Fırsatçılarla mücadele
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplumun canını sıkan fahiş fiyat uygulamasına değinerek 5 büyük zincir marketin fiyatlandırma politikalarını eleştirdi ve bunlar üzerinde devlet denetiminin sıkılaştırılacağının mesajını verdi. Zincir market sahiplerine ve yöneticilerine bakarsanız –neredeyse- zararda olduklarını söyleyecekler. Ülkede, tüm dünyada olduğu gibi, pandemi döneminde birçok dükkân ve iş yeri kapanmak zorunda kaldı. Mağazalar, restoranlar, kafeteryalar ya hiç iş yapamadı ya da kâr marjları yarıdan fazla düşüş gösterdi. Market ve eczane gibi temel tüketim ve ihtiyaç maddelerini satan mekânlarsa mütemadiyen açıktı. Pandemi sürecinde çalışanlarının maaşını, vergi borcunu ödemekte sıkıntıya düşen birçok işveren ekonomik kayıptan aslan payını alan grupta yer alırken; süpermarketler, kapanma günleri öncesi gıda stoku yapmak isteyen vatandaşın talebine yetişemiyordu. “Tam kapanma”nın olduğu günlerde online siparişlere yetişecek eleman bulamadıkları için diğer sektörler işçi çıkaracak duruma gelirken onlar sipariş elemanı ilanına çıkıyorlardı.
***
TL’nin dolar karşısındaki değer kaybına bağlı olarak girdi maliyetinin yükselmesi tüm sektörleri etkisi altına alıyor. Bu bir gerçek. Fakat zincir marketlerin birisinde x fiyata satılan ürünün bir diğerinde yüzde 50 ila 100 aralığında daha pahalıya satılması tamamen fiyatlandırma politikasıyla ilgili. Ürünün tarladan markete gelişinde yüklendiği zam, üreticiye değil aracıya yarıyor. BİM İcra Kurulu Üyesi Galip Aykaç, Merkez Bankası verilerine göre perakende sektöründe net kâr marjının 1.6’dan 1.2’ye düştüğünü dile getiriyor. Sorun kazanamamak mı, eskiye göre az kazanmak mı? Şok Marketler Zinciri›nin sahibi Murat Ülker de ürün pahalıysa tüketicinin zaten almadığını söylüyor. Bu yorum, tröstleşme eğilimine giren sektörler için geçerli değil. Market zincirler fiyat belirleme politikasında benzer-yukarı yönlü bir yol izliyorsa tüketiciye başka seçenek kalıyor mu? Marketlerde vatandaşların almama eğilimi gösteremeyeceği temel gıda ve ihtiyaç maddeleri satılıyor. Vatandaş almaya mecbursa, birileri de az kazanmaya mecbur olmamalı mı?
***
Türk toplumu yardımsever, misafirperver, dayanışmacı bir karaktere sahiptir. Suyu bulandıran, bazı fırsatçıların müşkül durumlardan kendilerine istismar alanı yaratmaya çalışmalarıdır. Ormanlar yanarken yangın malzemelerine zam yapan, virüsten önce kuruş seviyesinde satılan maske fiyatlarını 10 TL’ye çıkaran devlet miydi? Yoksa vahşi kazanma iştiyakı mı? Sorsanız, talep fazlası sebebiyle fiyat artırmanın piyasanın rasyonel davranışı olduğuna sığınırlar. 5 büyük marketten birinde çalışan bir tanıdığımdan duyduğuma göre, süpermarket yönetimi kullanma tarihi bir gün geçmiş ürünlerin dahi çöpe dökülmesi talimatını vermiş. Çalışanlardan deterjan gibi temizlik malzemelerini bile paketini yırtmak suretiyle tek zerresi kullanılamayacak hâle gelene kadar çöpe boşaltmaları isteniyormuş. Ola ki bir yoksul vatandaş, (tarihi geçmiş) ürünü bedavaya almış olmasın diye ürünler çöpe gönderiliyor. Sonra çıkıp rasyonaliteden dem vuruyorlar. Fedakârlık istendiğinde karşıdakini borçlu çıkarmak, rasyonalite değil uyanıklıktır. Devletin fahiş fiyatlarla ve fırsatçılarla mücadelesi kamu yararı adına yapılması gerekendir.