afrin’e girdik, çıktık. Bu Suriye problemini çözecek mi?” diye operasyonu basitleştirmek için sordu, yeri geldi Türk devletine “PYD ile görüşün” diye teklif getirdi. Yeri geldi Türk askeri bugüne kadar sanki nerede katliam yaptıysa “Afrin’de katliam yapmamalıyız” diyerek hadsizlik yaptı.
İşte böyle bir sicili olan adam çıkmış “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözüne alerjisini gösteriyor, alerjisini gösterirken de terör örgütü PKK’nın Kürt kökenli vatandaşlarımızı istismar için kullandığı kavramlara sarılarak “Kürt meselesi diye bir mesele var” diyor.
Temel Karamollaoğlu, Ahmet Davutoğlu gibi adamların ırkı, soyu nedir gerçekten merak ediyorum.
Türk’ün tapulu vatanında “Türk’üm” denmesine bu derece açıktan karşılarsa kesin tarihten bir kuyruk acıları vardır.