19 Ekim 2024
weather
10°
Twitter
Facebook
Instagram

Ne taviz veririz, ne vazgeçeriz

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Koronavirüs salgını ile birlikte bütün dünya büyük bir korku yaşayıp herkes evine kapanırken, sonrasında yepyeni bir dünya ile karşılaşacağımızı hep yazdık ve söyledik. Başkalarının durumu bizi ilgilendirmiyor ama Türkiye’nin yeni bir silkiniş içinde olduğu, bölgesinde ve dünyada belirleyen, yönlendiren ve etkileyen bir konuma geldiği muhakkaktır.

AZGINLIKLAR ARTTI

Bu durum elbette beraberinde bir kıskançlık da doğuruyor ve buna bağlı olarak önümüzün kesilmesi için doğrudan ve dolaylı hücumlar başlatılıyor. Türkiye zaten bir ateş çemberi içindeydi, bu durum daha da şiddetlenmiştir. Bu ateş çemberi sadece Türkiye’yi değil, Orta Doğu ve Kafkasları da içine almış durumdadır. Arkasındaki emperyalistlerin kışkırttığı ve yönlendirdiği Ermenistan, azgınlıklarına ve Azerbaycan’a karşı kanlı saldırılarına devam etmektedir. Bölgedeki diğer ülkeler de rahat ve güvenli değildir. Bu ağır ve amansız süreçten sağ salim ve en az hasarla çıkmak isteyen herkesin gözü Türkiye’dedir. Biz sadece kendimiz için değil, bütün mazlumlar, mağdurlar ve ezilmişler için tek ve son ümidiz. Dolayısı ile vazgeçmek, geri çekilmek, bize verilene razı olmak gibi bir hakkımız zaten yok.

MACRON DENİLEN AHLAKSIZ

Fransa zıvanadan çıkmış durumdadır. Macron denilen ahlaksız, kendi ülkesindeki kargaşa ve karmaşayı yatıştırmak yerine, tarihteki sömürgeci zihniyetinin peşinde koşmakta ve elinin ulaştığı her yeri karıştırmaya çabalamaktadır. Türkiye’nin karşısında her kim varsa, oraya koşmakta ve açık bir şekilde düşmanlık etmektedir. Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta yaşanan feci patlamanın bir sabotaj mı yoksa bir ihmal mi olduğu henüz anlaşılamamıştır ama Macron hemen oraya mevzilenmiştir. Nitekim, Lübnan’daki bu kargaşa içinde halkın sokağa dökülüp hükümetin istifasını istemesi ve yeni bir iç karışıklığın tetiklenmesi, oyunun ne kadar büyük ve ayrıntılı olduğunu gözler önüne sermektedir.

OYUNLARI BOZMAK ZORUNDAYIZ

Hiçbir şey tesadüf değildir. Doğu Akdeniz’de hak ve hukukumuzu her ne pahasına olursa olsun koruyacağımızın bütün dünyaya net bir şekilde gösterilmesi, sömürenleri, zorbaları, yağmacıları çok rahatsız etmiştir. Macron’un derdi de budur, Merkel’in sureti haktan görünüp bizi ikna etmeye çalışmasını altında da bu yatmaktadır. AB, bir haçlı ittifakı olduğunu her vesile ile ortaya koymaktadır. Rusya her zamanki sinsiliğini sürdürürken, ABD uzaktan kumandalı iş birlikçileri ile sahayı kontrol etmeye çabalıyor. Biz hem kendi haklarımızı korumak hem de bölgede oynanan oyunları bozmak zorundayız. Buna mecburuz. Ne Lübnan’a ilgisiz kalabiliriz, ne Suriye’yi görmezden geliriz. Ne Azerbaycan’ı yalnız bırakırız, ne Kuzey Irak’ın terör örgütlerine açılmasına müsaade ederiz. Ne Kıbrıs’ta taviz veririz, ne de işgal altındaki adalara sırtımızı döneriz. Ne Libya’yı boş bırakırız, ne Akdeniz’den imtina ederiz. Her yerde olmak, her yeri etkilemek ve yönlendirmek bir zorunluluktur. Biraz zayıf durmamız, biraz içe kapanmamız, biraz geri çekilmemiz durumunda sıranın hem de çok daha vahşi ve amansız şekilde bize gelmesi kaçınılmazdır.

DOĞRU ADIMLAR ATILIYOR

Hükümetimiz çok yerinde ve doğru adımlar atıyor. İsabetli kararlar alınarak uygulamaya sokuluyor. Lübnan’a el uzatılması ile yetinilmemiş, yeni ve ileri iş birliği için yeni kanallar açılmıştır. Libya ile vardığımız mutabakatların gereği her şart altında yerine getiriliyor. Kıbrıs’ta daha sağlam yürüyoruz ve Maraş’ın yerleşime açılacak olması ile yeni bir dönem başlayacaktır. Azerbaycan’ın yanında olmanın da ötesine geçtik ve bizzat kendisi gibiyiz. Suriye’de ve Kuzey Irak’ta özellikle bizim hinterlandımızda ne bir terör faaliyetine, ne de kontrolsüz bir gidişata izin verebiliriz. Nitekim, sınır içinde ve sınır ötesinde yapılan operasyonlarla terör örgütü nefes alamaz hale getirilmiştir ve elebaşları teker teker yok edilmektedir. Libya’daki varlığımız bütün dengeleri değiştirmiştir, ama henüz son söz söylenmemiştir. Her şeye hazırlıklı olmak durumundayız.

TÜRK MİLLETİNİN ŞAKASI YOK

Akdeniz’deki varlığımıza Yunanistan ve arkasındakilerin itirazları havada kalacaktır. Hiçbir tehdit bizi yıldıramaz. Oruç Reis’i ne durdurmaya, ne faaliyetlerini engellemeye hiç kimsenin gücü yetmez. Yunanistan haddini ve hududunu bilmek zorundadır. Bilmezlerse, neler olacağını anlamaları için tarihe bakmaları kendi menfaatlerine olacaktır. Sayın Bahçeli’nin de belirttiği gibi, Türk milletinin şakası yoktur. Ayağımızın altında dolaşanın akıbeti ezilmektir. Denizde provokasyon yapanları bekleyen makûs son, çırpına çırpına boğulmaktır. Kara sularımızdaki pervasızlıkların nihai sonucu batıştır, balıkların karnıdır, denizin dibidir. Türkiye’yi Akdeniz’den çıkarmaya, Anadolu coğrafyasına kıstırmaya ve sıkıştırmaya hiçbir ülkenin gücü yetmeyecektir.

Gelişmeler ve gösterdiğimiz dirayetin asıl sonuçları daha sonra ortaya çıkacaktır. Bu bilek güreşinin sonunda yeni bir dünya kurulacak ve Türkiye, gücü ve etkisiyle bu yeni düzenin belirleyici ülkesi olacaktır. Bunu bir hamaset olarak değil, yaşananların ortaya koyduğu kaçınılmaz bir gerçek olarak söylüyor ve buradan tarihe bir not düşüyorum.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *