İçimizdeki Bizanslı!
Ekrem İmamoğlu’nun Yunanistan’a gittiğinde, Yunanistan’ın Doğu Karadeniz Bölgesi üzerinde uzun yıllardır hayalini kurduğu Pontus Rum Devleti’ne ait sözde haritanın önünde verdiği mutluluk pozları neyin nesiydi? Peki, Ayasofya konusunda Yunan medyasına “Ayasofya’nın ibadete açılmasına ihtiyaç olmadığını” vurgulayıp, onları mutlu etmesine ne diyeceğiz? Ayasofya konusunda bu cümleleri kuran kişinin kimin hesabına çalıştığı sizce şüphe doğurmuyor mu?
Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, gerekse MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Ayasofya’nın ibadete açılabileceğine dair vermiş olduğu mesajlar, Türk milleti ve İslam dünyası nazarında büyük bir heyecan uyandırmıştır. Ayasofya, İstanbul fethinin sembolik tacıdır. O yüzden milli ve manevi değerler karşısında yüreği hazine olan herkes, Ayasofya konusunda vuslatı beklemektedir.
Bu tartışmalardan elbette rahatsız olanlarda var. Elbette Ayasofya’nın ezan sesiyle yankılanacak olmasına alerji duyacak olanlarda var.
Bu rahatsızlığını yansıtanların başında da Ekrem İmamoğlu geliyor.
Hem de rahatsızlığını Yunanlılara yaptığı açıklamalarla göstermiştir.
Yunanistan’da yapılan uluslararası Delphi Ekonomi Forumu’na telekonferansla katılan Ekrem İmamoğlu’na Yunan gazeteci Alexis Papachelas “Ayasofya ibadete açılmalı mı? Konuyla ilgili düşünceleriniz nedir?” sorusunu yöneltmiş, o da “Ayasofya’nın ibadete açılması gibi bir ihtiyacın bulunduğuna inanmıyorum. Türkiye’nin ve dünyanın başka sorunları var ve bu konunun iç siyaset malzemesi olarak kullanılmaması gerekiyor“ demiş…
İstanbul’da sel olduğunda Bodrum’da tatil ihtiyacı duyan, Elazığ’da deprem olduğunda Erzurum’da kayak ihtiyacı duyan Ekrem İmamoğlu’nun “Ayasofya’nın ibadete açılmasına ihtiyaç olmadığını” vurgulamasının basit bir kıyasını yaparsanız zaten art niyeti görebilirsiniz. Nedense Ekrem İmamoğlu konu Yunan olduğunda bir gevşiyor, bir kanı kaynıyor.
Biz elbette bir ima için söylemiyoruz ama kendisi Türk milletinin milli ve manevi konularında tercihini hep karşı tarafa kullanmaktadır.
Bizi şüphelendiren durumlarda olmuyor değil elbette… Mesela Ekrem İmamoğlu seçimleri kazandığında Yunan medyası “İstanbul’u fetheden Yunanlı: Ekrem İmamoğlu” manşetini niçin atmıştı?
Yunan medyası niçin “Pontus kökenleri taşıyan ve Yunanca konuşan Konstantinopolis’in yeni belediye başkanı Ekrem İmamoğlu…” yorumları yapmıştı?
Hatta İstanbul seçimleri zamanı bu konuda Ekrem İmamoğlu’nun bir yalanı çıkmıştı. “İstanbul’u fetheden Yunanlı: Ekrem İmamoğlu” manşetini atan gazete kendisine sorulduğunda “Ne olduğu belirsiz uyduruk bir site, Onu yazanı da adam yerine koymadım” demişti.
Fakat daha sonra Ekrem İmamoğlu’nun “uydurma yerel gazete, birisi haber yaptırmış” dediği haberin muhabiri Ioanna Kleftogianni isimli muhabirin İmamoğlu’nun seçim çalışmasına katıldığı ve İmamoğlu ile 1 gün geçirdiği ortaya çıkmıştı. Yunanlı muhabirle fotoğrafları ortaya çıkmış, Ekrem İmamoğlu o gazeteye de fotoğrafıyla kapak olmuştu. Yerel denilen gazetede Yunanistan’ın en büyük gazetelerinden birisi olduğu anlaşılmıştı.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Ekrem İmamoğlu için “İstanbul Belediye Başkanı” yerine “Konstantinopol Belediye Başkanı” ifadesini niçin kullanır ve onunla Fener Rum Patrikhanesi’nde gerçekleşen Noel Ayini’nde samimi pozlar vermişti?
Mesela Yunan medyasında yapılan haber programlarında, Ekrem İmamoğlu’nun Rum’ca konuşan bir aileye mensup, Pontus kökenli biri olduğuna dair yorumlara Ekrem İmamoğlu niçin susmuştu?
Ekrem İmamoğlu’nun Yunanistan’a gittiğinde, Yunanistan’ın Doğu Karadeniz Bölgesi üzerinde uzun yıllardır hayalini kurduğu Pontus Rum Devleti’ne ait sözde haritanın önünde verdiği mutluluk pozları neyin nesiydi?
Bunların hepsi şüpheleri büyüten olaylardır. Hadi bir an için “Bunların hepsi Yunan’ın fitnesi” diyelim. Peki, Ayasofya konusunda Yunan medyasına “Ayasofya’nın ibadete açılmasına ihtiyaç olmadığını” vurgulayıp, onları mutlu etmesine ne diyeceğiz? Ayasofya konusunda bu cümleleri kuran kişinin kimin hesabına çalıştığı sizce şüphe doğurmuyor mu?
Samimi bir Müslüman-Türk, Ayasofya konusunda böyle bir cümle kurar mı?
Binlerce şehidimizin PKK’lı katillerini azmettiren terörist Demirtaş söz konusu olur. “Suçu ne, niçin hapiste?” diye sorar. “Demirtaş’ın siyasetteki çizgisini çok beğeniyordum” diye onu kahramanlaştırır. “Fırsat bulursam Demirtaş’ı cezaevinde ziyarete gideceğim” diyerek ona kader mahkûmu muamelesi yapar.
Terör örgütü PKK’ya yardım ve yataklık eden HDP’li Belediyelere kayyum atanmasına tepki gösterir, Türkiye’yi bunun için Avrupa’ya şikâyet eder, görevden alınan HDP’li Belediye Başkanlarına destek için Diyarbakır’a gider…
Türk devletinin terörle mücadele için gerçekleştirdiği Barış Pınarı operasyonuna “Askerlerimizin yanındayım ama kafam rahat değil” şeklinde tuhaf yorum yapar.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kültür bölümünde PKK kurucusu Sakine Cansız’ın kitabını sattırır.
15 Temmuz kahramanımız şehit Ömer Halisdemir’in ismine bile alerji duyar.
Ekrem İmamoğlu işte böyle bir profil sahibi iken, elbette Ayasofya konusunda Bizans ruhluları mutlu edecektir. Zaten ondan farklı bir tavır asla beklenmez.
Ama siyasi profili bu olan Ekrem İmamoğlu Ayasofya konusunda kendisine “Yine Atina’yı sevindirmiş. Ayasofya’nın açılması için; ‘Gerek yok’ gibi bir şeyler zırvalamış. Asla Türkiyeli hissedemiyor” diye tepki gösteren Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül’e şöyle tepki göstermiş: “Terör örgütlerinin peşinde koşan insanlar benim milli duygularımı bırakın ölçmeyi ağzına almayı bile haddi olamaz. Onlar zavallılar. Geçmişte terör örgütleriyle yan yana duran, başta FETÖ olmak üzere, insanlar bize yorum yapamazlar”
Güler misin, ağlar mısın?
Cümlenin muhatabı olan İbrahim Karagül kendisine cevap verecektir, belki de vermiştir.
Ama HDP-Demirtaş aşkı dillere destan Ekrem İmamoğlu’nun “Terör örgütlerinin peşinde koşan insanlar…” diye cümle kuruyor olması gerçekten trajikomik bir durumdur. Terörist Demirtaş’ın, terör örgütü uzantısı HDP peşinden niçin koştuğunu bize uzun uzun anlatsa da aydınlansak!
“Ayasofya’nın ibadete açılmasına ihtiyacın olup-olmadığını” yorum yapacak en son kişi Ekrem İmamoğlu’dur. Çünkü zihniyetinin kimlere teslim olduğunu görüyorsunuz.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin “Ayasofya” konusunda dün yapmış olduğu “Yunanistan’ın ve bu ülke çizgisinde siyaset yapan CHP’nin karalama kampanyası bayağı ve beyhude bir çırpınıştır. Ayasofya Camisi’nin yanı sıra, Sultanahmet Camisi’nin de müzeye dönüştürülmesini isteyen çürük ve küflü CHP zihniyetinin manevi hak ve hassasiyetlerimizle arasında kapanmaz uçurumlar olduğu açıktır” şeklindeki açıklaması, hem CHP’lilere, hem Ekrem İmamoğlu’na yeterli cevap olacaktır.
Ekrem İmamoğlu, içimizdeki Bizanslıları mutlu etme huyundan ne zaman vazgeçeceksin? Yunanlıların senden için sürekli “Bizim Çocuk” muamelesi yapmasına, senin sürekli “Bizanslıları” mutlu eden davranışlarına bir cevap ver artık…
Şüphe şüphe nereye kadar Ekrem?