04 Kasım 2024
weather
13°
Twitter
Facebook
Instagram

Bir vicdan meselesi…

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Dilimize getirmekten ar ettiğimiz, aklımıza geldiğinde tövbe çektiğimiz olaylarla karşılaşıyoruz. Çocuk istismarı, çağın problemi değil evet, insanlığın var olup da insanlığından bihaber olduğu çağlardan beri var. Yani bu iğrençlik yeni peyda olmadı, vardı ama sessizdi, dilsizdi ve insanlık da sağırdı. Şimdi çağın imkânları, bu sessizliği bozuyor. Geçmişin vicdan yükü ile birlikte ayyuka çıkan iğrençlikler, yırtıyor kulaklarımızı…

Bu sapkınlığın zamanı olmadığı gibi mekânı da yok. Dünya, insanın insanlıktan çıkarak bir sabiye duyduğu şehvete sahne oldu ve olmaya da devam ediyor. Maalesef bizim memlekette de biz bu istismarlara yabancı değiliz aksine seyirciyiz…

Bu hafta “Elmalı davası” adı altında yine bir iğrençliğe seyirci olduk. Söz konusu iki çocuk…

***

Çocukların gülüşünde geleceği resmetmek isterken, çocukların resimlerinde bugünü yakıyoruz… 

***

Çizdikleri resim, mektup, verdikleri ifade, söylenenler… Bir çocuğun hayal dünyasına sığmayan, dehşet verici bir durum. Bir anne var, bir üvey baba, bir babaanne ve olayın hukuki şahısları… Olay üzerine herkes bir şey söylüyor, herkes kendini masum biliyor ve herkes güya çocukları düşünüyor. Birincisi, böyle bir olayda resimler, mektup ve ses kayıtları nasıl ortalığa saçılabiliyor..? Şahısların avukatlarının dahi çocukların ifadelerinin bir kopyasını alma hakkı yok. Peki bu gizli tutulması gereken belgeler nasıl oldu da sosyal medyada çarşaf gibi açıldı. Ve de neden..? Herkes farklı bir şey söylüyor ama çoğunluk yine hukuka, adalete, devlete saldırmayı seçiyor. Öncelikle şunu söyleyelim, hukuk hissiyata göre değil kesin belge ve bulgulara göre şekilleniyor. Zaten ilgili makamlar gerekli açıklamayı yaptı. Bakanlık da olayın takipçisi olduğunu ve çocukların bu duruma gelmesinde suçlu olan herkesin tutuklanması için gerekenin yapılacağını bildirdi. Net bir şey yok, sağlık raporları farklı, ifadeler farklı ama millet adalet çığırtkanlığı yapıyor. Çocukları düşünmeden saçılan özel belgeler, sosyal medyada algının yönünü tayin edebilir ancak adalete yön tayin edemez.

Mükemmel bir hukuk sistemi var diyemem ve bu sadece ülkemiz için geçerli değil. Modern hukuk, masumu ve suçluyu ayırt etmeden herkese bir hak tanıyor… İftiralar, algı oyunları vesaire her şey işin içine giriyor ve gerçeği bulmak da zorlaşıyor. Haliyle kesin belgeler olmadan harekete geçmeyen hukuk elbette ki yetersiz. İşte burada devreye vicdan giriyor, toplum vicdanı. Toplum sosyal medyada velvele yarattığı kadar sağduyulu ve vicdan sahibi olsa; kimse çocukların gülüşünü soldurmaya cesaret edemez, kimse sokakta karısını dövemez, kimse kimseyi herkesin içinde defalarca bıçaklayamaz, kimse kimseye kurşun yağdıramaz.

** Ülkemiz aslında toplum baskısı konusunda gayet baskın. Mesela, namus adı altında sadece kadınlara yüklenen algı… Mesela, kiminin türbanı, kiminin şortu… Ülkemizde insanlar pembe saçlı birini gördüklerinde şaşırdıkları kadar şaşırmıyor dayak yiyen bir kadına… Saçını pembeye boyayan birine ters ters baktıkları gibi karısını defalarca bıçaklayan adama ters bakmıyorlar. “Büyüklere saygı, küçüklere sevgi” sözü, kim bilir kaç kilitli kapı ardında sapkınca kullanılıyor. Bir dedikoducu susturulmuyor ama istismara uğrayan çocuk susturuluyor. O kadar çok ki olması gerekenlerin olmadığı, olmaması gerekenlerin olduğu olaylar… Hepsinin ortak noktası vicdan…

İşte Elmalı’da o iki çocuğun meselesi de vicdan* Çocukların çizdiği resimler ve ifadeler kesinlikle bir çocuğun masumluğuna sığmaz. Bu çocuklar bunları yaşamadıysa bile bu iğrençliklere maruz kalmış. Ezberletilmiş deniyor, bunun yaşamaktan farkı ne? Bunu bu çocuklara sırf hırs için ezberleten babaanne de istismarcı değil midir..? Peki dünyaya getirdiği çocuğun sorumluluğunu alamayan anne..? Var sayalım ki o anne iftiraya uğruyor, bu istismarda suçsuz diyebilir miyiz..? Ve baba, erkek çocuk belli bir yaşa kadar babayla kalmış ve baba sorunlu olduğunu iddia ederek resmen sokağa atmış… Çocuk baba ile kaldığı dönemde babanın tüm ilişkilerine şahit olmuş… Bu da bir istismar değil midir..? Şimdi babanın iddia ettiği gibi çocuk mu sorunlu yoksa baba mı ..? Peki ya çocukların gerçek veya iddia edildiği gibi ezber olan ifade ve çizimlerini ortaya saçanlar..? Onlar da bu istismarın bir parçası olmadı mı ..? Bu çocukların ruhu bu çirkinliklerle beslendi, çirkin insanlar çocukların ruhunu kirletti. Bu çocuklar ne kadar destek alırlarsa alsınlar, sosyal medyada saçılan geçmişleri her zaman yüzlerine çarpacak, bu onlar için bir travma olacak. Bu çocuklar ruhen iyileşemeyecek… Bunun suçlusu sadece ailesi değil; olayın belgelerini saçanlar, isimleri açık açık yazanlar, anneyi fotoğrafı ile paylaşanlar, bu paylaşımları yayanlar, okuyanlar yani hepimiziz…

* Kendini adaletin kılıcı sayanlar, o kılıçla adaleti sağlamak yerine yarayı deşiyor… *

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *