650 lirayla geçin o zaman...
Muhalefet mebuslarının vatandaşa sinkaflı küfürler etmesi, kendilerine yöneltilen sorulara “hesap verilebilirlik” ilkesini bir kenara iterek kontra yapmaları demokrasilerde rastlanılan bir durum değil. Türkiye’de son dönemde “iyi” sıfatına yaslanmış bir parti, milletvekilinden genel başkanına kadar seçmenle saç baş olmuş durumda. Kocaeli Vekili Lütfü Türkkan’ın şehidin kız kardeşine yönelik ağza alınmayacak ifadeler kullanmasıyla objektiflerin çevrildiği İP’te skandallar dur durak bilmeden sürüyor.
Akşener’in seçimlere yönelik en önemli stratejisi il, ilçe gezilerinde esnaf ve vatandaşın şikâyetlerine kulak kabartmak. Vatandaşlar hükümet politikalarından dertliyse Meral Hanım, kâh onaylayan bakışlarıyla kâh endişeli bir sessizliğe bürünerek dertlerine ortak oluyor. Vatandaş İP’i eleştirmeye ve sorgulamaya kalkarsa işin rengi değişmeye başlıyor. “Dinleyici Akşener”in yerine sinirlerini kontrol etmekte güçlük yaşayan bir sinir hastası profili ortaya çıkıyor.
Rize İkizdere’de kadın bir vatandaşın “PKK ile ittifak yapanlar, burada ne işiniz var?” eleştirisi arbedeyle sonuçlanmış; Çankırı’da “HDP ile bir olmasaydınız daha iyi bir parti olacaktınız” diyen esnaf, “Ulan ben kimim karar verin artık” cümlelerine muhatap olmuştu. Sinirlerini kontrol etme güçlüğü çeken Akşener, Bartın’da yaşlı bir vatandaşa da “Size hakkım haram olsun” sözlerini sarf etmişti.
Son skandal Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinde sahnelendi. Akşener, %80 engelli olduğu ifade edilen bir vatandaşın “Askerlerimize kurşun sıkanlarla yürüyorsunuz ya o bizi çok üzüyor. Bu yolda yürümeseniz de sade ve özgün, dimdik, tertemiz bir yolda yürüseniz bu sizin için daha iyi olmaz mı?” eleştirisine “650 lirayla harika bir hayat yaşıyormuşsun, ne kadar güzel. Harika, sen buna devam et” şeklinde cevap verdi.
Karşısındaki kişi, kendisinin terör destekçisi HDP’yi meşru gören açıklamalarını, Millet İttifakı olarak HDP’nin koltuk değnekliğiyle yol yürümelerini, lisanımünasiple ve terbiye sınırları içerisinde eleştirirken verilen cevabın “650 lirayla yaşamaya devam et” olması, sorulan sorunun karşılığı değil, Akşener’in kafa yapısının ifşası oldu.
Akşener’e göre ekonomik olarak güçlük yaşayan, dar gelirli vatandaşlar terörün siyasi uzantısına kol kanat geren politikaları sorgulama hakkına sahip değil. 650 lirayla yaşamak zorunda kalmamak için, bölücü partinin taleplerine katlanmak zorundalar. Demek ki ülke ekonomisini “Türkiye bölünsün, Kürdistan kurulsun” diyen PKK’nın siyasi taşeronu HDP ile düzelteceklerine inanıyorlar. Ekonomik şartların maddi hayatı zorlaştıran etkisi, muhalefetin HDP’yi kucaklayan siyasetini pervasızca yürütmesine dayanak yapılıyor.
Peki, Akşener’e bu aklı kim veriyor? “Onları bizi zenginleştirecek, güçlendirecek fırsat kapıları olarak görüyoruz” dediği Avrupalılar mı yoksa 1 ayda 4 defa görüştüğü ABD büyükelçisi mi?
Akşener’in vatandaşa yaptığı bu dayatmanın bir benzerini de küresel güçler Türkiye’ye yapıyor. Onun vatandaşa “Politikamıza biat etmiyorsan 650 lirayla yaşamaya devam et” demesiyle, küresel çetenin Türkiye’ye “Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerinizi durdurmazsanız, PKK’ya operasyonlara son vermezseniz, Libya’dan çıkmazsanız, ekonominizi mahvederiz” demesi arasında bir fark görebilen var mı?